ASIM CENGİZ GÜR


YENİ BİR DÖNEM


Yüce Allah´a (c.c.) sonsuz hamd ve senalar olsun. Ramazan-ı şerifi sağlık sıhhat ve afiyetle geçirdik ve hemen arkasından Ramazan Bayramı´nı yaşadık. Rabbimiz, sağlık, sıhhat ve afiyetle nice ramazanlara ve bayramlara kavuştursun. Bu rahmet ve mağfiret ikliminde aramızdan ayrılanlara Yüce Rabbimiz, rahmetiyle muamele etsin, cennet ve cemali ile şereflendirsin, geride kalan biz mü´minleri de bu yeni dönemde farkında olmaya ve bunun gereğince yaşamaya muvaffak eylesin.
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), "Kim Ramazan orucunu tutarsa ve kurallarına uyar, sakınması gereken şeylerden gözünü, kulağını, diğer azalarını sakınmasını becerebilirse, bu Ramazan orucu onun geçmiş günahlarına kefaret olur, hepsini sildirir? müjdesini veriyor. Yüce Allah´tan (c.c.) bizi bu nimetlere erdirmiş olmasını diliyoruz.
Önemli olan şey bu hale geldikten sonra tekrar eski hale dönmemeye gayret etmektir. Bir güzel vasfı kazanmak kolay olmuyor. Güzel bir sıfat, güzel bir ünvan, Allah indinde makbul olan bir huy, bir güzel alışkanlık kazanmak kolay değil. İnsanların kötü alışkanlıklara kayması kolay oluyor da, iyi alışkanlıkları alması, benimsemesi kolay değil. Ama Ramazan bereketli bir ay olduğu için, çok şeyler kazandık. Oruç kendisine hakim olmayı kuvvetlendiriyor, nefsi yenmeyi sağlıyor, iradeyi kuvvetlendiriyor. Bir şeyi insan istese bile, canı çekse bile, dur demesini biliyor kendisine. Günah olan şeylerden böylece korunacak bir güzel alışkanlık kazanmış oluyor.
Bu alışkanlıklarımızın devam etmesi lazımdır. Öğrenilmiş olan şeyin hayatta uygulanması lazım. Ramazan geçti nasıl olsa diye bu güzel huyları bırakmamak, bu güzel hali korumak lazım. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ramazan ayındaki oruca, bayram ile ara verdikten sonra yapmamız gereken güzel bir ameli, ibadeti bize tavsiye ediyor.
"Kim Ramazan orucunu tutarsa, sonra bunun arkasına Şevval ayından altı günü de eklerse; dehr orucu gibi olur? buyuruyor. ?Dehr Orucu? hep oruçlu olmak demek. Eğer bir insan oruç tutulması haram kılınmış bayram günleri haricinde her gün oruç tutmuşsa, onun tuttuğu oruca ?Dehr Orucu? derler. Bundan bir aşağı seviyede olana da ?Davud Orucu? derler. Yani, Davud aleyhisselam´ın tuttuğu şekilde oruç tutmak. Davud aleyhisselam bir gün oruç tutarmış, bir gün tutmazmış; bir gün tutarmış, bir gün tutmazmış.
Aslında Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hep oruçlu olmayı tavsiye buyurmamış. Bazı zamanlar yenecek, bazı zamanlar da oruçlu olunacak. Böylece biraz halsizleşecek, baygınlaşacak, açlığı anlayacak, fakirin halini anlayacak. Sonra oruç tutmayarak midesini ve vücudunu kuvvetlendirecek. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yukarıdaki oruçlardan ziyade haftanın pazartesi ve Perşembe günleri oruçlu olunmasını tavsiye eder ve kendisi de tutarlardı. Ayrıca, her ayın başında, ortasında ve sonunda tutmayı tavsiye buyururlardı. Kameri ayların onüç, ondört ve onbeşinci günlerinde oruçlu tutulmasını da tavsiye ederlerdi. Kendileri de o günlerde oruç tutarlar, ihmal etmezlermiş.
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) notlarımızın başında da naklettiğimiz hadisi şeriflerinde Ramazan ayını takip eden Şevval ayında (Bayram günleri geçtikten sonra) altı gün oruç tutmayı tavsiye ediyor ve bu orucun da Dehr Orucu´na denk geldiğini, yani yılın tümünü oruçlu geçirmiş gibi sevap alınacağını müjdeliyor.
Bizler de inşaallah, şevval ayı içerisinde altı gün oruç tutarak müjdelenen bu yüksek ecirlere erelim. Bu altı gün orucunu tutarken, bugünden başlanabilir ve peş peşe tutulabilir veya şevval ayı içerisinde ayrı ayrı günlerde tutabiliriz. Hatta Pazartesi ve Perşembe günlerinde oruç tutarak altı güne tamamlayabiliriz. Pazartesi ve Perşembe günleri ile Şevval ayının onüç, ondört ve onbeşinci günlerinde oruç tutarak bu günlerdeki oruçların sevapları ile birlikte şevval orucu sevaplarını da kazanabiliriz.
Oruç, ruhun terbiyesi, iradenin kuvvetlenmesi ve nefse hakim olma bakımından çok güzel bir ibadettir. Maddi ve manevi bir çok faydaları bünyesinde barındıran ve Yüce Allah (c.c.) katında çok büyük bir ibadettir. İçinde bulunduğumuz bu günleri fırsat bilerek inşaallah oruç ile değerlendirmeye gayret edelim.
Aslında orucu ramazan ve şevval ile de sınırlandırmayıp yıl içinde de tutmanın şartlarını oluşturmaya gayret etmeliyiz. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlar ki:
"Bir insan Ramazanın dışında, tatavvuan (itaat olsun, Allah´a yakınlığa vesile olsun diye) ve kimseye sezdirmeden (ilan etmeden) bir gün nafile oruç tutarsa; Allah-u Teala Hazretleri onun mükafatı olarak cennetten başa bir şeye razı olmaz (yani bu orucun mükafatı cennettir)?.
Bu sebeple oruçlarımızı Allah rızası için tutacağız ve oruçluyum filân diye de herkese söylemeyeceğiz, saklamağa çalışacağız. Yâni, "Ben ne adamım, ne kadar dindarım, bak ne kadar abid ve zahidim. Görüyor musunuz, işte oruçluyum oruçluyum..." derse, o zaman riyaya, gösterişe girer ki bu durum Allah´ın sevmediği şeylerdendir. Tabi hayatın doğal akışı içerisinde toplumsal ilişkiler sebebiyle oruçlu olduğunu bilecek insanlar muhakkak olacaktır ki, bunlar zarureten olması gerekenlerdir. Ancak, nefsani hislerle, kibirle, toplum nezdinde bir itibara kavuşmak için oruçlu olduğunun söylenmesi yerilmektedir.
Yüce Allah (c.c.), kendi rızasını kazanmaya yönelik, ihlaslı amel ve ibadetleri yapabilmeyi, sürdürebilmeyi ve vaad ettiği nimetlere erebilmeyi cümlemize nasib ve müyesser eylesin.
Bir güzel söz:
?Şeytana kızacağımıza; Allah katında hoş şeyler yapalım da şeytan bize kızsın?