ASIM CENGİZ GÜR


SABIR GEREK BİZE

SABIR GEREK BİZE


Bugün tasavvuf kitaplarında yer alan bir hikayeyi ve dün bir nebze kendilerinden bahsettiğimiz Mehmed Zahid Kotku (Rahmetullahi Aleyh) hocaefendi ile ilgili bir hatırayı notlarımıza aldık.

“Şeyhini özleyen mürid, işlerini ayarladı, hazırlandı ve şeyhin köyüne doğru yola çıktı. Üç günlük zahmetli bir yolculuktan sonra şeyhinin kö­yüne vardı. Evi öğrendi ve avluya geldiğinde önce hasretle eğildi, toprağı öptü; sonra da kalbi çarpa çarpa kapıyı çaldı. Asık suratlı bir kadın kapıyı açtı ve:

"Ne istiyorsun?" diye sertçe sordu. Mürid,

"Efendi Hazretlerim ziyarete gelmiştim. Üç gündür bu anın özlemiyle yollardayım. Ne olur lütfedip beni kabul ederler mi?" dedi.

Şeyhin karısı kızgın bir şekilde,

"Efendin evde yok. O bunaktan ne umuyorsunuz da ge­liyorsunuz, bilmem. Bu kadar yol onu görmek için tepilir mi? Zındığın teki o. Çektiğin zahmete yazık” dedi ve daha bir sürü sövüp sayarak kapıyı müridin yüzüne çarptı.

Mürid, neye uğradığını şaşırdı. Tepesinden buz gibi bir su dökülmüşçesine, donakalmış bir vaziyette bekledi bir süre. Bütün ümitleri, hayalleri alt üst oldu. Sonra da boz­guna uğramış bir halde başı önde döndü, şeyhinin kapı­sından. Yolda rastladığı bir ihtiyara şeyhinden söz etti ve nere­de olabileceğini sordu. O da şeyhinin ormana odun getir­meye gittiğini ve o saatlerde dönmek üzere olduğunu söy­leyip yolu gösterdi. Mürid ormanın yolunu tuttu. Hem git­ti, hem düşündü:

"Şeyhim böyle bir kadınla nasıl beraber duruyor?"

Nihayet orman yolunda, gerçekten Allah`ın veli bir kulu olan şeyhini gördü. Hem de odunları bir arslana yüklemiş, kendisi de üstüne oturmuş gelirken. Hayretinden ağzı açık kaldı. Ne söyleyeceğini bilemedi. Şeyh, müridinin karşılaştığı durumu tahmin etmiş ve sarsılan güvenini tamir etmek için ona bu kerameti göster­mişti. Ayrıca şeyh, herkese ders olacak şu sözleri söyledi müridine:

"Ey oğlum! Ben sabredip o kadın arslanın yükünü çekmeseydim, bu erkek arslan beni üzerinde taşıyıp yükümü çeker miydi?"

Mürid, biraz önceki düşüncelerinden dolayı mahcubi­yet duydu ve yüzü kızardı. “Âlimlerin yanında dilini, mürşitlerin yanında da kalbini kontrol altında tut" sözünün ne kadar doğru bir söz olduğu geldi aklına ve kerametine şahit olduğu mürşidinden feyz almış ve teslimiyeti artmış bir şekilde memleketine dönen müridi, o günden sonra kendi hanımının huysuzluklarına karşı da­ha sabırlı olacağına dair kendi kendine söz verdi.”

Bağlılarından birisi birkaç yakın dostunu çağırmış ve onlarla birlikte Mehmed Zahid Kotku (Rahmetullahi Aleyh) Hocaefendiyi ziyarete gitmiş. Ziyaret sebebi eşiyle yaşadığı anlaşmazlıkları şikayet etmek ve nasıl davranması gerektiği hususunda da tavsiyeler almakmış. Uzunca süren ziyareti sırasında, bir türlü konuyu açmaya fırsat bulamamış. Çünkü Şeyh Efendi çok mühim memleket meselelerinden bahsediyormuş. Arkadaşları da konuyu açmak hususunda ona yardımcı olamamışlar. Nihayet veda vakti gelmiş; Tam müsaade isteyeceklerken Mehmed Zahid efendi demiş ki;

"Evlatlar siz yabancım değilsiniz. Bir mahrem meselemi sizlerle istişare etmek istiyorum."
"Aman efendim estağfirullah" diyerek mahcub olmuşlar; ama Hazret devam etmiş:

“Valideniz hanımefendi bazen bizi çok üzüyor. Düşünüp taşınıyorum ne edeyim ne yapayım diye. En iyisi meseleyi kökten halledeyim, boşanayım diyorum. Fakat boşasam ne olacak?

Benim nasibimde huysuz bir hanımla imtihan olmak varsa bundan kurtulamam. Çünkü bunca yıl evliliğe alışmışım yalnız yaşayamam. Nasıl olsa tekrar evleneceğim. Evet, dediğim gibi nasibimde geçimsiz bir hanımla imtihan olmak varsa bu defa Allah bana başka bir huysuz hanımı nasip edebilir. O zaman ben, daha çok üzülürüm. Çünkü hiç olmazsa bu hanımın huysuzluğuna uzun yıllar alışmışım, nerde ne yapar, nasıl geri çekilir, nasıl daha çok geçimsizlik çıkarır, biliyorum. Yeni alacağım eşi tanıyıncaya kadar, daha çok yorulurum.

İkincisi, bu hanım da benden ayrılınca yalnız yaşamak istemeyecektir. Çünkü o da evliliğe alışmış. Evlendiği adam onun kahrını ya çeker ya çekmez. Kadın yeni eşine alışamazsa daha çok huysuzlaşır, daha fazla mutsuz olur. Yeni eşi, onda umduğunu bulamayınca için huzursuz olur, üzülür.

Velhasıl şimdi iyi-kötü, kavga-dövüş giden bir ailede üzülen iki kişi üzülürken hanımı boşamış huzursuz insan sayısı dörde çıkacak. Ben de bu düşüncelerle "Aman sabredeyim, idare edeyim, madem iyi kötü bunca yılı beraber yaşadık, bundan sonra böyle devam edeyim, kadere razı olayım, diyorum.

Bilmem bu düşünceme sizler ne buyurursunuz?" demiş.

“Efendim, çok yerinde düşünmüşsünüz” demişler ve bu nasihatle yanından ayrılmışlar.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) : “Mü’min bir erkek hanımına, hanımı da kendisine baktığı zaman Allah onların her ikisine de rahmet nazarıyla bakar.  Erkek hanımının elini tutuğu zaman ise, her ikisinin de günahları parmaklarından dökülür” buyurmuşlar.

Yüce Allah (c.c.), birlikteliklerimizi dünyada ve ahirette, saadet ve selamet içinde kılsın.