ASIM CENGİZ GÜR


RAMAZAN AYI (2)

RAMAZAN AYI (2)


Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ramazan ayının yaklaştığı günlerden bir gün şöyle buyurmuşlar:

"Size Ramazan geldi.

Bir bereket ayı. Bu ayın içinde Allah sizi rahmetiyle kaplar, rahmetine daldırır. Rahmeti üzerinize indirir. Hataları, günahları, daha önce işlemiş olduğunuz cürümleri kaldırır, siler. Ve duayı bu ayda (fazlasıyla) kabul eder.

Allah, bu aydaki hayra yönelik davranışlarınıza (oruç tutmanıza, namaz kılmanıza, Kur’an okumanıza, hayır ve hasenatlarınıza, teheccüd ve teravih namazları kılmanıza) nazar eyler. Ve `Bakın benim kullarım ne güzel ibadet ediyorlar!` diye meleklerine sizlerle iftihar eder.

Allah için hayır (davranışlarda bulunun, hayırlar yapın) ki Allah da sizin hayrınızı görsün. Asi, isyankar olan kimse, bu ayda Allah`ın rahmetinden mahrum kalan kimsedir. Allah`ın rahmetine erememiş olan kimse, gerçekten bedbaht, şakî, eşkıyadan, kötü, berbat bir insan demektir."

Ramazan ayı gerçekten de bereket ayıdır. Maddi olarak baktığımız zaman sofralarımız her zamankinden daha bereketlidir. Manevi açıdan da feyizler olur. Biz mü’minlerin, Müslümanların bu maddi ve manevi bereketten istifade etmeye gayretli olmamız lazımdır.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ramazan ayında cennetin kapılarının açıldığını ve cennetlerin süslendiğini; cehennem kapılarının kapandığını ve şeytanların azılılarının zincirlere vurulduğunu, kulları azdırmalarının önüne setler çekildiğini bildiriyor.

Yine Efendimiz (s.a.v.), Yüce Rabbimizin bu ayda çok günahları, evvelce işlenmiş hataları afv ü mağfiret edeceğini, bağışlayacağını; iftar vaktinde Yüce Rabbimizin birçok insanı affettiği, mağfiret eylediği, lütfuna erdirdiği kullar safına geçirdiğini haber veriyor.

Bugünlerde her zamankinden daha çok duaya muhtacız. "Allah bu ayda duaları (çokça) kabul eder" buyuruluyor. Bu çok önemli. Çünkü hem kendimizin, hem alimizin, hem çevremizin, hem ülkemizin hem İslam aleminin ve hem insanlığın dualarımıza çok ihtiyacı var. Dua edilecek birçok konu var. Bu sebeple, bereketin gönderilmesi, ekonomik ve siyasi bunalımların hayırla neticelenmesi, düşmanlarımızın fırsat bulamamaları, kötülük yapamamaları için bu mübarek iklimde gece-gündüz duadan uzak durmamamız lazımdır, bu fırsatı değerlendirmemiz lazımdır.

Başka yer alan hadis-i şerifte tavsiye edildiği gibi, kendimizden hayır namına ortaya bir şeyler koymalıyız. Neler yapabilirim diye düşünmeli ve Yüce Allah’ın rızasına erdirecek hayırları, hasenatları, ibadetleri, amelleri ve işleri yapmaya gayret edelim ki, bu tavsiye Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından yapılmaktadır. Ve devamında da bir ikazda bulunmaktadır :

"Ramazandan istifade edemeyenler,  Allah`ın rahmetine eremeyenler; işte asıl bedbahtlar, şakîler, haydutlar, eşkıya, bahtsız, mutsuz insanlar bunlardır” buyurmaktadır.

Bir hadis-i şerifte Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) duası red olunmayacak kişileri sayarken :

“İftar edinceye (orucunu açıncaya) kadar oruçlunun duası reddolunmaz" buyurmaktadır. Bu fırsatı da değerlendirmeli ve kendimiz ve yakınlarımız başta olmak üzere dualarımızda anmaya gayret etmeliyiz.

Hemen her sene bazı oruç tutmayan kardeşlerimizi de görüyoruz. Kardeşlerimiz diyorum çünkü mü’min ve Müslüman olduklarından şüphe yok. Kendileri böyle olduklarını söylüyorlar, camide, cumada, bayramda, teravih’de beraber oluyoruz. Ama Ramazan ayı geldiği zaman üzerlerine farz olan oruç tutmak konusunda gevşek davranabiliyorlar. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde :

"Kim Ramazandan bir günü (hastalık ve seferilik gibi dinen geçerli) bir mazereti olmadan oruç tutmadan geçirirse; savm-ı dehr (denilen yılın her gününü, bütün senesini ömrü boyunca oruçlu geçirse) tutsa, bu ona karşı gelmez."

Yâni üzerine farz olan zamanda, Ramazanda kaçırdığı bir günü, ondan sonra artık telâfi etmek imkânı olmuyor. Neden? Kaza ederek, sonraki günde tutarak bu farz borcundan kurtulacak olsa bile, bu mevsimin feyz ve bereketinden, manevi ikliminden faydalanamamış oluyor.

Tutulmayan oruçların kaza edilmesi gerekir. Kılınmayan namazlar kaza edilir. Henüz yaşarken, henüz sağlık sıhhat ve afiyetimizden bir şey kaybetmemişken bu borçları ödememiz lazım. Dünkü notlarımızda yer alan ayeti kerimede, tutul(a)mayan oruçların kazası, sonraki günlerde tutularak eksik günlerin tamamlanması emredilmektedir. Bu sebeple Ramazan ayında oruç tutmak farz olduğu gibi, tutul(a)mayan günlerin kaza edilmesi, sonraki günlerde tutulması da farzdır, Allah’ın emridir.

Her şeyin vaktinde, yerinde yapılması lazımdır. Yüce Allah nasıl emretmiş ise, Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) nasıl uygulamış ise öylece yapmak lazımdır. Rabbimiz! Senin emrin bana ulaştı, ben de senin kulun olarak emrine uygun bir davranış içinde olacağım, üzerime görev kıldığın ibadetleri, yine senin razı olacağın şekilde yapacağım demek lazımdır. Hatalarımız, kusurlarımız, eksikliklerimiz için de pişmanlık duymalı, Allah’tan afv ve mağfiret dilemeli, bunun hüznünü kalbimizde duymalı ve en kısa zamanda bu eksiklikleri tamamlamak için gayret içinde olmalıyız.

Yüce Allah, güzel kulluk yapmayı hepimize nasib ve müyesser eylesin. Bu akşam namazı ile başlayacak olan Ramazan-ı Şerifi’de, feyz ve bereketlerinin farkında olarak, maddi-manevi istifadelerle geçirebilmeyi nasib eylesin.

Hastalarımıza ve hastalıklarımıza şifalar, dertlerimize ve dertlilerimize devalar ihsan eylesin. Zulüm altında bulunan ve kendisine ibadet yapılmasının önüne engeller çıkartılan kardeşlerimize de yardım elini uzatsın ve bu yardımlarına bizleri de vesile kılsın.

Ramazan-ı şerifi, hemen yakınımızdan en uzağımıza kadar ki insanların dertlerinin farkında olmamıza ve dertleri ile dertlenmemize vesile kılsın.

Cumamız ve Ramazan-ı şerifimiz mübarek olsun.