Yüce Allah´a sonsuz hamd ve senalar; Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´e ve O´nun al ve ashabına salat ve selam olsun.
Aziz Mü´minler! Dün 10 Muharrem idi. Aşura ya da Aşure Günü idi. 10 Muharrem deyince aklımıza ilk gelen tatlı hatıralar, Hazreti Nuh aleyhisselam ve beraberindekilerin, gemisinin suların çekilmesiyle karaya oturması ile birlikte karaya ayak basmalarıdır. Hazreti Adem aleyhisselam ve Hazreti Havva aleyhisselam cennetten yeryüzüne ayrı ayrı yerlere indirildikten sonra, Arafat´ta buluşmuş olmalarıdır. Daha bir çok peygamberle ilgili tatlı hatıraları vardır 10 Muharremin. Ancak, hicretin 61.senesinde, Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in aralarından ayrılışından henüz elli yıl geçmişken, elim bir hadise daha yaşandı. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in sevgili torunlarından, cennet gençlerinin efendisi Hazreti Hüseyin Efendimiz ve ailesi ile onlarla birlikte olanlardan 23´ü Ehl-i Beytten 72 kişi zulmen şehid edildiler.
Hazreti Hüseyin Efendimiz´in Yezit´e biat etmenin dini değerlerle bağdaşmadığını düşünmesi sebebiyle onu halife olarak tanımayıp kendisine karşı mücadeleye karar vermesi ve akabinde de şehit edilmesi ve sonrasındaki yaşananlar hala vicdan sahibi her mü´minin içinde iyileşmez bir yara gibi durmaktadır.
Hazreti Hasan Efendimiz´in, Hazreti Muaviye´nin halifeliğine razı olmasına karşılık; O´nun ölmeden önce oğlu Yezid´i veliaht tayin etmesi ve biatler alması sebebiyle, Yezit´in hilafete layık olmadığının düşünülmesi üzerine Hazreti Hüseyin Efendimiz buna kayıtsız kalmamıştır. "Hüseyin Allah`ın iradesini kendi kişisel seçimine; Hakk`a bağlılığı, hayat ve hayatın lükslerine duyulan sevgiye tercih etti. Yalnız, Hakk`ın aşığı olmakta yarar görerek hayatını ortaya koydu. Bu vakur olaydan çıkarılabilecek en değerli ders, Hak ve adalet yolundan sabırlı, kararlı ve metin olmak gerektiğidir? denilmiştir.
Hazreti Hüseyin Efendimiz´in mücadelesinin asıl ruhunu teşkil eden İslam´ın engin adaletinin savunulması, yeryüzünde inleyen, ağlayan İslâm coğrafyanın mazlum insanlarının arasında bugün en çok ihtiyaç duyulan kardeşliğin, birlik ve beraberliğin, izzet ve şahsiyetinin tesis edilmesi, zulmün, haksızlığın, vefasızlığın her çeşidine karşı koyma duruşunun sergilenmesini sağlayabilmeliyiz. Ancak böyle yaparak Hazreti Hüseyin Efendimiz´in misyonunu anlamış oluruz.
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in arkadaşları/ashabının aziz hatıralarına halel getirmeden meselelere yaklaşabilmenin yollarını bulmalıyız. Tarihten ibret alamaz ve doğru neticeler, metodlar oluşturamaz isek, olaylar tekerrür edecek, hep aynı şeyleri yaşamak zorunda kalacağız.
Bu faciaya sebep olanlar arasında; ?Halifeliğe Yezid´i değil, Hazreti Hüseyin Efendimiz´i layık gördüklerini ve kendisine biat ettiklerini? bildiren elçiler ve mektuplar göndererek onu davet edenler; ancak Yezid´in güç ve iktidarı karşısında ya satın alınarak ya da can ve mal korkusu ile bu biatlerinden dönenler ve Hazreti Hüseyin Efendimiz´i yalnız bırakanları öncelikle saymalıyız. Bu ahlaki eksiklik ve erdem yoksunluğu her zaman ve her coğrafyada var olmuştur ve maalesef elim neticelere de sebep olmuştur.
Yine, bu faciaya sebep olanlar arasında, makam ve mevkilerini korumak ya da yüksek makam ve mevkilere gelmek için Hakka karşılık Batıl´ı tercih ederek; zulüm yoluna gitmekte ve zulmetmekte sınır tanımayanları da sayabiliriz. Yine maalesef ki, bu ahlak yoksunluğu dün olduğu gibi bugün de varlığını sürdürmektedir.
Bu faciaya sebep olanlar arasında, idarecinin hemen yanı başında olmasına, onun nezdinde itibarı ve söz söyleme gücü olmasına rağmen, suskun kalanları, kraldan daha çok kralcı olanları da sayabiliriz. Ve maalesef ki, bu erdem yoksunu kimseler dün olduğu gibi bugün de varlıklarını devam ettirmektedirler.
Aziz Mü´minler! Kerbela Faciası bize, bir takım dünyalıklar için, Hakk´tan sapmamayı öğretmelidir. Yukarıda saydığım ve daha başka da sayılabilecek müsebbiplere küfür etmekle, lanet etmekle elimize bir şey geçmeyecektir. Çünkü, bu elim olaya sebep olanlar bunun karşılığını görmüşler ve ahirette de göreceklerdir. Şehid edilen Hazreti Hüseyin Efendimiz, ehl-i beytten yirmiüç kişi ve onları savunmak için gayret sarfeden kırkdokuz seveni için dövünmemizin, kendimizi hırpalamamızın ve o günlerle, o olaylarla, o olaylara karışanlarla hiçbir irtibatı olmayan insanları da onlardan saymakla da hiçbir şey elde edemeyiz. Zulmen şehid edilenler de Yüce Rabbimizin bahşettiği yüksek nimetlere ermişlerdir.
Önemli olan şey; bu elim olaydan dersler, ibretler alarak, yeni kerbelalar olmasın diye gayret göstermektir. Ayrılıkçılığı değil, birleştiriciliği; yıkıcılığı değil, yapıcılığı; düşmanlığı değil, kardeşliği; ayrılıkları değil, müşterekleri ön plana çıkartmak ve akl-ı selim sahabi olabilmektir. Bu elim olaylar sebebiyle ve Hazreti Hüseyin Efendimiz üzerinden bunun aksini yapmak, ayrılıkları körüklemek ve fitne unsuru haline getirerek İslam´ın birlik ve dirliğine zarar vermek; bunlardan nemalanmak doğru bir davranış değildir ve asla Hazreti Hüseyin Efendimizi, ehl-i beyti sevmekle de izah edilemez. Bilakis Hazreti Hüseyin Efendimiz´i tüm İslam alemi ve hatta insanlık için bir sembol yapabilmek için gayret edebilmeliyiz. Ancak bunun için de geçmişimizi iyi okuyabilmeli ve tahlil edebilme ve ibret alabilmeliyiz.
Merhum Mehmed Akif´in dediği gibi:
?Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey! / Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar; / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi??
Dikkat edin ki; Sözün en güzeli, Nizamın en kapsamlısı, Aziz, Mülk sahibi ve Her şeyi bilen Allah´ın kelamıdır. Kerim Kitabımızda şöyle buyuruluyor:
?Elbette temiz/gerçek akıl sahipleri için onların hayat hikayelerinde (büyük birer) ibret vardır?.