H. Ali YILDIRIM


ZAMANIN RUHU İLE YAŞAMAK

Yeni Dünya - H. Ali YILDIRIM


Hepimiz zaman zaman geçmişte kalmış, özlenen bir zaman dilimini yeniden yaşama arzusu duyarız. Bu bazen çocukluk, bazen gençlik bazen de kendimize göre altın çağımız olan bir dönemdir. Hatta bu bir mekândır. Bir atletin, şampiyonluk günleri, çoğumuzun gençlik yılları, birinin güzellik kraliçesi seçildiği yıl, birinin maddi olarak zirve yaptığı dönem, bir askerin çok önemsendiği kahramanlık zamanı örnek olarak gösterilebilir. Hepsi anılarımızın mutlu kısmına denk gelir ve hatırlandığında kendimizi mutlu hissetmemizi sağlar. Bunda bir yanlışlık yok hepimiz bunu zaman zaman yaparız?

Fakat zamanın çoğunu eski bir zamanda imişiz gibi yaşamaya başlamış isek bir sorun var demektir. Çünkü asıl olan içinde bulunduğumuz an ve mekândır. Bunu Davranış Bilimleri ?Şimdi ve burada? olarak sloganlaştırmıştır. ?Şimdi ve burada? yı insan, gelişim evrelerinden olan ergenlik çağında öğrenebilmektedir. Ondan önceki evrelerde kişi fanteziler ile yani zihninde oluşturduğu imgelerle yaşamaktadır. Doğru bir ergenlikle beraber kişi realiteye adım atmakta, yaşama hazır olmaktadır. Ayrıntı için, 30 Nisan 2018 tarihli Erikson´un ?yaşam evreleri? konulu yazıma bakılabilir... 


Kişi realiteyle tanışmış olsa bile, zor anlarda savunma mekanizması olarak, kendini mutlu hissettiği geçmiş bir döneme takılı kalmayı yeğleyebiliyor. Çünkü o dönem çok pohpohlanmıştır, kendini çok iyi hissetmiştir, egosu tavan yapmıştır. Bu bir açlık durumudur. Neyi özlüyorsa onun açlığıdır. Böyle durumlarda kişiler, o zaman çevrelerinde olanları da zaman tüneli fantezisine çağırmaya meyillidir. Çünkü bunun için rol arkadaşlarına ihtiyacı vardır. Örneklersek; Sürekli olarak, annemiz bizi 5 yaş halimizde, babamız 10 yaş halimizde, arkadaşımız ergenlik / askerlik dönemimizde, eşimiz balayı dönemimizde görmek isteyebilir. Hepsi de geçmiş zamana ilişkin özlem ve davet içeriyor. Bu özlemin kendisi yanlış değil. Arada olursa bir sorun da yok. Fakat süreklilik varsa bu geçmişe takılma meselesidir. Eğer siz geçmişte yaşamaya meyilli değilseniz ve bunu kibarca reddediyorsanız, kişi sizi ikna etmek için bazı yöntemler kullanabilir;

Şartlandırma : İstediği gibi davrandığınızda ödül, tersi olduğunda ceza yoluna gidebilir.

Suçlama : Sizi kayıtsız gibi gösterip suçluluk duymanıza yol açabilir.

İtibarsızlaştırma : Alaysı halleriyle sizi küçük düşürmek isteyebilir.

Hepsinde de amaç sizi geçmişte yaşamaya ikna etmektir. Peki, bu kişinin zaman tüneli fantezilerine olumlu cevap verirsek ne olur? Peşinen söyleyelim, bu bir yıldönümü gibi geçici bir durum ise hiçbir sakıncası yok, hatta iyi gelir ve hatta bağ diri kalır. Ne alıp verdiğinize bağlı ama konu bu değil. Konu, sürekli geçmişteki bir iklimde yaşama ve yaşatma isteğidir. Yorucu olan budur çünkü yaşam sürekli evrilmektedir, şartlar sürekli değişmektedir. Hele bu yüzyılda değişim hızı çok yüksektir. Sürekli geçmiş bir ortamı canlı tutmaya çalışan bir zihin, ?Şimdi ve burada? olamayacak ve sanal âlemde iken ağaca çarpan cep telefonu kullanıcısına benzeyecektir. Saplantı haline getirdiğimizde ise algı körlüğü başlayacak, ayağı yere basmayan davranışlar ortaya çıkacaktır. Geçmişte takılı kalmak ?bitmemiş işler? grubundadır. Yani kişinin zihin altında o zamana ait yarım kalan meseleler olduğunu gösterir. Oysa şimdi ve burada yapılması gereken bir yığın iş ve kaçırılmaması gereken bir o kadar da fırsat vardır. Bunların halledilmesi gerekmektedir. Öyleyse geçerli olan, ?Şimdi ve burada?, zamanın ruhu ile yaşamaktır, geçmişte yaşamak değil. Bazen hayal âleminde kısa yolculuklar yapsak bile?