Yüce Allah (c.c.), İsmail (a.s.) henüz 12-13, İbrahim (a.s.) 112, hanımı Sare 103 yaşında iken onları da bir erkek çocuk ile müjdeleyince; Sare:
“Nasıl bir çocuğum olabilir. Ben kısır bir kocakarıyım” dedi. Müjdeyi getiren melekler :
“Rabbin böyle buyurdu. Çünkü Allah, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir” dediler.
Doğan bu yeni çocuklarına İshak adını verdiler. İshak’a ve yine onun oğlu Yakub’a da peygamberlik verildi. Yakup (a.s.)’a İsrail’de denilmektedir. Yakuboğulları’ndan / İsrailoğulları’ndan gelen Yusuf, Musa, Davud, Süleyman ve İsa aleyhisselamlara da peygamberlik verilmiştir.
İbrahim (a.s.)’ın çocukları için yaptığı dua, biz mü’minler için de güzel bir örnek duadır. Şöyle yalvardı:
“Rabbim! Beni ve neslimden gelenleri de namazı gereği gibi kılanlardan eyle. Rabbimiz! Duamı kabul buyur!”
İbrahim (a.s.), Hacer ve İsmail’i zaman zaman ziyaret ediyor ve yanlarında kalıyordu. Bir gün rüyasında gördüklerini oğluna anlattı:
"Ey yavrucuğum! Doğrusu ben rüyâmda seni boğazladığımı görüyorum; artık (düşün) bak, ne dersin?" dedi. (Oğlu:)
"Ey babacığım! Emredildiğin şeyi yap, inşâallah beni sabredenlerden bulacaksın" diye cevapladı.
Her ikisi de Allah`ın emrine itirazsız teslim oldu; İbrahim (a.s.), İsmail (a.s.)’ı şakağı üzerine yatırdı, hiç bir şey onlara engel olmadı. Buradan anlıyoruz ki Allah`a kulluk ve imtihanı kazanmak için, O`nun emirlerini yerine getirmede herhangi bir şeytânî engeli tanımamak gerekir.
Bunun üzerine Yüce Allah (c.c.):
"Ey İbrâhim! Gerçekten rüyâna sadâkat gösterdin. Şüphesiz ki biz, iyi hareket edenleri böyle mükâfâtlandırırız. Hakîkaten bu, apaçık imtihanın ta kendisidir. (Oğluna karşılık) sana büyük bir kurbanlık (koç) fidye verdik” buyurdu.
Zaman geçti, İsmail (a.s) 30 yaşlarına geldi. İbrahim’in (a.s), 30 yıl önce ailesini ıssız bir çöle getirip yerleştirmesinin asıl amacını yerine getirme zamanı gelmişti. Aslında İbrahim (a.s.), Allah’ın emri ile ailesini, Hazreti Adem (a.s.) tarafından yapılan ve yer yüzündeki ilk ibadet yeri olan mabedin temellerinin bulunduğu yere getirip bırakmıştı.
Kur’an-ı Kerim’de:
“Bir zaman Beyt(ullah)`ın yerini İbrâhim`e belirlemiş (ve O`na:) ‘Bana hiçbir şeyi eş tutma, tavaf edenler, (ibâdet için) duranlar, rükû ve secde edenler için evimi temiz tut’ diye vahyetmiştik” buyurulmaktadır.
İbrahim ve oğlu İsmail (a.s.) Beytullah’ın eski temellere ulaşıncaya kadar toprağı kazmaya devam ettiler. Eski temellere ulaşınca da bu temellerin üzerine Kabe’yi yeniden inşa ettiler. İnşa esnasında İbrahim (a.s.) :
"Ey Rabbimiz! Bizden (yaptığımızı) kabul buyur. Şüphesiz sen (bizi hakkıyla) işiten ve bilensin.",
"Ey Rabbimiz! İkimizi de sana teslim olanlardan kıl; soyumuzdan da sana boyun eğen (müslüman) bir ümmet meydana getir; bize ibâdet yer (ve usûl)lerini göster, (kusurlarımızı affedip) tövbemizi kabul buyur. Çünkü sen, tövbeleri çokça kabul eden ve çok merhamet edensin."
"Ey Rabbimiz! Onlara içlerinden, senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara Kitab`ı ve hikmeti1 öğretecek ve onları (şirkten ve kötülükten) arındıracak bir peygamber gönder. Şüphesiz sen, azîz ve hakîm (hüküm ve hikmet sâhibi)sin" diye dua etmişti.
Sevgili Peygamber efendimiz (s.a.v.) :
“Ben atam İbrahim’in duası, İsa bin Meryem’in müjdesi ve annemin rüyasıyım ki, annemin rüyasıyım” buyurmuşlardır.
Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de de:
“Nitekim (size nîmetimi tamamladığım gibi) içinizden, size âyetlerimizi okuyan, sizi tezkiye eden (şirkten, maddî ve mânevî kirlerden ve kötülüklerden temizleyen), size Kitab`ı ve hikmeti (ve O`nun hükümlerinin uygulamasını) öğreten ve bilmediklerinizi bildiren bir Rasûl gönderdik” buyurularak bu hakikate dikkat çekilmektedir.
Yarınki notlarımızda inşaallah, Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e ulaşan neseb silsilesini aktarmaya devam edeceğiz.
Yüce Allah (c.c.), gereğince sevebilmeyi ve sevgimizin gereğince amel edebilmeyi hepimize nasib ve müyesser eylesin.