VELİ ALTINKAYA


SEVGİ VE AŞK

Gündem - Veli Altınkaya


Bugün ?Sevgililer Günü?ymüş...

Hepimizin yüreğinde bir miktar ?sevgi´ vardır. Kimimiz, o sevgiyi, bırakın bir canlıyı, dünyayı, kainatı kucaklayacak kadar büyütürüz. Kimimiz ise, ruhumuzdaki o küçücük sevgiyi canlı-cansız ne varsa, kin ve nefretle karartır, yok ederiz...

Sonradan icat oldu Sevgililer Günü... Bize batıdan ithaldir. Biraz da ticari amaçlıdır. Tıpkı Anneler Günü gibi. Biz ki, bin 450 yıldır sevmek, sevilmek, hoş görmek, kayıtsız-şartsız teslim olmak telkini üzere inanmış insanlarız...

Biz bir gün değil, her gün sevmek, sevilmek durumundayız...

?Birbirinizi sevmedikçe tam olarak iman etmiş olmazsınız? diyen bir dinin Peygamberi´nin ümmeti, sevmekten başka ne yapabilir...

Ama hangi sevgi?

Nasıl bir aşk?

Sevgi ve aşkı magazin programlarında gördüklerinizden ibaret sanıyorsanız yanılırsınız. O gördükleriniz çocukların çelik-çomak oyunu gibi.

Aşk, mistik vasfın ötesinde kayıtsız şartsız, Ferhat-Şirin, Kerem-Aslı, Leyla -Mecnun sevgisidir. Aslında o sevdanın sonu da ?gerçek aşka´ ulaştırır insanı...

Sevgi ile aşk aynı şey değildir bilesiniz.

TDK?sözlüğü bakın ne diyor.:

Sevgi: İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu.

Aşk: Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu...

TDK dahi ?yavan´ bir mantıkla aşk eşittir sevgi demiyor. Sevgiye, aşk olabilmesi için ?aşırılık? izafe ediyor.

Ne diyor Gönül Dostu; ?Sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz.?

Yine aynı Gönül Dostu:

 ?Aşk olmayınca meşk olmaz.?

Peki ya aşk nedir?..

Günümüzde aşkı ?oyuncak´ haline getirdiler... İnsanımızın değerlerinden habersiz bir avuç sözde sosyete sadece adını bildikleri aşkı dillerine dolayıp duruyorlar. Bir dava adamı, ?İçinde bal olan kavanozu, dışından yalayarak, balın lezzetini tadabilir misiniz?? diyor.

Tv ekranlarında, gazete sütunlarında bize ?aşk´ diye takdim edilen tam da böyle. Sakın ha bunları aşk filan zannetmeyin!  Onların yaşadığını zannettikleri ve adına ?aşk´ dedikleri hal, gerçekten ?ruh bunalımı ve burhanı´ içerisinde olduklarının bariz bir göstergesidir.

Şıp sevdi misalidir o gördükleriniz...

Bu nasıl bir ruh, nasıl bir gönül ve beden halidir ki, aşık sürekli bir daldan bir dala konabiliyor...

Bir serçe gibi...

Böyle maşuk mu olunur?

Bakın ne diyor yukarıdaki Gönül Dostu:

Biz sevdik, aşık olduk, sevildik maşuk olduk...

Sevip, aşık olmak, sonra sevdiğinin maşukası haline dönebilmek...

Mes´ele bu...

Aşk; sevdiğine, sevilmeye layık olana, kayıtsız-şartsız teslim olmaktır.

Aşk; sevdiğinden gelen kötü, acı, huzur bozucu, rahatsız edici ne varsa baş tacı edebilmektir.

Aşk; sevdiğin, bir yüzüne tokat attığı zaman, tereddütsüz öbür yüzünü çevirebilmektir.

Aşk; eksi bilmem kaç derece soğukta, sevgilinin adını duyduğun zaman, sauna sıcaklığının ötesinde, cehennem ateşindeymiş gibi yanabilmektir.

