VELİ ALTINKAYA


ÖFKENİN VE HESABIN SUSKUNLUĞU

GÜNDEM - Veli ALTINKAYA - Tekrar Yazıları


Siyaset bir süredir sessiz-suskun...

Kayseri siyasetinden bahsediyorum Ankara’dan değil...

Ankara’nın siyaseti nazari olarak rahatsız edecek derecede gürültücü...

Liderler bir türlü mindere gelmeyen pehlivanlar gibi peşrevi uzattıkça uzatıyor.

Kayseri’dekiler ise peşrevden de uzak uzak deruni bir düşünceye dalmış tepelerin arkasını, veraların veramını görmeye çalışıyor gibiler...

Yüksek sesle söylemeseler, hatta başkaları duyar diye mırıldanmaktan bile korksalar da hesaplarının ötesinde bir ‘mutlak hesap sahibi’ nin olduğunu biliyor ve hesaplarını, öfkelerini, sancılarını, hınçlarını ve sevdalarını şimdilik içlerine akıtıyorlar.

Hangisi mi?..

İstisnasız hepsi. Kimi az, kimi çok...

Cümlesi bir hesap peşinde...

Ama birçoğu matematiğin dört denklemine benzer bu hesabın sağlamasını dahi yapmaktan çekiniyor...

Siyasetçileri bu hükümle mahkûm ederken; ya biz, ferdan ferda aynı ruh hali içinde değil miyiz? Sürekli bir hesap içinde yaşadığımızı sanmıyor muyuz, gerçek hesap sahibinin mutlak iradesinden uzak...

Kader ve kaza ölçüsüne teslim olmuş, şükür ve sabır telkininden uzak bir mümin tavrı değil de (Önce kendi nefsim için söylüyorum) yeryüzüne gönderilmeden Haris adını taşıyan bir melek olan ve hırsına ve yenik düştüğü ve kerameti kendinde bildiği için kovulan Şeytan’ın izinden gidiyor gibiyiz...

Kurşun gibi bir söz değil mi?

Rabbi’nin değil de, Şeytan’ın izinden gitmekle suçlamak insanları...

Kişi kendisini bilmez mi, onun için bu itham kendi nefsime aittir. Kimse alınmasın...

Bu satırları Tebrizli Şems ile Mevlana arasındaki aşkı anlatan “Aşkın Gözyaşlarını” bitirdikten sonra yazdım. Onun için siyasetçiden başlayıp kendi nefsimde noktalıyorum.

Ne diyor Derviş Yunus “Mevlana Hüdevanrdigar bize nazar kılalı, Anın görklü nazarı gönlümüz aynasıdır...”

Size, cümlemize bir nazar kılan mutlak vardır. Tüm hesapları bu idrakle yaparsak huzur buluruz...

Aksi takdirde hesabımız bozulur ve hesabı bozanları yeryüzünde ararken, yine hüsrana uğrayabiliriz.

 

ÜÇ OPERASYON VE DAVALARI

Kayseri’nin son iki yılda yaşadığı üç büyük operasyon oldu. Bunun ikisini Ankara Özel Yetkili Savcılığı, birini Kayseri Savcılığı yürüttü.

Aslında en eskisi Kayseri Başsavcılığı’nın yürüttüğü SYDV davası. Halk arasında Fak-Fuk-Fon olarak bilinen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı davası. Davanın iddianamesi 490 sayfa... Şeker iddianamesinden daha fazla.

Bu iddianame basına çok yansımadı; ama duruşma sürecinde görülecek ki Savcıların ilginç iddiaları var... İlk duruşma galiba 5 Nisan’da...

İkinci operasyon Par’la ilgili olan. Önümüzdeki hafta duruşması var. Özellikle ailesi Horoz Kardeşlerin tahliyesini bekliyor. Mahkeme Başkanı son duruşmada bir hayli öfkeliydi. Allah cümleyi kurtarsın Horoz Kardeşler Mayıs 2010’dan bu yana tutuklu. Haftaya çarşamba günü yapılacak duruşmanın karar duruşması olmasını ben de arzu ederim.

Son dava Şeker iddianamesi. İddianame dillere düştü. İlk duruşma 24 Nisan’da üç gün süreyle 154 şüphelinin kimlik tespitleri yapılacak 344 sayfalık iddianame okunacak. Bu, üç gün sürecek. Muhtemelen mayıs sonu veya haziran başı gibi yargılamalara geçilir. Allah cümle suçsuzları kurtarsın.

 

İÇİŞLERİ’NİN KAFASI KARIŞIK

İçişleri Bakanlığı bünyesinde hummalı bir çalışma var. Çalışma yeni büyükşehir belediyeleri ile yeni kurulacaklar ve mevcutların mücavirleri ile ilgili... Bakanlık bürokratlarının bir bölümü Büyükşehir mücavirlerinin il sınırı olmasıyla birlikte il genel meclisinin kaldırılmasını istiyor. Bazıları ise bunun zorluklarını gerekçe ile ortaya koyuyor. Büyükşehir sınırı genişlerse il Özel İdareleri’nin bazı bütçe kalemleri ile gayrimenkul,menkul ve personeli belediyelere geçecek. İGM ile birlikte bunda da belirsizlik var.