SAMİ DAYANGAÇ


TARİHİ ESERLERİ KİM KORUYACAK?

GÖZLEM - Sami DAYANGAÇ


Tarihi eserlerimize sahip çıkmaz, gerekli ilgi ve bakımı göstermezsek bize hiçbir faydası olmaz. Turist gelmez, döviz bırakmaz. Bakınız tarihi eserlere sahip çıkmayı bilemediğimiz için ya o eserlere dayalı dükkanlar yapmışız, dükkan olmayacak yerlerde ise diplerine ağaç dikmişiz. O ağaçlar hem eseri göstermez ve hem de kökleri zarar verir. Memduh Başkan son derece doğru bir kararla yeniden restore edilen tarihi kaleye ağaç diktirmedi. Saksıda diye alay edilen o ağaçlar sadece görsellik katsın diye yapıldı.

Hiçbir medeni ülkede iki kuşçu yem satacak diye tarihi eserlerin yanında güvercin beslenmez, gübreleri hem dokuyu kirletir, hem de çürütür. Ya bizde?

Şehir merkezinde Ayrancı ailesinin tarihi hamamı var(dı). O tarihi hamama neler çakıldı, ne bölümler yapıldı lütfen gidip bakın. Hamamdan eser kalmış mı?

Bu şehirde özellikle tarihi değeri olan eserleri kimse kafasına göre değiştirememeli. İsteyen istediğini yapamamalı. Bir danışılan, sorulan yer olmalı. Ama neresi? Bakınız Cami-i Kebir son derece önemli camilerimizdendir. Akustiği farklıdır. Şehrin yillilerinin cenazeleri buradan kalkar. Geçtiğimiz günlerde o muhteşem caminin girişine yağmurdan korunmak üzere sundurma yapıldı, o kadar çirkin ki? Peki buna kim izin verdi?

Örnekler o kadar çok ki. Mesela sık sık namaza gittiğimiz tarihi Han Camimize bakalım. Lütfen gidip bizzat bakınız. Her yerden sarkan, o güzelim taşları mahfeden kablolar. Göz bebeği gibi korunması gereken o muhteşem taşların üzerine umarsızca sürülen sıvalar. Her duvara, o güzelim taşlara elbise asmak için çakılmış yüze yakın elbise askılıkları. Ayaklı askılık konamaz mı?

Zaten sıkıntı kaleden başlıyor. Eski taşların üzerine yeni taşlar konmuş, eskiler özensizce sıvanmış. Peki bu tarihi değeri olan, tescilli binaları kim koruyacak? Sorumluları kim? Envanterlerinde kayıtlı olan tescilli yapıları merak edip dolaşan bir yetkili var mı?

Vali Şehmus Günaydın ve Büyükşehir Belediye Başkanı Atom Karınca Memduh Büyükkılıç Kültepe-Kaniş’i dünyaya tanıtmak, turist getirmek için ne büyük gayret içindeler. Biz elimizin altındakileri örnek veriyoruz.

Hunat Camimizi ele alalım. Cenazelerin kalktığı bölümde ne ararsanız var. Umre organizasyonu levhası o duvara utanmadan nasıl monte edildi? Camilerde dev gibi avizeler konulması zorunluluk mu? O devasa avizeler olmazsa namaz kılınamıyor mu? Aydınlatma adına, ses sitemi adına o duvarlar nasıl oyuluyor gördünüz mü? Kim dur diyecek? Hunat Camimiz dahil hiçbir camide ses sitemine ihtiyaç olmadığı kanaatindeyiz. Her taraf kablo, askılık, bu kadar aydınlatmaya gerek var mı?

Çevrenize bakın, mutlaka yakınınızda bulunan bir tarihi eserin ne denli hor kullanılmış olduğunu görün. Tarihi eserleri, tarihsiz eserler haline getirip turist gelmesini beklemeyelim. Turist bu ucubeleri merak etmez ki. Tarihi eserlerin etrafı temiz, bakımlı olur ki, gelenler bizi tarihine saygı duyuyor sansınlar. Mimar Sinan Parkı içindeki tarihi eserin durumuna bakın.

Tarihi kalemiz elden geçti, pastırmacılar tarafı ne durumda? 5 dükkan kaleye dayanmış, Avrupalı ne der?

Ee bu kadar örneklerle yazdık, gelelim sadede. Bu yapıları denetlemek, aykırılıklara engel olmak, yaptırmamak kim ya da kimlerin görevi? Pastırmacıların bulunduğu bölgede dükkanlar ile kale duvarları birleşik. Hadi Anıtlar Kurulu, hadi Kültür Müdürü buyurun, size son bir örnek. Ne yapacaksınız, görelim bakalım.