ASIM CENGİZ GÜR


MÜ´MİN-KÂFİR AYIRIMI

Notlar - Asım Cengiz GÜR


Hayat Kılavuzumuz Kur´an-ı Kerim´de Bakar Sûresi´nin ilk ayetlerinde şöyle buyuruluyor:

?Elif, Lâm, Mîm. Bu, (öyle bir) kitaptır ki onda (ve onun İlâhî kelâm olduğunda) hiç şüphe yoktur. O, muttakîlere (Allah´ın emirlerine uygun yaşamak/aykırı davranmaktan sakınmak isteyenlere) doğru yolu gösteren (öğreten)dir. O (takvâ sahibi) kimseler ki, gayba (Allah´a, meleklere, âhirete, vahye, Allah´ın takdirine) inanırlar, namazı dosdoğru/gereğine uygun kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de (gereken yerlere Allah için) verirler. Yine onlar, (Hak katından) sana indirilen (Kur´ân-ı Kerîm´)e ve senden evvel indirilenler(in asılların)a iman edip âhirete de kesinlikle inanırlar. İşte onlar, hem Rableri tarafından (gösterilen) dosdoğru yol üzere olan hem de kurtuluşa/murada erenlerin ta kendileridir.

(Allah´ın birliğini, hâkimiyetini ve Kur´an´ı dışlayıp) küfre sapanlara gelince, şüphesiz ki onları (başlarına gelecek ile korkutup) uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; (üzülme, bilesin ki onlar) inanmazlar. Allah, onların (inkârcı niyet ve eylemlerinden dolayı) kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerine de (ilâhî hakikatlere karşı) perde inmiştir. Ve onlar için büyük bir azap vardır.

İnsanların bir kısmı da (münâfıkdırlar; onlar kalpten) inanmadıkları halde (dilden) ?Allah´a ve âhiret gününe inandık.? derler (ve akıllarınca) Allah´ı ve inananları aldatmaya çalışırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar da farkında bile olmazlar. Onların kalplerinde (batılı sevme, maddeperestlik, dünyevîlik, şüphe, münâfıklık ve küfür gibi mânevî ölüme götüren) bir tür hastalık vardır. Allah da onların (bu) hastalığını artırmıştır. (İnanıyoruz diye) yalan söylediklerinden dolayı onlar için dayanılmaz bir azap vardır.  (Kendilerine:) ?Yeryüzünde (Allah´ın emirleri dışına çıkarak) sakın fesat çıkarmayın (bozgunculuk yapmayın)!? denildiği zaman: ?Bizler sadece düzeltenleriz.? derler. İyi bilin ki (Allah´ın hükümlerini beğenmeyip aykırı hareket ettiklerinden dolayı toplumda) asıl bozguncu onlardır. Fakat (bunun) farkında değildirler. Yine onlara: ?(Gerçek mü´min) insanların iman ettiği gibi (samimi olarak) iman edin.? denildiği zaman: ?Biz ille de, o sefih (ahmak) kimselerin inandığı gibi mi iman edelim? (Bizimki bize yeter.)? derler. İyi bilin ki, asıl sefih olanlar kendileridir. Fakat (bunu) bilmezler. Ama (münâfıklar/Müslümanlık´tan geçinenler) mü´minlere rastlayınca: ?Biz de (sizin gibi) iman ettik.? derler. Fakat kendi şeytan (gibi olan yandaş)larıyla başbaşa kaldıklarında: ?Şüphe yok ki biz (fikir ve ideolojide) sizinle beraberiz, biz sadece onlarla alay etmekteyiz.? derler. Allah da onların alaylarına mukâbele eder (hakettikleri karşılığı verir) ve onlara azgınlıkları/isyanları için de (bir müddet) mühlet verir; onlar da (bir ceza olarak) şaşkınca bocalayıp dururlar. İşte onlar, hidayete (doğru yola) karşılık, (niyet ve tavırlarıyla kâfirler safında yer alıp) sapıklığı satın alan (tercih eden) kimselerdir ki onların (bu) alışverişi, kendilerine kâr sağlamadığı gibi doğru yolu da bulamadılar. Onların (münâfıkların) durumu (karanlık bir sahrada) bir ateş tutuştur(up aydınlan)mak isteyen kimse gibidir ki o (ateş yanıp da) çevresini aydınlatınca (faydalanmadılar), Allah da onların ışığını giderip kendilerini (yine) karanlıklar içinde, görmez (ve şaşkın) olarak bıraktı. (Onlar mânen) sağır, dilsiz ve kördürler. Artık onlar (bulundukları sapıklıktan Hakk´a) dönemezler. Yahut (onların durumu), yoğun karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek(ler) içinde gökten boşalan şiddetli bir yağmur(a tutulmuş kimsenin hali) gibidir. Onlar, yıldırımlardan ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri (ilim ve kudretiyle) çepeçevre kuşatmıştır. O şimşek, neredeyse gözlerini kapıp alıverecek. Onlara aydınlık verince ışığında (biraz) yürürler, karanlık tekrar basınca da dikilip kalırlar. Allah dileseydi elbette onların işitmelerini ve görmelerini de giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir?. Mü´min, kâfir ve (aslında kâfir olup da Müslüman görünen) münafıklarla ilgili tanımlar böyle. Tâbi, Kerim Kitabımız Zümer Sûresinde işin neticesini de bize anlatıyor:

