ASIM CENGİZ GÜR


RAMAZAN ve KUR´AN-1


RAMAZAN ve KUR´AN-1

29.Haziran.2015/12.Ramazan.1436

Hayat Kitabımız ve İnsan Kullanım El Kitabı´mız olan Kur´an-ı Kerim, malumunuz olduğu üzere Ramazan ayında indirilmiştir. Bin aydan daha hayırlı bir gecede indirilen Kur´an, muhatapları yani bizler tarafından okunmayı, anlaşılmayı ve hayatımıza tatbik edilmeyi bekliyor, her asırda olduğu gib.

Hiç olmazsa bu ay içinde, önceki ve sonraki günlerden daha fazlaca, Rabbimize yönelmemiz, O´nun mesajlarına kulak kabartmamız; maldan-mülkten, rahatlıktan-tembellikten, şöhretten-kibirden sıyrılmaya çalışarak, yaşamımızın asıl gayesini idrak konusunda gayretli olmalıyız.

Kur´an-ı Kerim, bize var oluş amacımızı, dünyada bulunuş gayemizi, neredn gelip nereye gitmekte olduğumuzu, yarın ne ile karşılaşabileceğimizi, tayin edilmiş ömrümüzü sürdürürken hangi esaslara göre davranacağımızı bize haber veriyor.

Kur´an-ı Kerim, herkese ama öncelikle kendimize sesleniyor, muhatap alıyor. Bu sebeple Kur´an-ı Kerimi, bu düşünce ve şuurla okuyabildiğimiz taktirde, Kur´an ?şifa?ya vesile olacak, her türlü görünür-görünmez kirlerden ve hastalıklardan bizi kurtaracaktır. Taştan daha katı bir hale gelmiş kalbimiz yumuşayacak, Rabbimizin rızasına kavuşma yolunda bazı zaman bize engel olan, imtihan vesilesi kılınan eşlerimiz, çocuklarımız, ticaretimiz, mallarımız konusundaki düşüncelerimizi ve bunların yönlerdirdiği davranışlarımızı doğru rotasına sokabileceğiz, Allah´ın izni ve inayeti ile.

Bizim bugün buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız bulunmaktadır. Bu ihtiyacımızın giderilebilmesi ve Kur´an-ı Kerim´i okumanın, ondan istifade etmenin yol ve yöntemlerini de bilmemiz ve uygulama konusunda çabalamamız da gerekmektedir.

Miladi 1545-1622 yıllarında Mısırda yaşamış olan Hafız Münâvî, hem büyük bir hadis alimi ve fakih ve hem de sofidir. Bu büyük alimin talebelerinden biriyle aralarında geçen bir hatırayı aktarmak isteriz:

Hafız Münâvî´nin genç bir talebesi varmış. Kur´an´ı hıfz etmek için sabahlara kadar yatmaz, çalışır ve gecede en az bir hatim edermiş. Sabah olunca rengi solmuş, benzi sararmış bir halde hocasının karşısına gelir, zorlanarak dersini arz etmeye çalışırmış.  Hocası talebesindeki bu hali görünce meraklanmış ve arkadaşlarından bu talebesinin halini sormuş. Arkadaşları bu talebenin sabahlara kadar Kur´an hıfzı ile meşgul olduğunu ve her gece bir hatim indirdiğini söylemişler. Hafız Münâvî bu talebesini uyarma ihtiyacı duymuş, onu karşısına oturtarak demiş ki:  ?Evladım! Kur´an indiği gibi okunmalıdır. Maharet çok okumak değil, asıl maharet okunan o ayetler üzerinde tefekkür etmektir. Bundan sonra geceleri Kur´an okurken sanki ben karşındaymışım ve bana okuyormuş gibi oku.?

Hocasının bu tavsiyelerini dinleyen talebe o gece sanki rahlesinin önünde hocası varmış gibi, Kur´an´ını okumuş. Sabah olunca hocasının önüne dersini arz etmeye gelince, hocası sormuş: ?Evladım! Bu gece ne kadar Kur´an okudun.? Talebe hocasına demiş ki:  ?Hocam! Ancak Kur´an´ın yarısını okuyabildim. Çünkü sizi önümde hayal edince yanlış yapmamak için daha dikkatli ve yavaşça okudum.? 

