İDRİS YAVUZ


SABIR VE ŞÜKÜRDÜR

YAVUZCA - İdris YAVUZ


İnsan olmanın gereği daima merhametli olmak ve muhtaç olanın ihtiyacını gidermektir.

Kendinden üstün olanları değil, maddi bakımdan aşağı olanlara bakacaksın ve şükredeceksin. Senden manen yüksek olanlara bakacaksın, onlarla beraber olmanın gayreti içinde olacaksın.

Sabırlı kişi kaybedince gayrete gelir ve daha çok çalışır. Çalıştığı hâlde kaybederse asla ümitsizliğe düşmez. Azimle yeni çözüm yollarını arar ve bulur. Hayatı ve mücadeleyi sever. İnandığı konularda taviz vermez. Basit, ufak tefek konularda pireyi deve yapmaz.

Sabırsız kimse, sorunlardan kaçmayı yeğler ve bunu kurtuluş olarak kabul eder. Hatasını kabul etmez, silkindikçe batar, şansını zorlar, kaybeder, neticede hüsrana uğrar. Bir kez ağacın içine kurt düşmeye görsün, her gün içini eritir, özünü bitirir, gereksiz yere, lüzumsuz bir şekilde telaşa kapılır.

Sabırlı kimse; ısrarlı, inançlı, kararlı olduğunu ispat eder. Başarılı olan yönetici ve iş adamlarını örnek alır, kıskançlık yapmaz.

Sabırsız kimse, “Ben birçoğundan iyiyim, benden başarısızlar vardır” diyerek mazeret üretir. “Adam sendeciliğe” yer verir. Özünde kıskançlık vardır. Kaybetmenin sorumluluğunu kendisinin dışında arar. “Benim işim sadece budur, neden fikrimi değiştireyim?” diye laf üretir.

Sabırlı insan, sorumluluklarını bilir, “İki günü bir olan kimse zarardadır. Bu işi daha iyi yapmam gerekir.” kuralına uygun davranır.

Sabırlı insan, her türlü zorlukla mücadele etmesini bilir, eleştirilere açık olur, gelecekle ilgili planlar hazırlar, kendisini yeniler ve buna da yürekten inanır.

Çanakkale Savaşları’nda yedi düvele karşı mücadele veren bu milletin evlatları, sabır ve azimle zoru başarırken nasıl bir imza attığına bütün dünya tanık olmuştur.

İslamiyet, sabır ve şükür inancıyla renkleri, dilleri ve kökenleri ayrı olan insanları aynı gaye etrafında birleştirmiş, kin ve düşmanlıkları ortadan kaldırmıştır.

Sabır ve şükür, çoğu kimsenin zannettiği gibi acizlik hâli değildir. Bir direniş, kararlılık, dik durma çabasıdır ve Hakk’a yöneliştir. Bu nedenle sabır ve şükür özünde iç içedir.

Ayet-i kerimede C. Hak şöyle buyurmaktadır:

“Şüphesiz ki insan hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır. Kendisine bir kötülük dokunduğunda feryat eder, bir hayır dokunduğunda cimrileşir, yoksula vermez”. (Meariç/19-21)

“Doğrusu biz sizi yeryüzünde yerleştirdik, orada size geçimlikler verdik; ne kadar da az şükrediyorsunuz!” (Araf/10)

”Ant olsun ki, sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden azaltarak (Mal, mülk, makam, mevki ve fakirlikle) deneriz.” (Bakara /155)

“Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara/153)

Büyük İslam âlimi İmam-ı Gazali ‘İhya-u Ulumi’d Din’ adlı eserinde “İman iki bölümden oluşur. Bunun yarısı sabır, diğer yarısı şükürdür.” diyor.

Bir kimseye “Ver gözünü, kulağını, al dünyayı!” deseler, buna razı olur mu? Akıllı olan bir insan bunu asla kabul etmez değil mi?

Çünkü akıl büyük bir nimettir, fakat iki ucu keskin bıçak gibidir. İnsan aklını yerinde kullanırsa huzura erer. Düşünen insan için sabır ve şükür başarının anahtarıdır. Bunu yanlış yerde kullanırsa zalim olur.

Dilin ve gözün şükrü: Ya susacak ya da hayırlı söz söyleyecek. Başkalarının malı ve canına zarar vermekten sakınacaktır.

Sabır ve şükrün içeriğinde esas olan siyasi aktörlere, yöneticilere, işverenlere, sivil toplum örgütlerine doğru yerde, doğru karar alma sorumluluğu vardır. Hayatta başarılı ve iyi insan olmanın esrarı burada yatmaktadır.