?De ki: ?(Resûlüm!) ?Hayır! (Sen) ancak Allah´a kulluk et ve şükredenlerden ol.? (Onlar) Allah´ı hakkıyla takdir edemediler. Halbuki kıyamet günü, yeryüzü tamamen O´nun tasarrufundadır. Gökler de O´nun kudretiyle dürülmüştür. O, (onların) ortak koştuklarından uzak ve yücedir. (Kıyamet kopunca, ilk) Sûr´a üflenecek, artık Allah´ın dilediği (melekleri)nden başka, göklerde olan ve yerde olanlar(ın hepsi) düşüp ölecektir. Sonra ona bir daha üflenecek, onlar hemen (dirilip) ayakta bakınıp duracaklar. Yer, Rabbinin nuruyla parlayacak, kitap (amel defteri ortaya) konulacak, peygamberler ve şâhitler getirilecek, onlar haksızlığa uğratılmaksızın aralarında adaletle hükmedilecektir. Herkese yaptığı(nın karşılığı) tam olarak ödenir. O (Allah), onların yaptıklarını en iyi bilendir.

Kâfirler, bölük bölük cehenneme sürülürler. Nihayet oraya geldikleri zaman, onun kapıları açılacak ve bekçileri onlara: ?Size, içinizden, Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bugününüze kavuşmanız hakkında sizi uyaran (peygamber)ler gelmedi mi?? diyecekler. Onlar da: ?Evet (geldi).? diyecekler. Fakat artık azap sözü, kâfirler üzerine gerçekleşecektir. (Onlara:) ?Girin, içinde temelli kalacağınız cehennemin kapılarından. İşte, (Allah´a imana ve teslimiyete karşı) kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!? denilir.

Rablerine saygı duyup emrine uygun yaşayanlar ise, bölük bölük cennete sevkedilecekler. Nihayet oraya gelip de kapıları açılınca, (cennetin) bekçileri onlara: ?Size (Allah´tan) selam olsun, tertemizsiniz. Artık ebedî olarak buraya girin!? diyecek?. (Cennetlikler:) ?Bize verdiği (cennet) sözünü yerine getiren ve bizi, dilediğimiz kısmında oturacağımız cennet yurduna mirasçı yapan Allah´a hamdolsun. (Allah için) çalışanların mükâfatı ne güzelmiş!? diyecekler?.

Yüce Rabbimiz bizi imandan mahrum kılmasın. Îman ile yaşayıp îmanla hayattan ayrılmayı ve vaad edilen nimetlere erişmeyi nasib eylesin. (âmin).