SAMİ DAYANGAÇ


MİLLİ PARA

GÖZLEM - Sami DAYANGAÇ


Ülkemizin en önemli sosyal merakı spor. Özellikle de futbol. Her ne kadar futbol kitle sporu değilse de kitle tarafından izlenen önemli bir etkinlik. Öyle bir etkinlik ki, çok büyük paraların döndüğü bir endüstri durumunda. Büyük paralar dönen bir yerde de her şey olur.

Elbette futbol takımlarının başına sıradan insanlar gelmez, gelemez. Ekonomik açıdan güçlü olacaksınız ki gerekince takıma para desteği vereceksiniz. Elbette borç olarak.

Milli denilince akan suların durduğu bir geçmiş olsa da artık milli takımlar bir gelir kapısı oldu. Eskiden parasız, primsiz ama milli olmanın onurunu yaşayan sporcular olurdu, şimdi? Zengin ailenin oğlu önce en büyük kulüplerden birine başkan oluyor, kesmiyor federasyon başkanı yapılıyor. O, ortaokul terk birini hiçbir yerde rastlanmayacak bir unvanla takımların başına getiriyor, Türkiye Futbol Direktörü. Elbette Euro üzerinden, dünyada pek az hocanın aldığı ücret ve 4 yıllık anlaşma ile. Kimse de karşı çıkmıyor, ‘arkadaş sen kimin parasını, kime veriyorsun’ diyemiyor. Başarısızlık ve 15-17 trilyon tazminat ödeniyor, kimin parası? Görev süresince aldığı yıllık 3.2 milyon Euro ve sonradan ödenen tazminat ile kaç okul yapılır, kaç fabrika açılır, kaç kişi iş bulurdu?

Kartalın başkanı rica edip kendi hocalarının milli takıma geçmesini sağladı. Hani şimdi ‘gelmem için yalvaranlar’ diyor ya, yalvaran kulüp başkanı, takımdan gitsin diye. Milli takımın başına yıllık 3.2 milyon Euro’ya primler, makam araçları vs hariç getirildi. Çok sıradan, kendi maaşı kadar bir parayla tüm takımın oluştuğu takımlar karşısında başarılı olamayan hoca Hollanda takımından 6 yiyerek futbol tarihine kara leke olarak geçirdi. Biz utandık, ama utananlar istifa etmedi, etmiyor da. Siz yollayın diyor, yazılanlar doğru ise federasyon yollarsa 30 milyon tazminat ödeyecek. ‘Kimin parasını kime veriyorsun’ diyecek bir babayiğit yok mu? Vergilerimizden kesilen para, sponsor vatandaş. Efendim firmalar sponsor denilse de sponsor firmaların tek gelir kapısı vatandaş değil mi? Koyar zammını anında çıkarır.

Hoca maç sonrası herkesi, medyayı bile suçladı, kendi hariç. Ama hocada suç yok, onu oraya getiren ve o parayı verende suç. Bir yasa çıkmalı, kulüplerde, federasyonlarda kim görev yapıyorsa, attığı imzadan sorumlu olmalı, ücretini ödemeli. Örnek verelim, Kayserispor’a Samet Aybaba bırakıp gitmesine rağmen yeniden getirildi. Başarısız oldu ve gitti. Ama ardından 1.8 milyon tazminat alarak. Nasıl bir sözleşme yapıldı ki tazminat ödeniyor, hem de yüksek meblağdan. Bu parayla okul yapılır, sağlık ocağı da. Ambulans alınır yani insanlığa hizmet olurdu. Şimdi sormayalım mı kulüp başkanına, kimin parasını veriyorsun diye? Cebinden, borç değil kendi ödüyorsa sözümüz yok.

Milli takım söz konusu ise asla ücretler astronomik olmamalı, milli duygular taşıyan sporcular olmalı ve milli paramız kullanılmalıdır. Avrupa turnuvasına katılan, 50 takımın içinde 24’e kalan takıma 10 milyon Euro prim verilirse sonuç bu olur. 10 milyon Euro alan takım sıfır çekti, ödül varsa ceza yok mu? 10 milyon Euro’yla neler yapılırdı? Okullar, sağlık ocakları, fabrika… Kaç yavrumuza burs...

Sporda da ekonomimizle doğru orantılı adımlar atmalı, ücretlerle değil başarı ile övünmeliyiz. Milli takımda milli para geçmeli...