ASIM CENGİZ GÜR


SALAT ve SELAM

SALAT ve SELAM


Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in hayatı sahne sahne, sayfa sayfa, gün gün, saat saat tespit edilmiş, her şeyi ortada… Bize tam billur gibi berrak bir numûne-i imtisal. Hayat işte böyle olur! Yaşamak böyle olur, hizmet böyle olur, ibadet böyle olur, insanları sevmek böyle olur, güzel ahlâk böyle olur! Her şeyi görüyoruz.

Öyle bir peygambere Allah bizi ümmet eylemiş ki her türlü bilgi, sünnet-i seniyyesinde, sîret-i seniyyesinde, hadîs-i şerîflerinde mevcut. Razıyız Muhammed-i Mustafâ’sına! Elçi olarak razıyız! Yâ Rabbi! Sana şükürler olsun ki o sevgili kulun Muhammed-i Mustafâ’nı bize elçi göndenmişsin. Sana şükürler olsun ki bizi ona ümmet eylemişsin. Ne mutlu, ne güzel bir durum! Ne kadar iyi!

İnsanlar okuyunca mutlaka münevver olmuyorlar; okumuş cahil oluyorlar. Okumuş ve cahil... Diyor ki bir büyüğümüz:

“Okuma yazma bilmeyen, cahil bir millete okuma yazmayı öğretirsen, tahsili öğretirsen, bilgileri verirsen ne olur? Okuma yazma bilen cahil insanlar olur, o kadar.”

Tahsil insanın bilgisizliğini giderir ama tahsilden başka bir şeyler lazım. Tahsilin içinde mânevî bir tahsil lazım. Tahsilin çift taraflı olması, tam olması, tek kanatlı olmaması lazım… O olmadığı zaman insanlar bir çeşit cahil oluyor, diplomalı cahil oluyor. Avrupa’da doktora yapmış, cahil. Üniversitede okuyan profesör oluyor, cahil. Bilmiyor çünkü. Onun için bilmeyenler Peygamber-i Zîşanımız’a dil uzatıyorlar ama Avrupa’da ve Amerika’da, dünyanın birçok yerlerinde Peygamber Efendimiz’in hayatını inceleyenler görüyorlar, memnun oluyorlar, hayran oluyorlar, pişman oluyorlar, müslüman oluyorlar. Yani bizimki cahilliğinden, incelemediğinden… İnceledim sanıyor veyahut tutuyor mesela Leone Caetani’nin yani İslâm düşmanı birisinin yazmış olduğu iftiraları okuyor. Oradan şaşırıyor, sapıtıyor.

Hâlbuki asıl büyük filozoflar; “Yâ Muhammed! Biz sana hayranız.” diye yazmışlar. Batı’nın büyük filozofları dahi… Onlar anlamışlar. Voltair’ler, büyük filozoflar… Tabii nasipli olanlar var, nasipsiz olanlar var; inceleyen, incelemeyen var. Ama biz Peygamber Efendimiz’in çok az imkânlar ile çok cahil bir kavme, cahilliyye devri yaşayan bir kavme, çok zor hayat şartları altında, çok büyük müşkülatla İslâm’ı getirip ne güzel şeyler öğrettiğini ve İslâm’ı cihana nasıl yaydığını, insanları nasıl terbiye ettiğini, nasıl gönül eri, ârif, kâmil, zarif, alim, edib, fâzıl insanlar haline getirdiğini biliyoruz. Çok büyük, muhteşem bir başarı onun için. Biz Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’den razıyız.

Hazreti Aişe-i Sıddîka validemizden rivayet olunmuş:

“Her kim ki yarın aziz ve celil olan Allah`a, razı olduğu halde mülâki olmak isterse, bana salât u selâmı çok eylesin!”

Bir salât u selâm hadîs-i şerifi. Biliyorsunuz, cuma günü salât u selâmı çok eylemek üzerine Efendimiz`in özel tavsiyeleri var.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz`e salavât getirilince, melekler o salât u selâmları Efendimiz`in rûh-ı pâkine tebliğ ediyorlar, götürüyorlar, sunuyorlar; “Yâ Resûlallah! Falanca sana salât u selâm eyledi” diye... Böylece Resûlullah Efendimiz`in rızasına, selamımıza mukabele etmesine nail ve mazhar olmuş oluyoruz. Tabii; “Cuma gününde bana salât u selâmı arttırın!” diye de özel ricası, tavsiyesi var.

Onun için özellikle de cuma günleri salât u selâmları çok yapacağız. Diğer zamanlarda da çok yapmamız lazım! Hatta bir toplantı içinde mutlaka Efendimiz`in mübarek ismi anılmalı ve ismi anıldığı zaman da salât u selâm getirilmeli! Peygamber Efendimiz (s.a.v.)`e salât u selâm getirilmeden başlayıp biten bir toplantı, çok kötü, çok hayırsız, bereketsiz bir toplantı olur. Toplantılarda da Efendimiz`i unutmayalım, Efendimiz`e salât u selâmı çok eyleyelim.

Demek ki; yarın aziz ve celil olan Allah`a, razı olduğu bir halde kavuşmaktan kim hoşlanırsa, böyle bir kavuşma kimi memnun ederse -ki hepimizi memnun eder- Efendimiz`e salat u selamı çok edecek.

Kur’an-ı Kerim’de : “Ey ruh! Rabbinin huzuruna gel, cennetine gir.” diye tavsiye edilmiş. Kul razı olsa, demek ki Allah ona razı olduğu imkânları vermiş de ondan razı… Veyahut Allah kulundan razı olsa, demek ki o razı olduğuna göre kulun durumu iyi olacak.

Demek ki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz`i sevmeliyiz; sevgimizi salat u selamı çok söylemekle fiili duruma geçirmeliyiz. Efendimiz`in hayatını okumalıyız. Efendimiz`in sîretini, sünnetini bilmeliyiz, hadîs-i şerîflerini öğrenmeliyiz. Sünnetine uygun yaşamalı, rızasını kazanmaya çalışmalıyız. Ümmetine güzel hizmet etmeliyiz. Kendisine de salât u selâmı çokça etmeliyiz.

Yüce Allah (c.c.), dünyada iken yolunu izleyip, sünnetlerini ifa edip ahirette şefaatine ve dolayısı ile cennet ve cemallullah’a erişmeyi hepimize nasib eylesin.