ASIM CENGİZ GÜR


ZOR OYUNU BOZAR - 2

Notlar - Asım Cengiz GÜR


Dünkü notlarımızda Cumhurbaşkanımız Cumhuriyet Resepsiyonunda yaptığı konuşmanın bir yerinde:

?Eskiden zor oyunu bozar derlerdi milletimizle bir olup bu oyunu bozacağız. Bizim kitabımızda kula kul olmak yoktur. Kitabımızda kulluk ancak Hak´ka olur? dediklerini ve bunu işitince aklıma cennetmekân Prof. Dr. Mahmud Es´ad Coşan hocaefendinin geldiğini aktarmış ve şüpheli bir kaza neticesinde rahmet-i rahman´a kavuşan, ilim, fikir, gönül insanı bir mürşid olan hocaefendinin yirmibeşyıl önce, 1992 yılında Malatya´daki konferansında söylediklerini aktarmaya gayret edeceğiz demiştim. Dünkü aktardıklarımızın devamını bugün bitirelim inşaallah. Yüce Allah (c.c.) derecesini yüksek eylesin.

... Biz mü´minler olarak, menfaat hesabı yapmayız. Menfaatimizi fedâ etme hesabı yaparız. "Ben kazandığım paramdan ne kadar hayır yapacağım?.. Ben rahatımdan ne kadar fedâkârlık yapacağım?.. Ben nasıl zahmetli iş yaparsam, Allah´ın rızâsını kazanabilirim?.." Biz böyle düşünürüz. Bu düşünce bizim dışımızdaki heriflerde yok... Onlar neyi düşünüyorlar?.. Onlar parayı, menfaati düşünüyorlar, büyük gelirleri düşünüyorlar. Büyük gelirler nedir dünyada?..

Petrol çok büyük bir gelirdir. Petrol yüzünden ihtilâller yapılıyor, petrol yüzünden hükümetler devriliyor, petrol yüzünden insanlar idam sehpalarına gidiyor, asılıyor... Petrol yüzünden ülkelerin sınırları değişiyor... Petrol yüzünden ülkeler birbirlerine saldırtılıyor, harb ettiriliyor. Petrol önemli... Başka ne önemli?..

Dünyanın su kaynakları çok önemli!.. Hammadde kaynakları çok önemli!.. İnsanların yemesi, içmesi için gerekli esas malzemeler çok önemli... Allah-u Teâlâ Hazretleri bu malzemeleri, en çok müslümanların hakim olduğu ülkelere vermiş. Petrol, buğday, su... vs. Bu uzun yıllardan beri Avrupalıların dikkatini çeken bir durumdur. Amerikalıların, gayrimüslimlerin dikkatini çeken bir husustur. Müslümanların elinden bu yerleri almaları lâzım!.. Veyâhut, o yerleri zâten sömürüyorlar ise, o ülkelerdeki müslümanların uyanmaması lâzım, yönetimi elde etmemesi lâzım!.. Yönetimi elde edip de bu sömürüye dur dememesi lâzım!.. Ana çalışmaları bu tarzda gidiyor aziz ve muhterem kardeşlerim!..

Şimdi bu ana mantıktan dolayı da, biz şu Türkiye´de yaşayan müslümanlar olarak, bu heriflerin, herif-i nâşeriflerin, şerefsiz insanların hedefi durumundayız. Her ne kadar yüzümüze gülüyorlarsa, güldüklerinin de kıymeti yok... Güldükleri de sahtedir. Gülücüklerinin arkasında dişlerini gıcırdatıyorlardır, art niyetleri vardır. İltifat ediyorlarsa, yardım ediyorlarsa, bir maksatla yardım ediyorlardır. Harıl harıl çalışıyorlar...

Fazla detaya inmiyorum, bunları bildiğinizi kabul ediyorum. Bunları bilen insanlar, bunları biliyorlar da bilgilerinin gereği olarak ne yapmaları gerektiğini bilmiyorlar. Biliyor, çaresizlik içinde... Biliyor ki Bosna´da, Hersek´te, Avrupa´da kalleşlik yapılıyor. Çifte standart yapılıyor, demokrasiye uyulmuyor. Çeçenistan için gık demezken, başka bir yer için hop oturup hop kalkılıyor. İki tane balina için dünya ayağa kalkıyor. İki tane eroinman İngiliz kızı için, dünya ayağa kalkıyor, ateş püskürüyor. Ama yüzlerce, binlerce insan bir yerde ölse, onların işiyle ilgili olmadığı zaman veya ölmeleri işlerine geldiği zaman susuyorlar. Cezâyir´de olduğu gibi, Keşmir´de olduğu gibi, başka yerlerde olduğu gibi... Şimdi, biz bu durumun karşısında susabiliriz, bu meselelerle ilgilenmeyebiliriz. Ama muhatap biziz; bizim ülkemiz, bizim kendi canımız, kendi şahsımız, kendi hayatımız, kendi çocuklarımız, kendi mallarımız, kendi diyarlarımız, kendi mülklerimiz... Burda İsrail bayrağının dalgalanmasını ister misiniz?.. İstemezsiniz ama, Malatya bunların hudutları içinde... Adam işte resmen bunu istiyor. Literatüre girmiş, İngilizce kitaplarda var... Bunu biliyoruz, bilenler biliyor. Şimdi bunların karşısında bizim tedbir almamız lâzım!.. Bu tedbiri almak için mutlaka çok güzel organize olmak gerekir. Onun için biz kuvvetli bir şekilde organize olmaya önem veriyoruz.

