H. Ali YILDIRIM


Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe

YENİ DÜNYA - H. Ali YILDIRIM


Dünyadaki kavgaları bugüne kadar en iyi anlatan lider Napolyon’dur: Para, para, para. Bugünkü küresel kavganın sebebi para, hedefi Dünya İmparatorluğudur. Bu hedef için değişik kurgular var. Anlamakta güçlük çekmemizin sebebi olayı ABD-Çin gerilimi gibi basite indirgeyerek sadece devletler üzerinden okumaya çalışmaktır. Oysa ABD’nin kendi içinde, devletçiler - küreselciler olarak,  dünyanın ise tek kutuplu - çok kutuplu olarak ikiye bölündüğünü her birinin kendi içinde de ayrıştığını görmek zorundayız. Dijital Paranın savunucuları olan Dev Sermaye Aklının devletleri zorlayacak güce eriştiğini, örneğin Çin’i para ile oyuncak ettiğini hesaba katmadan durumu anlamak imkânsız olacaktır. Bu akımların her biri din ile de ilgilidir ancak o kısım çok uzun, şimdilik kavga dolar etrafında dönüyor…

Doların kısa hikâyesi: Para aslında bir halüsinasyondur, yani siz öyle zannettiğiniz için öyledir. Bir kâğıdın üzerine rakam yazıp arkasına bir güvence koyarak insanları ütme aracıdır. 2 asır kadar önce, kovboylar altın ve gümüş paralarını bankerlere yatırıyor ve karşılığında bir banka kâğıdı (Banknote - Bankınot) alıyor, böylece taşıma derdinden kurtuluyor. Bankerler de bakıyor ki yatırılan her 100 kilo altının 60 kilosu hareketsiz duruyor, onlar da bunu başka alanlarda kullanıyor ve iyi para kazanıyorlar. İş kârlı olunca, bu defa devlet 1913’te durumu yasalaştırılarak standarda bağlıyor. Biriken altının %40’ı rezerv olarak tutuluyor, kalan %60 serbest altını yine bankerler kullanıyor. Altın karşılığı olarak mudilere verilen kâğıda halk “dolar” derken, resmiyette adı “Federal Reserve Note-Federal Birikim Kâğıdı” oluyor (İngilizcede Banknote, Türkçe’de banknot-bankınot, Türk filminde pangılot)…

ABD iç piyasasındaki bu “ver altını al kâğıdı” işi tutunca, paranın efendileri, bu sefer dünya altınlarına göz dikiyor ve 1944’te Bretton Woods Anlaşmasını imzaya açıyor, 1945 Atom Bombası korkusunu da kullanıp tüm devletleri imzaya zorluyor. Bu sayede ülkelerin altınlarını alıp karşılığında Federal Birikim Kâğıdı (Dolar) veriyor, böylece bu devletleri gırtlağından tutmuş oluyor. Bu durum güya kapitalizm karşıtı olan Komünist Sovyetler Birliği için de geçerli, çünkü onlar da silah ve petrolü dolarla alıp satıyorlar. Demek ki bu iki kutup meselesi bir dümenmiş, gerçek olsa idi doğu bloku kendi parasını çıkarır ve bağımsız kalırdı…

Ancak, zamanla altın rezervi eriyince (aşırı borçlanma), ülkelerin emanet altınları buhar oluyor, Başkan Nixon da, Ağustos 1971’de doları (Federal Birikim Kâğıdını) karşılıksız basma kararı alıyor. Böylece ABD her şeyi kâğıt ve mürekkep maliyetine almaya başlıyor, hiçbir ülkenin de doları terk etmesine izin vermiyor. Önce dolar verip altın toplamıştı, sonra tahvil verip doları topluyor, sonra da teminat mektubu verip tahvili topluyor ve her defasında başkasına satıyor. Al takke ver külah, borç üstüne borç yapıp bugünkü 21 Trilyon $ borç batağına giriyor ancak, “Borç alacak yüz var ama ödeyecek güç yok”…

Paranın efendileri Sermaye Aklı ise bu durumdan yararlanıp, “küresel imparatorluk” emelleri için küreselci süper şirketleri üzerinden parayla Çin’i esir alıyor ve ABD (kendi) devletine meydan okuyor. “Karşılıksız Dolar” ekseni NeoCon’lar ise “Dijital Para” ekseni küreselcilere 11 Eylül’de savaş açıyor ve kıyamet savaşı (Armagedon) ile tehdit ediyor. Çin de, arkasına İngiliz Devlet Aklı ve İpek Yolu’nu alarak “Altın Karşılığı Yuan” projesi ile karşılıksız doların üstüne gidiyor. Bu maksatla BRICS’i (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) kuruyor ve Yuan’ı yaymaya çalışıyor. Bu devletler, ABD içindeki “Altın Karşılığı Dolar” ekseni ile bir derece yakınlaşıyor. Bu arada, İngiltere ise 1945’te kaybettiği Dünya Liderliğini geri almak için Çin’le yürüyor, diğer herkes figüran kalıyor, Almanya, Fransa, Rusya bile…

Corona ile gelinen noktada ise, doların boynu giyotine yatırılıyor, bu infaza kesin gözüyle bakanların sayısı oldukça fazla. Sonra da, altın-dijital güreşinin başlayacağı beklentisi var. Bu iki büyük patırtı sonrasında da yepyeni bir düzene gireceğimiz görüşü yaygın. Şimdiki “dolar-dijital” savaşı ve bir sonraki “altın-dijital” savaşında sıkı durabilen ülkelerin ayakta kalacağı, diğerlerinin tarih olacağı yapılan kıymetli yorumlar arasında. Bu şartlar altında, devlet ve millet dayanışmasına en çok ihtiyaç duyacağımız bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bizi nelerin beklediğini tam kestiremiyoruz, her şey olabilir. Fakat apaçık görünen para ve güç kavgası ile ancak arkasında millet desteği olan güçlü bir devlet aklı baş edebilir. Devleti zayıflayan milletlerse önce acı çeker sonra da köle olur (Suriye). Bu yüzden, dünya nereye evrilirse evrilsin, devlet bilincini ruhumuzda taşımak zorundayız ki devlet yaşasın. Devlet aklı, ”İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyorsa, biz de şunu demeliyiz: “Devleti yaşat ki millet yaşasın”. Atasözü boşuna demiyor, “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” diye…