Bu kez başka bir binaya, salona gittik... TV ekranlarında gördüğümüz, ülkemize gelen elçilerin güven mektubunu sunduğu kabul salonuna... Kapıda bir hanım görevli içeri giren her ismi ve vilayetini anons ediyor, o kişide salonun orta yerinde duran Cumhurbaşkanı’nın elini sıktıktan sonra görevlilerin gösterdiği sandalyelere oturuyor. Adım henüz anons dilmemişti ama, kabul başladığında açık kapıdan Cumhurbaşkanımızı görebiliyordum. Sürekli mütebessim
olarak tanıdığım Abdullah Gül’ü bu kez biraz sıkıntılı gördüm. Sağolsun bizim adımızı duyunca, elimizisıkarken yine mütebessimdi, hal-hatır sordu... Ama genel bir sıkıntısı vardı... Toplantı boyuncada bunu gözledim. Kendi kendime de “Kimbilir bizim bilmediğimiz O’nun bildiği ülkeyle ilgili ne ciddi sorunlar var. Muhtemelen buna canı sıkılmıştır” dedim. Ayrılırken, “Kayseri’ye selam ve sevgilerimi ilet!” dedi. Yine söylüyorum kim bir
ülkeye Cumhurbaşkanı olmak istemezki... Ama gidin Sayın Gül’e sorun mutlaka o birkaç saatte olsa devlet işlerinden, protokolden, korumadan, kontrolden uzak sohbet etmeyi, gezmeyi özlemiştir. Daha önceki bir söyleşisinde de bunu açıkca itiraf etmişti. 20 yılı aşkın süredir tanıdığım Abdullah Gül’ün geleceğe
yönelik bir hesap içinde olmadığını gürdüm. Bunu bildiğim içinde Başbakanın Köşk’e çıkması halinde
Gül’ün geri dönmeyeceğine olan inancımı defalarca hem bu sütunda, hem de ekranda tekrarladım. Ben hala Gül’ün 2014’den sonra siyasete döneceğine inanmıyorum. BMveya NATO Genel Sekreterliği gibi bir uluslararası görev olabilir. Ama yeniden siyasete dönüşe çok ihtimal vermiyorum... Yine daha önce bu sütunda
ve TV ekranlarında sık sık değerlenderdiğim bir konuda yerel ve genel seçimlerinbirlikte yapılacağına inanmadığımdır. Ben her iki seçiminde süresinde yapılacağını inanıyorum. Bunca uzun girizgahtan
sonra gelelim yazının başlığına... Geçtiğimiz Salı KAY-TV’de Başkan Özhaseki konuğumuzdu. Başkan, geçtiğimiz yerel seçim öncesinde de aday olmak istemediğini ancak, Başbakanın “olmaz” demesi üzerine devam ettiğini söylemişti. Başkan Özhaseki geçtiğimiz günlerde bir başka TV kanalında yaptığı konuşmada da aday olmayacağını söylemişti. Program da daha öncede aday olmak istemediğini hatırlattıktan sonra, yine
aday olmama niyetini ortaya koydu. Yusuf Yerli ile birlikteşartların kendisini yeniden adaylığa zorlaması halindetavrını sorduğumuzda kullandığı cümlelerden gördüm ki Başkan Özhaseki aday... Adaylığı ile ilgili soruyu sormadan dedim ki, “Başkanım ben sizin Mart 2014’de 15ay süreyle yeniden aday olmanızı,
2015’de yapılacak genel seçimlerde de vekiladayı olmanızın doğru olacağına inanıyorum” dedim...
Başkan “O da bir görüş, senin görüşün” dedi. 1994’de aday olduğunda rahmetli babasından bir dönemlik
için izin aldığını hatırlatttı... Başkanın sözlerinden anladığımo ki Başkan Özhaseki kamuoyunun ve bazı
çevrelerin zannının ötesinde ilk yerel genel seçimde % 95aday... Yine söylüyorum, bana göre de aday olmalı...
Özhaseki’ye Cumhurbaşkanı Gül’ün siyasete dönüpdönmeyeceğini sorduğumda yaptığı yorumdan böyle bir
niyeti olmasa bile şartların O’nu geri dönmeye zorlayacağı yolundaydı.., Yani 2015’de yapılacak genel seçimde AK Parti’nin Kayseri 1. ve 2. sıra milletvekili adayları şimdiden belli. Sonrası ise Allah kerim.
MIŞ… MİŞ… MUŞ…
_ OSB Başkanı Ahmet Hasyüncü AB ülkelerinde yaşanan krizin hesabını iyi yapan Kayserililer’i etkilemeyeceğini söylemiş.
_ Kayserili ziraatçilerin bir bölümü yaygın gazetelere verdikleri ilanlarla
Başbakana açık mektup yazmış.
_ AK Parti İl Başkanı Ömer Dengiz milletvekili dokunulmazlığının tamamen
kaldırılmasının sıkıntı yaratacağına inanıyormuş.
_ Ergenekon’a 10. Dosya olarak eklenen Kayseri ile ilgili iddiaların yargılama sürecinde nasıl şekilleneceği
Merak ediliyormuş.
_ Hüseyin Akay iddialı bir açıklama yaparak Şeker Fabrikası’nın iki yılda borçtan kurtulacağını söylemiş.
KULİS BULVARI
DÖNÜŞÜN EYLÜLDE OLSUN
“Dönüşün Eylülde Olsun” Mehmet Gençsoy kardeşimizin “Sokak Kitapları” arasında yayınlanan son eserinin adı. Gençsoy, nesirle şiiri birleştirdiği 120 sayfalık eserinde hayatından çizgileri resmetmiş. Hepimizin ayatından bir kesit bulabilirsiniz eserde... Yazmak, hele hele kitap yazmak her babayiğidin işi değildir.
Okumadan yazamaz, konuşamazsınız. Günde yarım saat konuşacak birinin üç saat kitap okuması gerekir. Bu durumda bir kitap yazacak insanın da ne kadar okuması gerektiğini siz düşünün... Yazan her kalem, güzeli
konuşan her dil, her gönül başımızın tacıdır.