Prof. Dr. Ünal ÇAMDALI


SOSYAL MEYDANDAN SOSYAL MEDYAYA

Bilimsel ve Sistemsel Bakış - Prof. Dr. Ünal ÇAMDALI


Değerli dostlar, zamanımızın en çok kullanılan kavramlarından biri de sosyal medya olsa gerek. Bu kavramı, hemen hemen her gün, her alanda sıkça duyar olduk. Öncelikle her zaman yaptığımız gibi bu kavramın tanımını yaparak, anlamaya çalışıp, bunun üzerinden konu hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bugün, bu konuyu seçmemin sebebi biraz olsun sizleri fizik ve diğer bilimsel konuların dışına çıkartmak olacaktır. Ancak, bildiğiniz gibi konu ne olursa olsun, konuya yaklaşımlarımız hep bilim ölçütleri açısından olmasına gayret etmek olacaktır. Bunun nedeni de bilimin her şeyden önce,ideoloji gibi diğer yaklaşımlara göre daha objektif ve tarafsız olmasıdır. Bir de bilim, herkesin yani tüm insanlığın üzerinde uzlaşma sağladığı ortak değer olmasıdır. Zira bilimi üreten; sonuçta tüm ülkelerin, tüm milletlerin bireyleridir. Bu yüzden, bilim Çin´de de olsa Fizan´da da olsa gidip almak gerekir. Öğrenmek gerekir. Bilim bu manada, herkese açık bir bilgi üretme alanıdır. Herkes hem öğrenebilir, öğretebilir hem de üretebilir. Kısıt yok, sınır da yok. Ancak, ticari hayata hitap eden teknolojik buluş ve teknik bilgiler herkese açık olmayabilir. Onların bedelsiz olarak kullanılmaması için tüm dünyada bazı hukuki kısıtlar getirilmiştir. Lisans, teknik bilgi (know-how), telif hakkı vb. hak kullanımları için mutlaka belli bir bedel ödenmek zorundadır. Lakin şurası da hiç unutulmasın ki ticari olarak üretilen bilgi, yöntem ve teknikler de bilgisayarlar da kullanılarak temel bilim ve mühendislik bilgileri yardımıyla gerçekleştirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, bilgisayar ve internet teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, iletişimin yöntem ve metotları da değişime uğramıştır. Bugün internet sayesinde, dünyanın pek çok yerindeki insanların birbirleri ile elektronik posta, telefon ve diğer araçlarla iletişim kurması artık çok kolaylaşmıştır. Bu noktada, bu teknolojiler tüm dünya insanlarını adeta birbirine bağlamıştır. Hem de çözülmemek üzere. İletişim çok basit ve ucuza sağlanır olmuştur adeta. Bu durum, insanoğlunun bu alandaki en önemli teknolojik hamlelerinden biridir. Zira bizim çocukluğumuzda rahmetli babacığıma yazdığımız bir mektubun cevabı, tam hatırlamıyorum ama nerdeyse bir aya yakın zamansonra gelirdi. Bir ay olmasa bile bu süre yirmi günden aşağı değildi sanki. Şimdi bu tür bir iletişim eposta, cep telefonu vb. araçlar yoluyla ışık hızıyla gerçekleşmektedir.

Bir zamanlarKayseri´de postanelerin çok aktif olarak çalıştığını hatırlıyorum. Hem de çok kalabalık olurdu. Postanede, okuma yazma bilmeyenlerin mektuplarını belli bir para karşılığı yazan bir kişiyi hatırlıyorum. O kişi, postane içinde durur, insanların mektubunu yazardı. Çocukken hiç unutmuyorum, bir gün rahmetli babaannemi ararken, postaneye gittiğini söylediler. Sebebini sorduğumda ise amcandan telgraf geldi onun için gitti dediler. İlk defa telgraf kelimesini o zaman işitmiştim. Bu nasıl bir şeydi? Bu nasıl bir iletişim aracıydı? Diye de çok merak etmiştim. Oturduğumuz yere yakın olduğu için hem de merakla hemen postaneye gittim. Oraya varınca; babaanneminpostane içinde bulunan bir kabinde, telefonla konuşmaya çalışıyor olduğunu gördüm. Ancak sesi ya karşı tarafa gitmediği veya iyi duyamadığı için bir türlü karşı tarafla iletişim kuramıyordu. Meğerse babaanneye gelen telgraf değil telefonmuş.  Orada biraz amcamla konuşmaya çalıştıktan sonra,pek de iyi bir iletişim kuramadan eve birlikte geldiğimiz hatırlıyorum.

