ASIM CENGİZ GÜR


YILBAŞI KUTLAMALARI-1

YILBAŞI KUTLAMALARI-1


Yeni bir yıl’a girdik, miladi takvime göre. Aslında her dönem başı bir muhasebeye ve murakabeye vesiledir. Hayatımızı nasıl geçirdik ve önümüzdeki günlerde, yıllarda neler yapmalıyız diye düşünürüz. Şu an geçerli kanunlara göre gerek devlete ve gerekse diğer kişilere karşı iş ve işlemlerimizi, yükümlülüklerimizi miladi takvime göre tayin ve tespit etmekteyiz.

Bugünden başlayarak birkaç günlük yazımızı bu konulara ayıracağız.

Cumhuriyetimiz öncesinde, Büyük Osmanlı Devleti’mizde üç takvim kullanılmakta idi. Her üçünde de senede oniki ay olmasına rağmen bazı farklılıklar vardı.

Bunlardan birincisi hicri takvimdi. Hicri takvim, ayın hareketlerine göre günlerin tayin edildiği ve 622 miladi yılındaki Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Mekke’den Medine’ye hicretini esas alan ve Hazreti Ömer döneminde gereklilikler üzerine tesis edilen bir takvim türüdür. Hicrî Takvim, Ay’ın hareketlerine göre zamanı hesaplayan Server-i Ser Efendimiz (S.A.S.)`in Medîne’i Münevvere’ye hicretini tarihin başlangıcı olarak kabul eden takvimdir. Kur`ân-ı Kerim mesajının tamamı Ay Takvimi esasına göre inmiştir. Her biri zaman mefhumuna dayalı olan İslamî kavramlar, Ay Takvimi’ne göre düzenlenmiştir. Temel ibadetlerimizden Hacc’ın ifası,orucun ne zaman başlayacağı ve biteceği, mübarek kandiller ve bayramlarımız, hangi gece veya gündüzlerin diğer gecelerden üstün olduğu veya feyiz ve bereket açısından daha önemli olduğu hep Hicrî Takvim esasına göre belirlenmiştir. Dolayısıyla Müslümanlar da hayatlarında yer teşkil eden önemli tarihleri Hicrî Takvim’e göre belirlemeli ve Hicri Takvim’e göre törenlerini düzenlemelidirler. Dualarını ve hediyeleşmelerini o günlerde arttırmalıdırlar.

Haccın ne zaman başlayacağı, temel ibadetlerimizden orucun ne zaman başlayacağı, hangi gece veya gündüzlerin diğer gecelerden üstün olduğu veya feyiz ve bereket açısından daha önemli olduğu hep Hicrî Takvim esâsına göre belirlenmiştir.

Her ayın “eyyamı bîyd” denilen 13, 14, 15’i Hicri Takvime göre hesaplanır, Miladi Takvime göre değil. O günlerde oruç tutmak çok sevaplıdır.

Ramazan ayının başlangıcı Hicri Takvime göre hesaplanır, Miladi Takvim’de yoktur. Her sene değişir.

Haccın başlangıcı Zilhicce ayı yine Miladi Takvim’de yoktur. Hicri Takvime göre hesaplanır. Bütün Kur’an-ı Kerim mesajları Hicri Takvime göre düzenlenmiştir. Dolayısı ile İslam Dini’nin dini vecibeleri, görevleri, yükümlülükleri bu takvim esas alınarak icra ve ifa edilir. Büyük Osmanlı Devleti, hicri 1087 ve miladi 1676 yılına kadar resmi işlemlerinde de hicri takvimi esas almıştır. 

Bu tarihten sonra ise mali işlerde esas alınmak üzere Rûmi Takvim kullanılmaya başlandı. Rûmi Takvim Osmanlılar’a has bir takvimdi. Rûmi takvim de, hicri takvim gibi hicreti başlangıç kabul ediyordu, yılbaşısı 1 mart’tı ve Gregoryen (Güneş) Takvimi’ni esas alıyordu. Yani aslında takvim Miladi takvim diye adlandırdığımız Gregoryen (Güneş) takvimi gibi işliyor ancak 1.yılı hicret 1.ayı ise Mart ayı kabul ediliyordu. Rûmi takvim ilerleyen yıllarda 1839 yılından itibaren mali işlerin yanısıra resmi işlerde de kullanılmaya başlandı.

1917 yılına gelindiğinde ise artık bu iki takvimin yanısıra miladi takviminde kullanılmaya başlandı. Cumhuriyetle birlikte hicri takvimin resmi iş ve işlemlerde kullanılmadığını, Rûmi takvimin 1928’de kadar mali işlerde kullanılmaya devam edildiğini, 1926 yılında artık miladi takvimin esas alındığını ancak 1928 yılına kadar rumi takvimin mali işlere esas olmak üzere kullanılığını; mali yılbaşının mart ayında kaldığını ve nihayet 1983 yılında mali yılbaşının da 1 Ocak tarihine alındığını görmekteyiz.

Hz. İsâ`nın doğumunu tarih başlangıcı olarak kabul eden Milâdî Takvim, temeli Mısırlılar’dan gelen, güneş hareketlerini esâs alan takvimdir, İyon ve Yunanlılar kanalıyla Batı’ya aktarılmıştır. Romalılar, Sezar zamanında, "Jülyen Takvimi" olarak düzenlemiş ve kullanmıştır.

Yeni çağda Papa XII. Gregor tarafından düzenlenerek "Gregoryen Takvimi” olarak anılmıştır.

Gregoryen Takvimi, 1926 yılından itibaren Türkiye`de kullanılmaya başlayan ve Batı dünyasında en yaygın kullanılan takvimdir.

“Artık-yıl” hesaplamasındaki ufak bir fark dışında Jülyen Takvimi ile aynıdır. Jülyen takvimi `artık-yıl` hesaplamasında, her 128 yılda bir günlük kayma oluşturduğundan Gregoryen Takvimi kullanımına 16. yüzyıldan itibaren geçilmiştir.

Yani bugün kullandığımız, Miladi Takvim diye bildiğimiz, 13 Mart 2006 gününü yaşadığımız takvim, Gregoryen Takvimi diye anılıyor. Eski Mısırlılar’dan gelme bir takvim. Batı dünyası 16. yüzyıldan itibaren Jülyen Takvimi’ni biraz değiştirerek kullanmaya başlamış. Jülyen Takvimi ile bunun arasındaki fark, artık-yıl hesaplamasında her 128 yılda bir günlük kayma oluşuyor, Jülyen Takvimi’nde…

Papa XII. Gregor tarafından bu değiştirilmiş, 16. yüzyıldan itibaren Gregoryen Takvimi olarak Miladi Takvim kullanımı Batı dünyasında devam etmiştir. Biz de 1926 yılındaki kanun değişikliğiyle bu takvimi kabul edip bu takvimi uyguluyoruz, Türkiye olarak. Bugün artık yeni nesil bu takvimlerden miladi olanı ile çok içli dışlılar ve hicri takvimin ancak ramazanlarda ve kandil günlerinde farkına varıyorlar. Muharrem, Receb, Şaban ve Ramazan’ı tanıdıklarının isimleri sebebiyle biliyorlar. Bu, kültürel erezyonun da bir neticesi olarak karşımıza çıkıyor.

Yüce Allah (c.c.), önümüzdeki günleri hayırla, saadetle, huzurla yaşamayı nasib ve müyesser eylesin.