Sonra, kuvvetli olmamız gerekir. "Zor oyunu bozar." derler. Bizim bazı kuvvetlerimiz var...

Bizim kuvvetlerimizin bir tanesi nüfusumuz fazla... Ve nüfusumuz hızla artıyor. Nüfus bakımından bizimle yarışamıyorlar, nüfus bakımından bizden geriler. Biz nüfus bakımından onlardan üstünüz. Fakat onlar, az nüfuslarını kalifiye eleman olarak yetiştiriyorlar; bizim çok nüfuslarımız yığınlar halinde olduğu için, bizden korkmuyorlar. Bir çoban ikibin tane koyundan korkar mı?.. Korkmaz. Üç tane köpekle onu idare eder. "Hav hav..." dedirtir, oraya buraya saldırtır. Çoban koyundan, kuzudan korkmaz, tabiatı itibariyle korkmaz. Bu herifler bizden, tabiatımız koyunlaşmış olduğu için, kuzulaşmış olduğu için korkmuyorlar. Bizim kalabalığımız var ama, tabiatımızda bir dejenerasyon var... Yâni, gayr-i İslâmî bir durum var...

Bunu Peygamber SAS Efendimiz bize bildirmiş; diyor ki: "Ahir zamanda ümmetler, yemek yiyenlerin tabağa üşüştükleri gibi sizin üzerinize çullanacaklar." "Yâ Rasûlallah! Bizim o zaman adedimiz az olacak da mı, onlar üstümüze çullanmağa cesaret edebilecekler?" diye soruyor sahâbe-i kirâm... "Hayır! Çok olacaksınız ama, değersiz bir çokluk olacak... Selin üstündeki çöp gibi olacaksınız." Sel üstündeki çöpün sele bir hakimiyeti yoktur, sel onu sürükleyip götürüyor. "Size eski ümmetlerin iki hastalığı bulaşmış olacak:

1. Hubbüd dünyâ, dünyayı sevmek... 2. Kerâhiyetül mevt, ölümden korkmak..."

Muhterem kardeşlerim!.. Dünya mülkü bizim gayemiz değildir. Dünyalık, mal, mülk, para, pul bizim gayemiz değildir. Biz onu sever, onun için çalışırsak, onu Allah yolunda sarf etmezsek, işte bu hastalıktır. İkincisi, ölümü göze alarak onların karşısında durmaya hazırlanmazsak; bu da bir hastalıktır. "Ben ölmeyeyim de, yaşayayım da isterse benim çocuklarım İngiliz olsun, isterse yahudi olsun, isterse kâfir olsun..." diyorsa bir insan; bunu bugün Türkiye´de pek çok aile söylüyor. "Türkiye´ye İslâmî idare gelmesin de Avrupa ile birleşelim, onlarla rahat ederiz. Türkiye´ye İslâmî idare gelirse, rahat edemeyiz!" diyor. Bunu böyle düşünüyor. "Çocuğum rahat etsin, ben öyle gericilik istemem!" diyor. Kendi aklına göre müslümanlığı ters görüyor, ve bunu istemiyor. Avrupa´yı istiyor, Amerika´yı istiyor, onunla dost oluyor, onunla kadeh tokuşturuyor, onunla yemek yiyor... Onunla geziyor, tozuyor. Onunla dost, bizimle düşman... Bizim memleketimizin insanı... Böyle insanlar var... Tabii, bunlarla uğraşmak ölümden korkmamakla, dünyayı sevmemekle hemen oluverecek bir şey değil... Ölümden korkmayarak, dünyalığı sevmeyerek, dünyalığı Allah´ın dinine hizmete tahsis ederek, aklın gerektirdiği her türlü çalışmayı yaparak oluyor işler. Yâni, biz de otomobil yapabilmeliyiz, biz de uçak yapabilmeliyiz... Biz de elektronik cihaz yapabilmeliyiz, biz de tomografi cihazı yapabilmeliyiz... Biz de uzay araştırması yapabilmeliyiz, biz de dünya çapında orijinal araştırma yapar duruma gelmeliyiz. Seviyemizi yükseltmeliyiz, dünya üzerindeki bilgileri toplamalıyız. Bilginin kuvvet olduğunu bilmeliyiz, organize çalışmalıyız?.

Yüce Allah (c.c.) kulluğumuzun bilincine varmayı, geçmişi ve içinde bulunduğumuz ahval ve şartları iyi analiz ederek farkında olmayı, uygun/gerekli tedbirleri almayı, düşmanlarımızın oyunlarını bozabilmeyi ve hayırlı neticelere kavuşabilmeyi sağlayacak basiret ve feraseti başta memleketimizi sevk ve idare edenler olmak üzere hepimize nasib ve müyesser eylesin. (âmin).