VELİ ALTINKAYA


SENKRONİZE...


11. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, 3 gündür Kayseri´deydi. Gül, Vali´yi ziyaretinde mealen; Kayseri´de yöneticilerin uyumlu çalışmaları ile örnek olduğunun altını çizdi...
Bu toprakların yetiştirdiği kıymetli bir insan olan 11. Cumhurbaşkanı Gül´ün sözlerinden hareketle ve bazı dostlarımızın hoşgörüsüne sığınarak bir değerlendirme yapmak istiyorum.
64. Hükümet kurulduğu zaman, hükümetle Cumhurbaşkanlığının ?senkronize? çalışması gerektiği vurgulanmıştı.
Yürütme, doğal olarak bir orkestraya benzetilmiş ve bu orkestranın her elamanının kullandığı aletlerden çıkardığı seslerin birbiriyle uyumlu (senkronize) olması gerektiği belirtilmişti...
Anayasaya göre, yürütmenin başı Cumhurbaşkanıdır. Yine anayasaya göre, cumhurbaşkanın en önemli görevlerinden biri de devlet kurumlarının uyumlu çalışmasının teminidir.
Peki ya Kayseri gerçekten uyumlu bir şehir midir? Bu şehrin milletvekilleri, siyasileri, belediye başkanları, bürokratları, STK ve meslek örgütü başkanları çok mu uyumlular?..
35 yıldır gazetecilik yaptığım bu şehri son 20, özelliklede son 15 yılda yöneten isimlerle hep yakın oldum.
Şehrin genel uyumu şüphesiz geleneklerinden kaynaklanıyor. İtiraf etmem lazım ki, bu şehrin belli noktalardaki insanının (sade vatandaşı kastetmiyorum) ağırlıklı bölümü gücü, iktidarı seviyor. Yani genellikle iktidarın arabasına binme arzusunda.
Çok geriye gitmeyelim. Mademki ben 35 yıldır bu şehirde gazeteciyim... 1980 sonrasını kabaca yorumlayalım...
İhtilalden sonraki 4 yılda tüm ülkede olduğu gibi, bu şehirde de ?askerlerin borusu öttü?? ANAP´ın iktidarda bulunduğu 1983-1991 arasında parti içi çekişmeden dolayı şehirde tam bir uyumdan bahsedilemez. O tarihte iktidar partisi üç ayrı güçten beslendiği için şehrin bürokratları da, STK başkanları da bu güç odaklarının etrafında yer bulmaya çalışıyordu.
ANAP´ın Kayseri´de yaşadığı durum, Türkiye´de de farklı değildi. Sonrası ise malum...
1990-2002 arası bu ülkenin de, şehrinde koalisyonlar tarafından yönetildiği tarihlerdi... Bu cihetle şehrin odakları birbirlerini idare ettiler. İlişkilerde yetki ve etki sahasına göre yaklaşma-uzaklaşma yaşandı...
Ve AK?Parti iktidarı...
AK?Parti´nin ilk başbakanının Kayserili olması hasebiyle farklı telden çalan şehir, 17 Kasım 2002´den itibaren Gül´ün etrafında toplandı. Şehrin yönetim merkezinde Gül ve siyaseten O´na yakın isimler oldu...
AK?Parti iktidarı döneminde Gül´ün, başbakan, dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı olarak görev yapması şehirde önemli konularda nihai karar verici olmasını sağladı. İktidar cenahının vekilleri, parti teşkilatı, belediye başkanları, bürokratlar veya sivil yapının temsilcileri önemli konularda nihai karar vericinin Abdullah Gül olduğunu kabul ettiler...
Gül, 2007´de Cumhurbaşkanlığı makamına çıkınca, eskisi kadar parti işleri, daha doğrusu Kayseri´ye dair itilaflarla ilgilenmedi. Bazı konuları duymazdan-görmezden geldi... Ama, şehirle ilgili olayların sıkıntılı bir noktaya ulaştığını gördüğünde de müdahale etti... Fakat her konuya müdahalesi zaten beklenmezdi...
Gül´ün cumhurbaşkanlığı döneminde iktidar kanadının üç ismi ön plana çıktı... Mayıs 2009´da bakan olan?Taner?Yıldız, Kabine´de görev almanın verdiği gücü kullanırken, dönemin Başbakanı Erdoğan´ın TBMM´de vekilliğini yapan Mustafa Elitaş bir başka çekim merkeziydi. Şehirde yıllardır belediye başkanlığı yapan, % 70´lere varan oy oranı ile halkın gönlüne taht kurmuş olan dönemin Belediye Başkanı Özhaseki, parti teşkilatları üzerindeki etkisiyle birlikte üçüncü çekim odaklarından biriydi...
Bu süreç ve güç dengesi Gül´ün Cumhurbaşkanlığı sonlanıncaya kadar böyle gitti.
Erdoğan´ın cumhurbaşkanlığı, ardarda yapılan iki genel seçim ve yine Erdoğan gibi güçlü bir liderden sonra partide ikinci kez genel başkan değişikliğinin yaşanması süreci şüphesiz Kayseri´yi de etkiledi...
Özhaseki belediye başkanlığını bıraktı. Yerine Kocasinan Belediye Başkanı Mustafa Çelik geldi... Önce 7 Haziran, sonra 1 Kasım seçimleri... 1 Kasım seçimlerinden sonra kurulan 64. hükümette Elitaş´ın, 65. Hükümette ise Özhaseki´nin bakanlık süreci...
Bugün Kayseri´de iktidar cenahı temelde üç güç odağı üzerinde şekilleniyor gibi... Bakan Özhaseki, Başbakan´ın yine TBMM´de vekili olan eski Bakan?Elitaş ve nihayet Özhaseki´nin koltuğuna oturan Çelik?Başkan...
Yıllardır Kayseri´de bakan, milletvekili, belediye başkanları ve parti teşkilatının uyumlu olduğu söylendi ve bu durum hep örnek gösterildi...
Peki, bugün böyle bir uyum var mı? AK?Parti´nin 2002-2007 dönemindeki uyumun olduğunu söyleyemem.
Cumhurbaşkanlığı ile hükümetin senkronize çalışmasından bahsetmiştik ya? O senkronizelik olmadığı için yeni bir genel başkan seçildi, 65. hükümet kuruldu.
Birbirinden ayrı düşünce, inanış veya öğretileri kaynaştırmaya çalışan felsefe sistemine senkretizm denilirmiş.
Bugün Ankara´da sağlanan, senkronize görüntünün aynısı Kayseri´ye de yansıması lazım.
Ankara´daki orkestranın şefinin kim olduğu kayıtsız, şartsız ve itirazsız belli. Aslında Kayseri orkestrasının şefinin kim olduğu da belli... Ama belliki bazı çevreler hala bundan bihaber...
Eğer iktidar cenahının hakim odakları, ?senin bürokratın, benim STK başkanım? ayrımına düşürse, ?bana bir şey yapan yok, filan vekile, falan belediye başkanına kim ne söylerse söylesin´ diyerek sağır kalırsa, bunun bedeli ağır olur. Kardeşlik hukuku da sağır kalmayı değil, büyüğün hakkı söylemesini ve gerekirse masaya yumruğunu vurmasını gerektirir. Türkiye´nin orkestra şefi ne yapıyorsa, Kayseri´nin şefi de senkronizelik adına aynını yapmalıdır.