Hocası bu başlangıca sevinmiş ve talebesine demiş ki: ?Bu gece ise sanki rahlenin önünde Efendimiz (s.a.v.) varmış gibi Kur´an´ını oku. Sanki dersini O´na arz ediyormuş gibi oku.? Talebe hocasının dediği gibi, o gece Efendimiz´in ruhaniyeti ile beraber olmaya çalışmış ve sanki dersini O´na okuyormuş gibi büyük bir hassasiyet ile okumaya çalışmış ve sabah olunca yeniden hocasının karşısına geçmiş. Hocası sormuş; ?Ne yaptın bu gece??

Talebe demiş ki; ?Ancak Bakara Sûresini okuyabildim?.  Hoca yine sevinmiş, ?tamam bu iş kemale erecek diye içinden geçirmiş? ve: ?Bu gece de sanki karşında Vahiy meleği Cibril varmış gibi oku? demiş.

Talebe o gecede sanki Cebrail´e okuyormuş gibi Kur´an´ını okumaya çalışmış. Sabah olunca hocası yine sormuş:  ?Ne yaptın bu gece??  Talebe demiş ki:?Hocam! Sadece Fatiha Sûresini okuyabildim.?   Hoca talebesindeki bu olumlu gelişmeden dolayı daha da sevinmiş ve en son merhalede talebesine: ?Bu gece sanki karşında alemlerin Rabbi olan ALLAH varmış gibi oku. Sanki O´nunla konuşuyormuş gibi, dersini O´na arz et? demiş.

Talebe hocasının istediği gibi o gece öyle yapmış. Sabah olunca yeniden hocasının karşısına geçmiş, hocası ne yaptığını sormuş; talebe demiş ki: ?VALLAHi! Hocam, Fatiha´dan başladım; İyyake na´büdü´ ye geldim, ama bir türlü bu ayeti tamamlayamadım. Bu ayeti dilime her aldığımda, karşımda duran Rabbime karşı tam anlamıyla kulluğumu yerine getirememe utancı ile, kendi kendime : ?Sen gerçekten her halin ile ALLAH´a kulluk yapıp, başka hiçbir şeye yönelmiyor musun?´ diye sorguladım. Bu sorgulamayı o kadar çok yapmışım ki, bir de baktım sabah olmuş ve ben hala ?İyyake na´büdü? ayetini geçememişim.?

Talebenin bu samimi sözleri hocayı da, orada bulunan diğer talebeleri de, gözyaşlarına boğmuş ve hoca talebesinin sahabe şuurunda bir Kur´an anlayışına vardığından dolayı sevinmiş ve bu talebesini kutlayarak, ona hayır dualarda bulunmuş.

Sahabeden yıllar sonra gelip, ama onların Kur´an anlayışını yeniden yakalamanın mümkün olduğunu bize göstermesi bakımından bu menkıbe güzel bir örnektir. Demek ki; o ideal anlayışı yakalamanın yollarından biri Kur´an´ı ALLAH ile konuşuyormuş gibi okumaktır.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) : ?Kur´an okuyunuz. Çünkü Allah, Kur´an´ı kavrayarak ezberlemiş bir kalbe azap vermez? buyurmuştur. Bir başka hadis-i şeriflerinde de: ?Kendisinde idrak ve anlayış bulunmayan ibadette hayır olmadığı gibi, düşünmeksizin yapılan Kur´an okumada hayır yoktur.? Buyurarak Aziz Kur´an´ı anlayarak okumanın dünya ve ahiret hayırlarını getireceği müjdesini vermektedir.

Yüce Allah (c.c.) Ramazan-ı Şerif vesilesi ile Kur´ân-ı Kerîm´in manasını anlayarak ve ondaki yüce hikmetleri düşünerek okumayı ve hayatımıza uygulamayı nasib ve müyesser eylesin.

 


28 HAZİRAN 2015 HABER paylaşan: kaytv