Kerîm Kitabımız Kur´an-ı Kerim´de, Zümer Sûresinde : ?De ki (Allah şöyle buyuruyor): ?Ey nefislerine karşı (günah işleyip) aşırı giden kullarım! Allah´ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah (şirk koşan ve inkâr edenler dışında, dilediği kimseler için) bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.?
Biz insanlar, kusursuz yaratılmış değiliz. Fıtraten hata ve kusur işleyebiliriz. Bunların bir kısmı çok büyük hatalar olabilir. Ancak hiçbir kusur ve suç Allah´ın rahmetinden büyük değildir. Bu âyet-i kerimede dahi bağışlayıcılığının yanı sıra rahmetinden, merhametliliğinden de bahsedilmektedir. Aziz Kitabımız´da A´raf Sûresinde : ?(Allah) buyurdu ki: ?Ben, (amellerine göre) dilediğim kimseyi azâbıma uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kuşatır, onu muttakî olan (Allah´ın emrine uygun yaşayan/karşı gelmekten sakınan)lara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara nasip edeceğim? buyurulmaktadır. Evet O, dünyada kendisini tanımayanlara dahi rahmet ederek rızıklandıran, yaşatan ve hidayete ermeleri, hidayet üzere kalmaları için fırsat ve imkanlar verendir. Ve O, ahirette ancak kendisine iman edenlere rahmeti ile muamele edecek olandır. Yukarıdaki âyet-i kerimeye mana verilmeye çalışılırken ?Allah bütün günahları bağışlar? sözü Nisa Sûresi´ndeki ?Şüphesiz ki Allah, (sıfatlarında, İlâhlık ve Rabliğinde) kendisine ortak koşulmasını (tevbe etmeden) asla bağışlamaz, bundan başkasını da dilediği kimselerden bağışlar? ayet-i kerimesi göz önünde bulundurularak ?Allah (şirk koşan ve inkâr edenler dışında, dilediği kimseler için) bütün günahları bağışlar? denilmiştir.
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) : ?Kim, Allah´dan başka ilâh yoktur, yalnız Allah vardır, şeriki yoktur; Muhammed, Allah´ın kulu ve resûlüdür. İsâ da Allah´ın kulu ve elçisi, Meryem´e bıraktığı kelimesi ve Allah tarafından (hayat verilen) bir ruhtur. Cennet, haktır ve gerçektir, cehennem de haktır ve gerçektir? diye şehâdet ederse, Allah o kimseyi, ameli ne olursa olsun, cennete koyar? buyurmuşlardır.
Yüce Rabbimizin rahmetinden ümidvâr olmamızda en büyük dayanaklarımızdan birisi de bu hadis-i şeriftir. Efendimiz (s.a.v.) bu hadis-i şerif ile iman esaslarımızdan bazılarını da ifade etmişler ve bozulmuş Hristiyan akidesine gönderme yapmıştır.
Bu saydıklarımız göz önünde bulundurarak, imanımızı muhafaza etmiş olmak kaydıyla, ne hata etmiş, ne günah işlemiş olursak olalım, Bağışlayan ve Rahmet Eden Rabbimize yönelebilmeli, O´na özürlerimizi sunabilmeli ve affımızı talep edebilmeliyiz. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlar:
?Vaktiyle doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu adam, yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir râhibi gösterdiler. Râhibe giderek: ?Doksan dokuz adam öldürdüm. Tövbe etsem kabul olur mu?´ diye sordu. Râhib:
?Hayır, kabul olmaz´ deyince onu da öldürdü ve böylece öldürdüğü adamların sayısı yüze tamamlandı. Sonra yeryüzünde en büyük alimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir âlimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek, yüz kişiyi öldürdüğünü söyledi; tövbesinin kabul olunup olunmayacağını sordu. Âlim:
?Elbette kabul olur. İnsanla tövbe arasına kim girebilir ki! Sen falan yere git. Orada Allah Teâla´ya ibadet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allah´a ibadet et ve sakın memleketine dönme. Zira orası fena bir yerdir´ dedi.
Adam, denilen yere gitmek üzere yola çıktı ancak yarı yolda eceli geldi ve vefaat etti. Rahmet melekleriyle azap melekleri o adamın başına toplandılar ve onu kimin alıp götüreceği konusunda tartışmaya başladır. Rahmet melekleri :
?O adam tövbe ederek ve kalbiyle Allah´a yönelerek yola düştü´ dediler. Azap melekleri de:
?O adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki´ dediler. Bu sırada bir başka melek çıka geldi ve melekler onu aralarında hakem tayin ettiler. Hakem olan melek:
?Geldiği yerle gideceği yeri ölçün. Hangisine daha yakınsa, adam o tarafa aittir´ dedi. Melekler iki mesafeyi ölçtüler ve gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine adamı rahmet melekleri alıp götürdüler?
Denilir ki, ?Yüce Allah rahmeti ile adamı gideceği yere yakınlaştırdı?. Evet, bizler de hayatımızın koşuşturmaları içerisinde bir an durup, soluklanmalı ve bir muhasebemizi yapmalıyız. Hatalı ve zararlı hal ve hareketlerimiz için ümitsizlik kapısı olmayan o kapıya, Rahmeti Bol Padişah´ın kapısına, Yüce Allah´a dönmeli, afv ve mağfiret dilemeli, bir daha da o hal ve hareketlere dönmemeye gayret sarf etmeliyiz. Yoksa, Allah (c.c.), kullarına neden azap etsin.
Allah´ımız! Sen bizim Rabbimizsin! Senden başka ilâh yoktur. Bizi sen yarattın. Biz ise senin kullarınız. Gücümüzün yettiğince sana verdiğimiz söz ve ahdimiz üzereyiz. Yapıklarımızın şerrinden sana sığınırız. Üzerimizdeki nimetlerini ikrar ederiz. Bizden daha iyi bildiğin günahlarımızı sana itiraf ederiz. Biz affet. Anne ve babalarımızı affet. Ümmet-i Muhammed´in tamamını affet. Günahları bağışlayan ancak ve ancak sensin. (âmin).