H. Ali YILDIRIM


YENİ DÜNYAYA DOĞRU-AKDENİZ

YENİ DÜNYA - H. Ali YILDIRIM


Geriye dönüp baktığımızda, basında bize göründüğü kadarıyla, Doğu Akdeniz meselesi Suriye ile iplerin kopması sonunda gün yüzüne çıkmıştı. O dönemde Mısır’da Mursi Hükumeti devrildi ve olaylar Emperyal istekler doğrultusunda evrilmeye başlamıştı. Akdeniz petrolleri paylaşım haritası, Batı tarafından 1920 modası Sykes-Picot tarzı bir harita ile dayatılmaya çalışılmış ve içerideki küreselci sermaye ve destekçisi siyasiler ve gazeteciler üzerinden kamuoyuna iyi bir şey gibi servis edilmişti. Ancak devlet aklı, bunu dikkate almayarak Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Anlaşması ile Akdeniz’i doğu ve batı olarak ortadan ikiye ayıran hattın altındaki deniz tabanının (Mavi Vatan) tapusunu almıştı. Türkiye’yi kendi sahillerine hapsetmek için batının çizdiği o süfli deniz parsel haritaları bugün artık konuşulmuyor…

Türkiye destekli Ulusal Mutabakat Hükumeti (UMH) ise 03 Haziranda Libya’da kontrolü ele geçirdi. Bu durumda Fransa, BAE, Mısır, İsrail devamında da Güney Kıbrıs ve Yunanistan çetesinin parselasyon projeleri çökmüş oldu. Türkiye sonunda ergenlikten çıktı ve güvenliğinin doğuda Afganistan, Batıda Libya coğrafyasında başladığını nihayet gördü. Bu bir vizyon genişlemesi, aynı zamanda da bir kararlılık ve irade göstergesidir. Türkiye Akdeniz’de dengeleri değiştiredursun, içeride bir kesim sürekli itiraz etmeye devam ediyor. Bu çabalar milli enerjiyi içe döndürmek için çalınan bir mayadır. Bu kesim ise, yıllardır istemeden yediği zehirli propagandanın kök inançlarda yol açtığı içe kapanma duygusuna esir düşmüş olabilir…

Yine geçmişe dönersek, Mursi seçildikten hemen sonra, Mısır’ın Doğu Akdeniz haklarını BM nezdinde Türkiye’ye bırakmıştı, batı bunu Sisi darbesi ile iptal ettirdi. Mursi devrilmeseydi ve Esed de işbirliğine razı olsaydı, Doğu Akdeniz’de (haritaya bakınız) Türkiye – Suriye – Lübnan – Filistin - Mısır ve sonrasında Libya eklemi ile bir deniz hilali tesis edilmiş, İsrail de katılmış olacaktı. Böylece Türkiye bölgenin tek hâkimi olurdu, Güney Kıbrıs ve Yunanistan bu hilal içinde ekonomik olarak boğulurdu. Buna içimizden niye itiraz geldiğini anlamak zor mu bilmiyorum ama Mursi’nin neden devrildiğini anlamak kolay, konunun bir kısmı Akdeniz hâkimiyeti ile ilgili idi…

Geldiğimiz noktada, 500 yıllık Sömürgeci Devlet Kapitalizminin can çekiştiğini görüyoruz, ancak Küresel Sermaye de bir yandan görevi devralmak için el ovuşturuyor. Aslında batı sömürgesinin arkasında zaten küresel sermaye vardı ve güçlü devletlerin siyasi ve askeri gücünü kullanıp bugüne gelmişti. Şimdi ise aynı yolla 200 devleti yıkıp 2.000 devlet kurarak küresel şirketleri üzerinden kendi dünya krallığını kurmak istemektedir. Türkiye, İran, Irak, Suriye, Libya ve diğerlerinin toprak bütünlüğünü savunmak bu tuzağa karşı olmak demektir. Bireyler bunun farkında değiller, çünkü şişirilmiş sanal özgürlük, insanları kör etmekte ve küresel kapitalizmin sinsice pazarladığı dijital kölelik projesini gizlemektedir. Kafa karıştıran nokta burasıdır…

Bu sıralar sömürgeci batı, hem Corona hem de iç kargaşa ile meşgul ve kolunu kıpırdatacak hali de yok, dolayısı ile küresel bir otorite boşluğu var. Artık batının dişe dokunur birer kara ordusu da gözükmemektedir, bu durumunu yaklaşık 30 yıldır Irak’ta Suriye’de, Libya’da uyguladığı işgal ve terör için “kiralık çapulcuları” kullanmasından anlıyoruz. Bilindiği gibi, hava gücünüz ne kadar büyük olursa olsun, yeterli piyadeniz yoksa bir ülkeyi ele geçiremezsiniz, olan da budur…

Batı, şu an bırakın sömürgelerini düşünmeyi, kendi ürettikleri terör ile yüz yüze, ulus devlet yapısını korumanın derdindedir, şimdi sıra onlarda. İçlerinde Birleşik Krallık dikkat çekiyor, çünkü Londra merkezli küresel sermayenin dünya krallığı senaryosu, onun Krallığına bir tehdittir, diğer yandan ABD hegemonyasını da istememektedir, öyleyse üçüncü bir yol zorunlu hale gelmiştir, bunun adı “Çok Kutupluluk” olabilir. Brezilya, Rusya, Hindistan ve Gelenekçi Çin (BRIC) bu maksatla bir aradalar. Küresel aracı olmadan devletlerarası ilişki kurmak, doları reddetmek ve milli para kullanmak istiyorlar, bu da dünyada ikiden fazla bölgesel güç olması demektir...

Bu çok kutuplu düzende Doğu Akdeniz’in kilit, Türkiye’nin ise anahtar olduğu, herkesçe görüldüğünden, Libya’yı da içine alan siyasi ve askeri tedbirler alındı, alınmaya da devam ediyor. Ne var ki, bölge ile ilgilenen ülkelerinin bu yeni duruma alışması zaman alacaktır. Fransa’nın Nato’ya şikâyeti ve sonuç alamaması böyle bir şeydir, bakalım Yunanistan nasıl kullanılacak…