Rahmetli anacığım anlatmıştı; bir mektup gelince, bulundukları mahalde ancak belli insanlar bunu okuyabilirmiş. İnsanlar da kendilerine gelen mektupları hep o kişilere okuttururmuş. Postacının yolu da dört gözle beklenirmiş. Onlar için türküler bile söylenmiş. Bugün posta günü canım sıkılır, ellerin mektubu gelmiş okunur diye. Belli ki Kayserilinin beklediği bir mektup, bir türlü gelmemiş. O da bunun üzerine böyle bir türkü yakmış (çığırmış) ki bir of çekse adeta Erciyes Dağı yıkılırmış?

Eskiden, insanlar, birbirleri ile yüz yüze iletişimde bulunurlar. Akraba, komşu ziyaretleri mutlaka yapılırdı. Bunu aynı zamanda inancın gereği olduğunu düşünürlerdi. Ayrıca insanların birbirleri ile temasta bulundukları, sosyal meydanlar vardı. Bir köy evi, bir çarşı meydanı ve buna benzer sosyal iletişim alanlarıydı bunlar. Günümüzde bunlar kısmen var olsa da artık eski etkinlikleri kalmamıştır. Bunların yerine şimdi medya, sosyal medya vb. alanlar var. 

Medya denilince;televizyon, radyo, gazeteler, dergiler ve web siteleri gibi alanlar akla gelmektedir. Bunlar aynı zamanda insanlar için, iletişim kaynaklarıdır. Ancak, tek yönlü iletişim kaynaklarıdır. Bilgiler, bu araçlar vasıtasıyla daha çok tek yönlü olarak iletilir. Çift yönlü iletilmez. İletişimin çift taraflı olarak gelişerek iletildiği ortamlara da sosyal medya denmektedir. Bu ortamlarda, insanlar karşılıklı olarak iletişim kurmaktadır. Sosyal medya, internet ortamı ile olgusal olarak,sanal da olsa gerçeklik kazanmıştır. Bu ortamlarda, insanlar örneğin bir takım bilgileri, yazıları, resimleri, videoları paylaşabilmekte; karşılıklı yazışmalar yapabilmekte; birbirlerine elektronik olarak mektup veya mesaj göndermektedir.

Sosyal medya, yeni nesil web teknolojilerinin gelişimine bağlı olarak, dijital bir bilgi paylaşım alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu alanlar için, pek çok sosyal medya siteleri vardır. Bunlardan, kullanan sayısı en fazla olanı ve bu alanda en tanınmışı, hepinizin bildiği gibi Facebook. Bir üniversite öğrencisi tarafından kurulmuştur. Bugün dünyada bir milyarın üzerinde kullanıcısı olduğu ifade edilmektedir. Bundan başka, bildiğiniz gibi pek çok sosyal medya siteleri de mevcuttur. 

Bugün gelinen şu noktada, iletişim alanında muazzam bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Bu gerçekten müthiş bir şeydir. Bu gelişim, yeryüzünde toplumsal bir dönüşümü de meydana getirmiştir. Yeni bir toplumsal yapı doğmuştur. Bu yapı, insanların birbirleri ile iletişim ağlarını güçlendirirken; geçmişleri ve değerleri ile bağlarını sanki zayıflatmaktadır. Bu çağın insanı, başka bir çağın insanıdır adeta. Bu çağın insanı için, posta gününün beklenmesi pek fazla bir şey ifade etmemektedir. Ancak her şeye rağmen, hayatın sürekliliği ilkesi açısından, nereden bu noktalara geldiğimizin hatırlanması için geçmişi de ara sırada olsa anmak veanlatmak gerekir. Özellikle de gençlere, genç nesillere, yine de. Bu konuda, bugün kullanılan iletişim araçlarının ne kadar önemli ve değerli araçlar olduğu noktasında, bunları insanlığın hayrına ve faydasına kullanmak adına, bazı şeylerin bilinmesi gerekir hem de herkes tarafından. Bunun bilinmesi için de özelikle de gençlere anlatmak gerekir, tarihe de not düşmek adına da yazmak gerekir. Bu yazı bu noktada, gençlerin bu hususları öğrenmesine katkı sağlamak üzere kaleme alınmıştır. Kalem gerçek olmasa da yazılanların hepsi gerçek?

 

Hoşça kalın;posta gününüz olmasa da arada sırada epostanıza bakın?