SAMİ DAYANGAÇ


SEVGİ-SAYGI

GÖZLEM - Sami DAYANGAÇ


Toplum olarak ne hallerde olduğumuzu anlamak için lütfen yakın çevrenizden başlayarak gözlem yapınız. Sevgi neyse de son derece saygısız bir toplum olduğumuzu şaşırsanız da göreceksiniz.

Sabah kalktınız, asık suratla eşiniz ve çocuklarınızdan minicik bir tebessümü esirgerseniz, esenlik dilemezseniz, selamlamazsanız, baştan aile içi iletişimi koparmışsınız demektir. Minik bir tebessüm, bir günaydın demek bu kadar mı zor?

Eski kültür ne yazık ki kalmadı; artık kahvaltı pek yapılmıyor. Oysa kahvaltı sofrası aile bireylerinin yüz teması kurdukları tek yerdir. Bir yandan yerken bir yandan da yüzlere bakılır. Karşılıklı yüz ve göz teması kurulması demek, hem diyalog kurma, hem yakınlaşma ve karşılıklı göz teması kurularak konuşma demektir. Kaçımız yapıyoruz? Hadi diyelim ki kahvaltı kültürünü sürdüren bir aileyiz. Kaçımız çocuklarımızın, eşimizin hatırını soruyoruz? İyi uyudun mu, dersler nasıl vs. Hadi onu da sordunuz, kaçımız sözlerini kesmeden, kimseyi örnek göstermeden onları sözleri bitene kadar dinliyoruz? İletişim kurulmayan ailede ne sevgi olur ne de saygı değil mi?

Evden çıktık, asansörde bir komşumuzla karşılaştık, kaçımız selam veriyoruz? Asansöre bin arkanı dön o kadar. Komşularımızla diyaloğu nasıl başlatacağız? Selamı sabahı esirge, hastan cenazen olunca neden gelmedi diye kız öyle mi? En ufak bir tıkırtıda tavana vur. Asansörde karşılaşınca selam versek, tebessüm etsek inanın hoş görürüz. Selam vermediğimiz kişi bize neden saygı göstersin?

İster toplu taşıma araçlarını, isterse kendi aracımızı kullanalım. Toplu taşıma araçlarına itişerek bineriz, kimseye yer vermeyiz. Eskiden gençler, kadınlara, yaşlılara yer verirdi. Şimdi hamilelere dahi yer vermeyen gençler yetiştirdik. Ya dışarı bakmaktan, ya telefonla oynamaktan boyun fıtığı olacaklar. Biz o araca binene kadar kime saygı gösterdik ki saygı bekliyoruz?

Trafikte ışık yanar yanmaz kornaya basmıyor muyuz? Önümüze bir araç çıksa korna çalıp ağız dolusu iyi dileklerimizi sunmuyor muyuz? Hani saygı?

İş yerimize geldik, kimseye selam yok, tebessüm yok, ama saygı bekliyoruz. Herkesi selamlasak, tebessüm etsek, iyi dileklerimizi sunup hal hatır sorsak ne kaybederiz? Ama amir çağırsa Yusuf olayı nedeniyle ilikleyecek düğme bırakmaz, iki büklüm oluruz.

Masamıza geleni gideni tersledik, işini çözmedik, neremiz büyüdü? Kamuda vatandaş zoraki saygı ile işinin hatırına gösterdiği saygı neremizi büyüttü? Yanımızdaki iş arkadaşlarımıza o an orada olmayan arkadaşlar kötüledik, gıybet ettik, yalanlar attık, hatta iftira attık. Hızımızı alamadık amirimize gidip sevmediğimiz ya da yerinde gözümüz olan arkadaşa iftiralar atarak yerinden ettik. Ya söylenenler doğru değilse? O amir de iftira atan da bunun hesabını nasıl verecek? Allah korkusu olsa, sevgi ve saygı olsa bunlar olur mu?

Eve geldiğimizde diyelim ki, hani olmaz ama eşimiz güler yüzle “Hoş geldin, nasılsın, günün nasıl geçti?” dedi. Genellikle ne deriz? “Ne sırıtıyon, yemek hazır mı, bebeler nerede, yoruldum çekil…” Çocuklarımıza sarılıp sevsek, okulu, derslerini sorsak ama cevapları sonuna kadar da dinlesek, eşimize güler yüzle “Sağol” desek, hadi erkekliği asla bozmayan bir çiçek alsak olmaz mı? Yemeğe oturunca çocuklarımıza ve eşimize güler yüz gösterip sohbetler etsek. Şimdi gözlemleyiniz, TV izlerken aile aynı odada olsa da, gözler TV’den ayrılmadan, misal evde yağ yok, tamam. İşte aile içi iletişim.

Dinimiz, tebessümü ibadet kabul eden ulvi bir din. Sabah kalkıp akşam yatana kadar kimselere ne selam ne tebessüm ve ne de saygı göstermedik. Peki, bize neden bunları göstersinler? Neymiş biz çocuklarımızı, eşimizi içimizden severiz. Dıştan sevsek, onlar da sevildiklerini hissetse neyimiz eksilir? Lütfen hemen eşinize, çocuklarınıza tebessüm edin, sarılın, sevdiğinizi söyleyin, anne ve babalarınızı ziyaret edip ellerini öpün. Komşularınızla karşılaşınca ellerini sıkın, tebessüm edin, selam verin. Vatandaşları asla azarlamayın, ilgilenin gülümseyin. Selam vermek, tebessüm etmek parasız yahu.

Unutmayalım, seversek seviliriz, sayarsak da sayılırız. Sevgi de, saygı da korkudan değil, içten gelse ne güzel toplum oluruz değil mi?

Unutmayalım bu günün yarını olmayabilir. Kimsenin garantisi yok. Belki de o selam vermeye tenezzül etmediğimiz, bir tebessümü esirgediğimiz kişiler cenazemizi kaldıracaklar. Sevgi masa tenisi maçı gibidir, yani karşılıklıdır. Lütfen başta ailemiz, komşularımız ve din kardeşlerimiz olmak üzere sevgimizi, tebessümümüzü ve saygımızı esirgemeyelim. Yozlaşmaya dur demek bizlerin elinde, ne dersiniz?