H. Ali YILDIRIM


SOSYAL MEDYANIN DÜMEN SUYU

Yeni Dünya - H. Ali YILDIRIM


Türk Dil Kurumu (TDK), ?Birinin dümen suyundan gitmek? deyimini ?Birine bağımlı olmak, her şeyde ona uyarak davranmak? olarak açıklamış. Bu bir denizcilik deyimine benziyor ve muhtemelen ?teknenizi öndeki geminin pervanesinin yarattığı akıntıda tuttuğunuzda daha az çalkantı yaşayacağınız´ ima ediliyor. ?Birinin dümen suyundan git? dendiğinde ise ?Onun çizdiği yolda yürü? demek isteniyor. Sanal kelimesi ise ?sanmak´ fiilinden gelir ve gerçekte olmayıp sizin sandığınız şeydir. Bir başka deyişle ?sanal´, gerçeğin kopyası, paraleli veya çakmasıdır. Sosyal medya da yaşamın sanalıdır ve birçoğumuz onun dümen suyundan gidiyoruz?

Gerçek yaşamı yeterince mutlu değilse, kişi buraya kaçıyor olabilir. Orada ne beğeniliyorsa takipçi ona yöneliyor ve onu sevdiğini düşünüyor. Bağımlı kişi çoğunlukla kendi gerçekliğinden kaçıyor veya orada rahatladığını düşünüyordur. Ya da bir onay arıyordur. Gerçek kimliğinden rahatsız ise orayı bir sera gibi kullanıp kendine bir ?moda kimlik´ yeşertme çabasındadır. Orada atış serbest, her kılığa girebilirsiniz. Kişi orada öz kimliğinden sıyrılıp grup veya sanal kimliğine geçiyor ve artık grubun beklentisine göre davranıyor. Gruptaki doğal kanaat önderleri ise bu durumu ustaca kullanıp duygulara yön verebiliyor ve menfaat elde edebiliyor. Açarsak;

  1. Sizi yönlendirilmiş çoğunluğa uymaya ikna ederek sağduyunuzu ve muhakeme yeteneğinizi yok ediyor, içgüdüleriniz yerine dijital mesajları kullanıyorsunuz. Yani bir süre sonra neyi sevip neyi sevmeyeceğinize sosyal medya karar veriyor?
  2. Sağduyunuz kayboluyor, iç sesinizin yerini yönlendirilmiş çoğunluğun sesi alıyor. Bu da öz değerlerinizin çok yavaş bir hızda erimesine neden oluyor. Tıpkı su içindeki kurbağanın yavaş yavaş ısıtılınca haşlanmaya razı olması gibi?
  3. Kendiniz olmak yerine sizden beklenen davranış ve tepkileri gösteriyorsunuz, çünkü ?Kıro-tuhaf-öteki´ damgası yemekten korkuyor, dışlanmaktan çekiniyorsunuz?
  4. Pahalı yemekler, giysiler, arabalar, eğlenceler, seyahatler ile kıskançlık, haset ve hırs, her yerde olabilen toplumsal aksaklıklar çokça sergilenerek öfke, haksızlığa uğramışlık ve adaletsizlik duyguları körükleniyor. Depolanan nefret duyguları yeri gelince ?Sorun Macron, çözüm Sarı Yelek? gibi sloganlarla tetiklenebiliyor. Çıkar çevreleri de Çıkan kargaşada amaçlarına ulaşıyorlar?

Öyleyse sosyal medya kötü müdür? Olmayabilir! Ne için ve nasıl kullandığınıza bağlı. Mesela yüzme ve dalgıç grubu üyeleri birbirlerinden çok şey öğrenip tecrübe paylaşır. Bu da iyi yanıdır. Tabi ekmek arası timsah servisi yapılmıyorsa?

Nereden baksanız sosyal medya bağımlılığı bir tür gerçeklikten kaçıştır. Ama kaçmak bir çözüm getirmemektedir. Çünkü Davranış Bilimine göre, büyümek güç bir süreçtir, bu güçlükten kaçmak ise büyümek istememek demektir. Büyümüş olsalardı, insanlar sosyal medyada pompalanan ?sınırsız özgürlük saçmalığı´ nedeniyle zor kurulan evliliklerini riske atarlar mıydı? Yeryüzünde sınırsız özgür bir yaratık var mı ki?

O zaman dijital köleliğe girmemek için ne yapmalı? Bunu da basite indirgeyebiliriz; Kendi gerçekliğimiz ile yavaş yavaş yüzleşmek, dışlanma korkusunu yenmek, öz değerlerimize sahip çıkmak, ötekileştirmeden yaşamayı öğrenmek ve kullanıyorsak bile sosyal medyanın dümen suyunda ısrarcı olmamak meseleyi çokça halletmiş olacaktır. Ancak ve ancak kendiyle barışık olanlar toplumsal barışa hizmet edebilir?