ASIM CENGİZ GÜR


VARDIR BUNDA BİR HAYIR

Notlar - Asım Cengiz GÜR


Aziz Kitâbımız´ın Bakara Sûresinde:

?Olur ki (bazen) hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlı olur ve hoşunuza giden bir şey de sizin için şer olur. (Hayırlı ve doğru olanı) Allah bilir, siz bilemezsiniz? buyuruluyor.

Gerçekten de hayatımız boyunca karşılaştığımız, yaşadığımız olayların sadece görünen kısmını görür, nispeten anlar ve ona göre yorumlar ve davranışlarımızı geliştiririz. Aslında, olayların bizim bilmediğimiz nice hikmetleri vardır ve biz ancak bir kısmını anlayabilmişizdir. İşin doğrusunu ancak her şeyden haberdar olan Yüce Allah (c.c.) bilir. Bu durumda insanların yapacağı şey, teslim olmak, ümitsizliğe ve sevince kapılmamak ve ?Vardır bunda da bir hayır?, ?Allah´ım! Bu işi hayra çıkar? demek lazımdır.

Bununla ilgili olarak anlatılan bir hikâyeyi ibret almamız için hatırlayalım isterseniz:

?Bir kral ile, çocuklukları ve eğitimleri birlikte geçmiş ve artık veziri olmuş bir dostu/arkadaşı varmış. Vezir, çok yardımsevermiş ve her ne olursa olsun ?Vardır bunda da bir hayır? dermiş. Kral ve Vezir zaman zaman birlikte ava çıkarlarmış. Yine bir gün ava çıkmışlar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor ve kral da ava ateş ediyormuş. Bir seferinde vezir, yanlışlıkla fazla barut basmış tüfeğe. Kral her zamanki gibi ava ateş etmiş, ama tüfek geri tepmiş ve barut haznesinin olduğu yer patlayarak aynı yerde tüfeği tutan kralın başparmağını parçalamış. Kral acı ile tüfeği atmış ve parmağı kopan elini tutmış. Arkadaşı vezir ise hemen kopan başparmağa bastırmak üzere mendilini çıkarmış, kopan yere bastırırken de her zamanki adeti üzere ?Vardır bunda da bir hayır? demiş.

Zaten acı içinde kıvranan Kral, acısını bastıran bir öfkeye kapılmış ve ?Sen ne diyorsun. Farkında değil misin, parmağım koptu? diye bağırmış. Saraya döndüklerinde hala öfkesi dinmemişti. Hekimler hemen müdahale etmişler ve o zamanın usulünce kopan yeri dağlamışlar. Birkaç saat sonra Vezirin odasının kapısı çalmış. Vezir kapıyı açınca saray muhafızlarını görmüş. Muhafızların komutanı özür dilemiş ve Kralın kendisini zindana atılması talimatını verdiğini söylemiş. Vezir, ?Vardır, bunda da bir hayır? demiş ve itiraz etmeden teslim olmuş. Muhafızların komutanı, zindana götürülürken ?Kralın ayrıca zindanda çok az yiyecek-içecek verilmesini ve asilik yapması halinde de her seferinde kırbaçlanarak cezalandırılmasını? emrettiğini vezirin kulağına fısıldamış.

Bir yıl kadar zaman geçmiş. Gerek zindanda görev yapanlar ve gerek zindan arkadaşları, hemen hepsine bir iyiliği dokunmuş olan vezire gerekli saygıyı göstermişler. Kral, bu çok samimi dostunu ve eski vezirini hatırlamış mıdır bilinmez. Ancak devlet işleri ve zaman zaman av etkinlikleri devam ediyormuş. Yine böyle bir av partisinde, ormanda takip ettikleri av, asırlar boyu uzak durdukları ve sınırlarını ihlal etmekten kaçındıkları komşu ülke sınırlarını geçmiş. Takibin heyecanı ile onlar da farkında olmadan girmişler. Bu ülke insanları insan eti yerler ve medeniyetten uzak yaşarlarmış. Kral bir müddet sonra takip ettikleri avı öldürmüş. Atlarından inmişler ancak yamyamlar tarafından sarıldıklarını fark ettiklerinde çok geç olmuş. Yamyamlar Kralı ve adamlarını esir almışlar ve bağlayarak köylerine götürmüşler. Meydandaki direklere her birini tek tek bağlamışlar. Etraflarına odunlar ve samanlar yığmışlar. Esirleri soyuyorlar ve başlarından ayaklarına kadar bir yağla yağlıyorlar ve sonra onun etrafındaki odunları ateşliyorlarmış. Nihayet sıra Krala gelmiş. Onu yağlayan adam bağırmış. Bunun üzerine kabilenin lideri ve birkaç kişi gelmişler. Bağıran adam onlara Kralın elini göstermiş. Biraz hayret ve biraz üzüntü ile Kralın başparmağının olmadığını görmüşler. Bu kabilenin inancına göre, vücudunda bir eksiklik olan insanları yemek ya da öldürmek uğursuzluğa ve hastalığa uğramaya sebep oluyormuş. Aralarında böyle bir insanı yaşatmak ise gelecekte hiç istemedikleri olaylara sebep olabilirmiş. Bu inancın korkusuyla Kralı çözmüşler, diğerlerini pişirdikten ve yedikten sonra Kralı birkaç kişinin eşliğinde ülkesinin sınırına bırakmışlar.

Kral, kendisini aramaya çıkmış askerlerle karşılaşıncaya kadar yürümüş, yürümüş, yürümüş. Sonra askerleri ile birlikte sarayına dönmüş. Yol boyunca başına gelenleri düşünmüş ve arkadaşının her zamanki sözü aklına gelmiş: ?Vardır bunda da bir hayır?. Onca zaman sonra, arkadaşının haklılığına ve yaptıklarının haksızlığına hükmetmiş, yaptıklarından büyük bir pişmanlıkla hemen zindana koşmuş ve onu oradan çıkartmış. Odalarına dönerken bir çırpıda olanları tüm ayrıntıları ile arkadaşına anlatmış Kral. Ve "Haklıymışsın!" demiş. "Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. Seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum. Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi."

Kralın arkadaşı: ?Öyle söylemeyin Kralım" diye karşılık vermiş, ?Vardır bunda da bir hayır?.

Kral şaşkınlıkla ve gülerek: ?Sen ne diyorsun? Bir dostumu, bir yıldır zindanda tutmamın neresinde hayır olabilir ki? demiş.

Arkadaşı tebessüm ederek : ?Düşünsenize Kralım. Parmağınızın kopmasına rağmen siz bana kızmasanız ve zindana attırmamış olsaydınız, belki de bu son av partinizde zindanda değil de sizinle birlikte olacaktım ve benim vücudumda da bir eksiklik yoktu. Benim halin ne olurdu?? demiş.

Allah´ım! Senden istenen şeylerin hayırlısını, duanın hayırlısını, kurtuluşun hayırlısını, işlerin hayırlısını, başarıların hayırlısını, hayatın hayırlısını, ölümün hayırlısını istiyoruz. Senden gelecekte olacak şeylerin hayırlı olanlarını, yaptıklarımızın hayırlısını, gizli şeylerin hayırlısını, açık olan şeylerin hayırlısını istiyoruz. Bizi dinin üzerinde sabit kıl, ayağımızı kaydırma; yalan-yanlış yollara düşürme. İyi güzel işlerde daim kıl, cenneti ve cennette yüksek dereceleri ihsan et.  Bizi iyiler olarak yaşat, öldükten sonra iyiler olarak anılmamızı ve cennette de iyilerle birlikte olmamızı nasib et. (âmin).