Aşk; bırakın yılda bir kutladığınız sevgililer gününü, en küçük zaman dilimi olan bir lahza dahi, onu gönlünüzden, beyninizden, bedeninizden uzak tutmamaktır.

Aşk; sizden fersahlarca ötedeki, ötelerin ötesindeki maşuka incinse, aynı anda kalbinizin, beyninizin yerinden oynadığını hissedebilmektir.

 Yukarıdaki ifadeler bize ait. Bir zamanlar aşk çeşmesinden bir damla içmiş ve kendinden geçmiş olan bu fakire...

O günleri hasretle arayan ve heyhat bir daha bulamayan bu fakire...

Oysa gerçek manada aşk denizinde yüzen maşuklar bakın aşkı nasıl tarif ediyor:

-Aşkın gerçeği odur ki, iyilik görünce artmaz; acı görünce de eksilmez. (Yahya Vaiz)

-Sevgi, hangi hal ve şartlar altında olursa olsun, sevilene ram olmaktır. (Ruyem Ahmedoğlu)

-Nasıl sevmezsin O´nu ki, tek bir an lütfundan ve iyiliğinden uzak değilsin; ve nasıl seversin onları ki, tek bir an kendileriyle uyuşamazsın. (Ebu Cafer Nesevi)

Üstad´tan...

Allah, Resül aşkıyla yandım, bittim,kül oldum!

Öyle zayıfladım ki, sonunda herkül oldum.

...........

Bir ufuk ki, ne Mecnun varabildi, ne Ferhad;

Bir ufuk ki, ilahi sırrı bekleyen serhad...

..................

Kadından kendisinde olmayanı isteriz;

Hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz...

Son cümle: Sevin; ama, karşılıksız sevin. Kayıtsız ve şartsız sevin. Muhib olmak, her yiğidin (kadınlarda dahil) harcı değildir...

 

AK PARTİ YENİ İLYÖNETİMİ

AK?Parti önümüzdeki hafta sonu Başbakan´ın katılımıyla il kongresi yapacak. Hüseyin?Cahit?Özden devam ediyor. Yönetimden 30 kadar isim değişiyor. Yeni isimler konusunda Özden adeta ?bunalmış´ gibi. Yüzlerle ifade edeceğimiz hemşeri dernekleri ve STK il yönetimine isim vermek istiyor. Bu çerçevede Teşkilat?Başkanı Mustafa Ataş´ın yardımcısı Kayseri Sorumlusu Harun?Karaca,  önceki gün şehrimize geldi. Büyükşehir Belediye Başkanının da katıldığı toplantıda 16 ilçe başkanı ile kongre süreci ve yönetimlerle ilgili fikir teatisinde bulunuldu. Önümüzdeki iki, hatta üç önemli seçim var. Yönetimler oluşturulurken ?hatır´dan çok, oy getirebilecek, sahada çalışacak; grupları (hemşerileri, mezhepleri, nesepleri) harekete geçirebilecek isimler yönetimde olmalı. Hatırla, tanıdık vs mantığıyla yönetim oluşturulursa, bunun sıkıntısı seçim sürecinde ve sonrasında görülür. Bizden dost uyarısı.

 

Mış? Miş? Muş?

00-FETÖ yargılamasında ?pişmanlık´tan yararlanan, Şükrü Boydak´ın itirafları ?Tutuksuz yargılanmasını´ sağlamayacak gibiymiş.

00-FETÖ?davalarında onlarca isim ?üyelik´ten, onlarca isim ise, ?yöneticilik´ten mahkum olacak gibiymiş.

00-KTO seçimlerinde tarafları şaşırtacak bir sürpriz bekleniyormuş.

00- Bu günlerde önemli bir kuruluşa, Ankara´dan müfettiş gelebilirmiş.

00-Belediye Başkanları Ankara´da ?kentsel dönüşüm´ masasına oturmuş.

00-AK?Parti il yönetimine ?hatırlı´ değil, ?etkili-fedakar´ isimlerin alınması isteniyormuş.

00-MHP´de MYK hesabı, Bahçeli´ye ulaşacak dosya-nota dönüşmüş.