ASIM CENGİZ GÜR


KUTLU DOĞUMA DOĞRU (3)

KUTLU DOĞUMA DOĞRU (3)


İsmail (a.s.) peygamberlik vazifesini yerine getirdi. Kur’an-ı Kerim’de:

“İsmail’i de kitapta an. Çünkü o, sözüne sadıktı ve tarafımızdan gönderilmiş bir Peygamberdi”, “O, ehline namazı, zekatı emrederdi. Rabbi katında da beğenilmişti” buyurulmaktadır.

İsmail (a.s.)’dan sonra, arapların cahiliye devrinde bile topluluk içinde Hanif olarak bilinen ve tek Allah’a inanan insanlar yaşadılar. Müşrik araplar bile aslında tek bir yaradıcıya inanıyorlar ancak ona eşler, ortaklar koşuyorlardı.

İsmail (a.s.) yaşadığı sürece, Kabe’nin idaresi onun elinde kaldı. Vefatından sonra da oğlu bir müddet bu vazifeyi yerine getirdi ise de, sayıca ve maddi yönden kuvvetli olan Cürhümiler, Kabe’nin idaresini ele geçirdiler ve asırlarca Mekke’nin tek hakimi olarak davrandılar. Zamanla bu güç ve kuvvet ahlaki bozulmalarına ve adaletsizliklerine yol açınca, Mekke’de yerleşmiş diğer kabileler Cürhümiler’in elinde Mekke’nin idaresinden aldılar ve Cürhümileri Mekke’den çıkarttılar. Cürhümiler giderken zemzem kuyusunu kapattılar.

Yönetim kabileler arasında el değiştirmeye devam etti ve milattan 400 yıl kadar sonra Mekke yönetimi İsmailoğullarından gelen Kusay başkanlığındaki Kureyş’e geçti. Bu soydan gelen Haşim Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in dedesi Abdulmutalib’in babasıdır. Haşim, yönetime geçince, o güne kadar Mekke ve civarından başka yerlere gitmeyen Mekkelileri ticaret için başka ülkelere sefere sevk etti ve o ülkelerle ticari anlaşmalar yaptı. Haşim ve kardeşi Muttalip ticaret için Yesrib (Medine)’ye gittiklerinde, orada görmüş olduğu Selma hatun ile evlendi. Ancak Selma hatun Haşim’e, çocuğunu Medine’de doğurma şartını koştuğu için, çocuğun doğumuna yakın Medine’ye geldiler. Doğan çocuğa Şeybe adını koydular ve ticari bir sefer için Gazze’ye yola çıkan Haşim yolda vefaat etti. Vefaati üzerine Mekke’nin yönetimi kardeşi Muttalib’e geçti.

Haşim, doğum zamanı yaklaştığında, şartı yerine getirmek için, Selma Hatun’u baba evi Medine’ye getirdi. Bir oğulları oldu ve adını Şeybe koydular. Haşim eşini ve oğlunu Medine’de bırakarak ticaret için Şam’a doğru yola çıktı fakat Gazze’ye ulaştığında hastalandı ve vefat etti.

Vefatından sonra Mekke’nin yönetimini, Haşim’in kardeşi Muttalib üzerine aldı. Selma Hatun ve oğlu Şeybe ise Medine’de kaldılar. Bir müddet sonra Medine’den Mekke’ye giden bir tüccar, Muttalibe, Haşimin oğlu Şeybe’den, güzelliklerinden, heybetinden bahsedince Muttalib, yeğenini ve yengesini ihmal etmenin vermiş olduğu pişmanlıkla Mekke’ye gitti. Selma Hatun başta razı olmasa da Mekke’ye götürülmesine izin verdi. Yeğeni Şeybe ile birlikte Mekke’ye giren Muttalib’i gören Mekkeliler, bu Abdulmuttalib (Muttalib’in kölesi) olsa gerek dediler. Bu hatıra daha sonra Şeybe’nin Abdulmuttalib olarak anılmasına vesile oldu.

Muttalib, bir müddet sonra Abdulmuttalib’e :

“Yeğenim, babanın yerini almak ve Mekke’nin idaresini üstlenmek en çok sana yakışır” diyerek, yeğenine yönetimi devretti. Daha sonra bir Yemen seferi esnasında orada vefaat etti.

Cürhümiler’in Mekke’yi terk etmesinden ve terk ederken zemzem kuyusunu kapatmalarının üzerinde 3 nesil geçmişti. Abdulmuttalib, bir gece Kabe’nin yakınında uyurken düşünde biri geldi:

“Tatlı berraklığı kazıp çıkar!” dedi. Abdulmuttalib :

“Tatlı berraklık nedir?” diye sordu ama adam dönüp gitti. Ertesi gün rüyasında yine aynı adam geldi ve:

“Hayrı kaz!” dedi. Abdulmuttalip yine :

“Hayır nedir?”diye sorduğunda cevap vermeden dönüp gitti. Üçüncü gece Abdulmuttalib yine aynı rüyayı gördü. Bu sefer adam:

“Saklanmış hazineleri kaz!” dedi. Abdulmuttalibin:

“Saklanmış hazineler nedir?” sorusuna yine cevap vermeden yok oldu. Dördüncü gece yine aynı adam geldi:

“Zemzem’i kaz! Sen onu kazarsan pişman olmazsın!” deyince, Abdulmuttalib:

“Zemzem nedir?” diye sordu. Adam:

“O, hiç kesilmez, dibine erilmez, bütün hacıların susuzluğunu giderecek bir sudur. O sana Ulu atanın mirasıdır!” dedi ve yerini tarif etti.

Sabah olduğunda Abdulmuttalib gerekli malzemeleri ve oğlunu yanına alarak işaret edilen yeri kazmaya koyuldu. Üç günlük bir çalışmadan sonra kuyunun ağzını kapatan taşlara ulaştı. Kuyuyu gören Kureyşliler :

“Bu bizim babamız İsmail’ in (a.s)kuyusudur. Onda bizim de hakkımız vardır. Ona bizi de seninle ortak yap!” dediler. Abdulmuttalib buna yanaşmayınca da onu tehdit ettiler. Hatta içlerinden birisi:

“Ey Abdulmuttalib, sen mi bize dikiliyor ve boyun eğmiyorsun? Sen kavmin içinde yalnız başına bir kimsesin! Tek oğlundan başka dayanacağın yok” dedi. O sırada Abdulmuttalib 40 yaşlarındaydı ve Haşim’den başka oğlu yoktu. Bu sözler Abdulmuttalib’in ağırına gitti ve :

“Sen demek, beni azlıkla ayıplıyorsun? Vallahi Allah bana on erkek çocuk verir ve onlar beni koruyacak çağa erişirlerse onların içlerinden birisini Kabe’nin yanında kurban edeceğim” diye yemin etti. Tartışmalardan sonra Zemzem’in kontrolünün Haşimoğullarında kalması kabul edildi, çünkü hacılara su verme görevi de onların üzerindeydi.

Bu konuya inşaallah Pazartesi günkü notlarımızda devam edeceğiz.

Yüce Allah (c.c.), alemlere rahmet olarak gönderdiği son elçisi, Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sevgi ve şefaatine ermeyi nasib eylesin.