VELİ ALTINKAYA


SADIK YAKUT’UN KARAÖZÜ İLE KURDUĞU KÖPRÜ

GÜNDEM - Veli ALTINKAYA - Tekrar Yazıları


TBMM Başkanvekili Sadık Yakut bir süredir Kızılırmak üzerindeki Şahrun Köprüsü ile özel olarak ilgileniyor.

Köprü kum tüccarları ve kum kamyonları nedeniyle yıkılma tehlikesi geçirince dönemin Valisi Mevlüt Bilici’nin talimatıyla araç trafiğine kapatıldı. Yöre halkı, özellikle de Karaözü Beldesi sakinleri sıkıntılarını aktarınca tarihi köprü küçük araçların seyrine yeniden açıldı.

Bir ay kadar önceydi, Vali’nin apar topar Ankara’ya gittiğini öğrendim. Bir iki görüşmeden sonra Ulaştırma Müsteşarı’nın odasında Sadık Yakut ve Vali ile diğer ilgililerin Şahruh Zirvesi yaptığını öğrendim. Nitekim o dakikada Sadık Bey’e telefon ettim. Telefona bakmadı. Yaklaşık yarım saat sonra dönünce “Sayın Başkan hayırdır Ulaştırma Müstaşarı’nın odasında Şahruh Zirvesi mi yapıyorsunuz?” dedim. Güldü. “Takip mi ediyorsun. Oradan çıktık şimdi PTT Genel Müdürü’nün odasındayım. Şahruh Köprüsü’nü kurtarmak için bir mutabakata vardık. Hatta Vali Bey yarında İGM’yi toplantıya çağıracak ve bu işi çözeceğiz” dedi...

Şahruh Köprüsü’nün altına yeni bir köprünün yapılması gerekiyor. Ancak, ödenek ayrılması ve aktarılmasında mevzuat itibariyle bazı sıkıntılar vardı.

Mevlüt Bilici gidince Şahruh Operasyonu yarım kaldı. Sanıyorum Sadık Yakut ile yeni Vali Şerif Yılmaz yaklaşık 3 saate yakın bir görüşme çerçevesinde bu konuyu masaya yatırdı. Muhtemel ki Vali Yılmaz Ulaştırma Müsteşarı ile konuyu görüşüp bir mutabakata vardı. Şimdilerde yazışmalar yapılıyordur vesselam...

TBMM Başkanvekili’nin bu ilgisinden dolayı, Türk Alevisi olan Karaözü halkı O’na yakın ilgi gösteriyor. Gerçekten belde halkı devletine bağlı, okumuş-yazmış aydın insanlardan oluşuyor... Sadık Bey önceki gün Karaözü’ne gitti... Şahruh Köprüsü üzerine oturmuş halde fotoğrafını gördüm. Akşam saatlerinde arayarak “Hemşehrim Karaözü konuşmamı dinledin mi?” dedi. Dinlememiştim. Sabahleyin arkadaşlara konuşmayı çözdürdüm. Belli ki Sadık Bey’le Karaözü arasında Şahruh merkezli bir gönül köprüsü kurulmuş. Sadık Bey’in Karaözü’nde yaptığı konuşmayı okursanız bunu daha iyi anlarsınız. İşte o konuşma:

“... Sözlerin güzelliği kadar insanların cemalinin de güzel olduğu siz değerli Karaözlü hemşerilerimi sevgi saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum. Oğuz Türkmenleri olarak ata yurdumuzdan gelip Orta Anadolu göç yolları üzerinde bu topraklara yerleşen göçler ve istilacıların zorluklarıyla karşı karşıya kalıp, yerleşik hayattan zorlananlar olarak keklik öten, kekik tüten (biten) yaylalardan yerleşik hayata zorlananların öyküleriyle aynı kaderi paylaşanlardanız. Çünkü bizler mertliğin alpliğin ve yiğitliğin adresinin aynı olduğu yerlerde yazgılarının da aynı olduğunu yaşayarak bilenlerdeniz.

Çok değerli hemşerilerim, bu topraklar Kerem ile Aslı’nın külüdür. Bu küller Ferhat ile Şirin gibi ilahi tutkallarla bizleri birbirimize bağlamıştır. Bizler bir bozkır kavmiyiz. At sırtında geçen hayat ve baş döndüren bir süratle yayladan kışlağa kışlaktan yaylağa sürüp giden kovalamacalarla ufuktaki dağlar ile görünmeyen badirenin öteleri hepimizin mayasını aynı karmış hepimizin dünyasını aynı yapmıştır.

Bizler töreyi ecdadımızdan kalan bütün kuralların yekûnu olarak gördük. Devlet geleneğimizde ilahi kaynaklı hâkimiyetten hiç ayrılmadık. Örfü ve gelenekleri olmayan milletlerin varlığının mümkün olduğunu bir bildik. Acı, bir hiç uğruna çekilmişse küncü çekirdeği kadar da olsa çoktur dedik.

Acı, bir hep uğruna çekilmişse varsın dağlar kadar olsun dedik. Bunun için bizler acıyı bal eyledik, sıratı yol eyledik, yamayı yamalık eyledik. Çaputlu çalıyı, değirmen ocağını, kavurmalı Memişim pınarını, yaşadığımız her yörede yel eyledik, el eyledik, dil eyledik.

Değerli Karaözlü hemşerilerim, değerli misafirler,

Birliğimizin temelinde bizi biz yapan türkülerimiz vardır, ağıtlarımız vardır, halaylarımız vardır. Aynı kıbleye yönelişlerimiz vardır. Bunun için biz insanlarımızla Yunus’ça konuşuruz. Hacı Bektaşi Veli’nin postunda Mevla’ya secde ederken eğildikçe yükseliriz.

Dostun bir tek üreyle yar elenip, Pir Sultan Abdal’a dönüşürken ‘ne olursan ol yine gel’ diye açılan tövbe kapılarından Mevlana’nın dili ile gönüllere gireriz. En yakınımızı göremeyenlere nispet, Veysel’in gönül gözüyle diyar diyar uzakları görürüz. Gözyaşlarımızın hiç dinmediği Kerbela’yı görürüz. Tunçlaşan bedenlerimizle Ali aslan oluruz, Sakin oluruz, Hasan oluruz, Hüseyin oluruz...”

 

OLAĞANÜSTÜ TOPLANTI

TBMM Anayasa’ya göre 1 Ekim’de açılacak. Ancak AK Parti grubunun Başbakan’ın talimatı ile Meclis’i Ekimin 3. haftası olağanüstü toplantıya çağıracağını duydum. Normal yasama süresine kadar Meclis öncelikle büyükşehir sayısını ve sınırlarını yeniden düzenleyen kanunu görüşecek. CHP’ nin bu yasaya karşı olduğunu biliyoruz. Buna rağmen Başbakan’ın talimatı ile bu konu Meclis’ten geçecektir. Bu yasayla birlikte büyükşehir belediye meclisinin adı ve yapısı da değişecek. Dolayısıyla il genel meclisleri tarih olacak. İl Özel İdareleri’nin işlevi de daraltılacak. Meclis’in yeni yasama döneminde yerel seçimlerin altı ay erkene alınmasına dair Anayasa değişikliği teklifinin de MHP’nin desteği ile geçmesi bekleniyor. Özetle havalar soğuyacak, ama siyaset ısınacak.