ASIM CENGİZ GÜR


ÂŞURE GÜNÜ

Notlar - Asım Cengiz GÜR


Yüce Allah´a sonsuz hamd ve senalar; Sevgili Peygamber Efendimiz´e (s.a.v.) ve O´nun âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

Kıymetli Mü´minler!

Bugün akşam ezanı ile birlikte Muharrem ayının 10.gününe, Aşure gününe kavuşacağız. Hazreti Nuh aleyhisselam zamanından bu yana bütün dinlerce benimsenmiş olan aşure gününde oruç tutmak, Yahûdilere de farz kılınmıştı. Aşure gününde, bir yıllık günahlarına kefaret olmak üzere oruç tutarlar ve bu günü bayram sayarak etkinlik düzenlerlerdi.

Cahiliye döneminde de Kureyş aşure orucu tutardı. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bu orucu tutmuş ve Müslümanlara da tutmalarını emretmiştir. Medine´ye geldiklerinde Yahudilerin aşure günü oruç tuttuğunu görünce onlara, niçin oruç tuttuklarını sormuş, onlar da o günün iyi ve hayırlı bir gün olduğunu Yüce Allah´ın o günde İsrailoğullarını düşmanlarından kurtardığını ve bu sebeple de şükür için Hazreti Musa aleyhisselam´ın oruç tuttuğunu; kendilerinin de bunu sürdürdüklerini söylediler. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bunun üzerine: Ben Musa´nın sünnetini ihyaya sizden çok daha layık ve hak sahibiyim diyerek o gün oruç tuttu, hatta dellaller çıkartarak aşure orucunu halka duyurdu ve gece oruca niyet etmemiş olsalar bile bu ilanı duydukları andan itibaren oruca başlamalarını emretti. Ancak, Yahudilere tabi olmamak için de aşure gününün bir gün evveli veya bir gün sonrası ile birlikte oruç tutulmasını istedi.

Ramazan orucu farz kılındıktan sonra Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´e aşure orucu sorulduğunda ise, ?Dileyen tutar, dileyen tutmaz? diyerek serbest bıraktı ve böylece Aşure Orucu sünnet bir ibadet olarak kaldı.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde : ?Aşure gününde tutulan oruç Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına kefaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum? buyurmuştur.

Aşure gününde ayrıca, her zamankinden daha farklı olarak ve herkesin kendi imkanları elverdiğince, çeşitli gıdalar, giyecekler, hediyelerle eve gelmek lazımdır. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) : ?Her kim Aşure gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında o kişinin rızkına bereket ve genişlik ihsan eder? buyurmuşlardır. Süfyan-ı Servi (Allah O´na rahmet etsin) ?Biz, Allah´ın Resûlünün bu sözünü uyguladık ve neticesini de gördük? demiştir. Burada İslam´a göre günün akşam ezanı vakti ile başlayıp, akşam ezanı vakti ile bittiğini hatırlatmamız faydalı olacaktır. Aşure gününden kasıt, bugün akşam ezanı vakti ile yarın akşam ezanı vakti arasındaki süredir.

Eskiden beridir, muhtelif bakliyat ve meyvelerle Aşure tatlısı pişirerek halka, misafirlere, komşulara, dostlara, fakir ve yoksullara dağıtmak bir kültür olarak devam ettirilmektedir. Hazreti Nuh aleyhisselam ve Hazreti Musa aleyhisselam´ın zorluktan kurtularak bolluğa kavuşmasının bir hatırası olarak yapılan bu etkinlikle, Yüce Allah´ın bizleri de zorluk ve sıkıntılardan kurtulmaya vesile kılması istenmiş olur. Bazı kardeşlerimiz ise 12 gün oruç tuttuktan sonra oruçların kabulü ve Ehl-i Beytin ruhları ve hayırları için aşureyi pişirir ve dağıtırlar.

Aşure günlerinde bir çok hayırlı olaylar olmasının yanında bütün Müslümanları çok derin acılar ve üzüntüler içinde bırakan olaylar da olmuştur. Başta Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in reyhanlarından torunu ve Cennet gençlerinin Efendisi (Allah O´nlardan razı olsun) Hz. Hüseyin Efendimiz olmak üzere ailesinden ve yakınlarından birçok Müslüman´ın günlerce aç ve susuz bırakıldıktan sonra acımasızca şehit edilmesi olayı da yaşanmıştır. Şâir o an için: Düştü Hüseyin atından sahrây-ı Kerbelâ´ya / Cibrîl, var haber ver Sultân-ı Enbiyâ´ya!? diyor. Yüce Rabbimiz hepsinden razı olsun ve bizleri şefaatlerine nail eylesin.

Bugün de, Müslümanların olduğu pek çok bölgede zulümler ayyuka çıkmakta, kan gövdeyi götürmektedir. İşin acı olan tarafı ise, genellikle birbirlerine bu zulmü yapanlar ve birbirlerinin kanına girenler kendilerini Müslüman olarak isimlendirmektedir. Müslümanlar, bilerek ya da bilmeyerek Allah´ın emirleri doğrultusunda değil, İslâmın düşmanlarının plan ve projeleri dahilinde hareket etmekte ve Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in tasvir ettiği gibi ?Bir vücudun organları gibi?, Aziz Kitabımızın tasvir ettiği gibi ?Birbirlerine kenetlenmiş, surlar-saflar? halinde olabilmeye muvaffak olamamaktadır.

Ey Rabbimiz! Senden, hayırlı işlerimizde sebât, doğrulukta azîmet istiyoruz. Senden nimetine şükretmekte, ibadetini iyi yapmakta yardımını istiyoruz. Senden doğru bir dil, dürüst bir kalp diliyoruz. Hakkımızda bildiklerinin şerrinden sana sığınıyoruz. Hakkımızda bildiğin günahlarımız için senden bağışlanma diliyoruz. Hakkımızda bildiklerinin hayırlısını senden diliyoruz. Şüphesiz ki sen, gizli olanları da en iyi bilensin. Biz, seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine ulaştıracak bir hayatı sevmeyi nasib etmeni dileriz. Muhakkak ki sen, ancak sen dualarımızı kabul edersin. (âmin).

Dikkat edin ki; Sözün en güzeli, Nizamın en kapsamlısı, Aziz, Mülk sahibi ve Her şeyi bilen Allah´ın kelamıdır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor :

?Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği ve yakınlığı olana (özellikle akrabaya muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emreder; ahlâksızlığı/hayasızlığı, fenâlığı, zulmü/azgınlığı yasaklar. İyice anlayıp tutasınız diye size (böylece) öğüt verir?. (Nahl Sûresi, 90)