Bugün Kudsî Hadis’ten bahsedece
ğiz. Çünkü, yarın ve sonraki günlerde yazılarımızda “Hadis-i Kutsî’de Yüce Allah’ın buyurduğuna göre:” diyeceğiz.
Genel kabul gören yakla
şıma göre Hz. Peygamber’in insanlığa sundukları üç gruba ayrılmaktadır:
1- Allah Teâlâ’n
ın Hz. Peygamber’e inzal ettiği ve tilavetiyle ibadet edilen vahiydir ki bugün elimizde, iki kapak arasında ‘Kur’an’ olarak bulunmaktadır. Bu vahiy her hangi bir harfinde bile değişiklik olmaksızın mütevatiren korunarak gelmiştir. Hem lafız hem de mana yönüyle mucizedir. Bu nedenle manayla rivayet edilmesi caiz değildir. Bir insanın buna eşit düzeyde bir metin oluşturabilmesi imkânsızdır.
2- Nebevî hadis: Laf
ız ve manası Hz. Peygambere ait olanlar.
3- Kudsî hadis: Allah Teâlâ taraf
ından vahiy, ilham, rüya gibi değişik bilgi edinme yollarıyla anlamı Hz. Peygamber’e bildirilen, Allah Rasûlü’nün de kendi ifadeleriyle Allah’a nispet ederek aktardığı hadislerdir. Bunlara “rabbânî hadisler” keza “ilâhî hadisler” de denmektedir.
Bu hadislerin laf
ızları Kur’an gibi mu’ciz değildir. Bu tür hadislere Kur’an’dakine benzer bir ilahîlik vasfı kazandırmak, Allah ile bağıntısı olduğunu göstermek amacıyla kudsiyet atfedilmiş ve bunu ifade etmek için de “kudsî” ifadesi kullanılmıştır. Manası Allah’a ait olduğu için kutsallık boyutu vurgulanmış, Rasûlullah ifade ettiği için de hadis denmiştir. Zira Allah’a izafe edilmek, Hz. Peygamber’in diğer hadislerinde olmayan bir özelliktir. Bu açıdan ne Kur’an mertebesi kadar yüksek bir konumdadır. Ne de hadîs-i şerif mertebesindedir. İkisinin arası bir konumdadır.
Kudsî hadislerle Kur`an-
ı Kerîm arasındaki fark konusunda İslâm âlimleri iki görüş beyan etmişlerdir:
Bu görü
şlerden birincisine göre “Kudsî hadislerin manâsı ve sözleri Allah`tandır”.
1. Bu hadisler Allah`a nisbet edilmi
ş ve "Kudsî", "ilâhî" ve "Rabbani" diye tavsif edilmiştir.
2. "Ey kullar
ım" gibi Allah`ı ifade eden birinci şahıs zamirleri kullanılmıştır.
3. Kudsî hadislerin ilk kayna
ğı Allah Teâlâ`dır, hitap O`nundur, Hz. Peygamber râvî durumundadır. Nitekim bu tür hadislerin başında genellikle şu ibareler görülür: "Rasûlüllah Rabbinden rivâyet ettiği hadiste şöyle buyurdu..." veya "Rasûlüllah`ın rivayet ettiği hadiste Allah Teâlâ şöyle buyurdu... "
Bununla beraber Kur`an-
ı Kerîm`in özelliklerine sahip değillerdir. Zira; manâ ve lafız yönünden Kur`an-ı Kerîm`deki i`caz, kudsî hadislerde yoktur. Kur`an tevâtür yoluyla, kudsî hadisler âhâd yolla nakledilmişlerdir. Kur`an âyetleri namazda okunur, cünüp iken okunmaz ve abdestsiz dokunulmaz. Kudsî hadisler böyle değildir .
Âlimlerin ço
ğuna (ikinci görüşe) göre ise: kudsî hadislerin manâsı Allah`a, lafzı Hz. Peygambere aittir. Allah`ın, vahiy, ilham ve rüyâ yoluyla kendisine bildirdiği ilâhî mesajları manâlarına uygun ifadelerle nakletmiştir.
Kudsî hadisleri di
ğer hadislerden ayırarak ayrı bir kategoride değerlendiren yaklaşım söz konusu hadislerin muhtevalarına bakarak ayırt edici bazı özellikleri olduğunu tespit etmişlerdir. Bunlardan birkaçı şunlardır:
1- Bu tür hadislerin metninin ba
şında Hz. Peygamber’e nispetle “kâle Rasulullah fî mâ yervî an rabbih”, “kâlellâhu Teâlâ fi mâ ravâhu anhu Rasûlullah”, “ani’n-Nebiyyi fî mâ yervî an rabbih” gibi ifadeler yer alır. Dolayısıyla diğer hadislerde sözün isnadı Hz. Peygamber’de son bulurken bu hadislerde söz Allah’a izafe edilir. Hz. Peygamber bir anlamda ravi konumundadır.
2- Bu hadislerde birinci
şahıs zamiri yer alır. Muhataplar da genellikle Hz. Peygamber, insanlar ve meleklerdir. Örneğin: “Ey kullarım! Ben zulmü kendime yasakladım”, “Kullarımdan bir kısmı, bana inanıp yıldızları inkâr ederek sabahladı.”
3- Bu hadislerde ahkâm konular
ı yer almaz. Bunun yerine güzel ahlak, Allah’ın rahmetinin genişliği ve bazı ibadetlerin fazileti gibi hususlar işlenir. Bir bütün olarak mütalaa edildiklerinde, insanın ibadet dünyasını güzelleştirmeye, ahlakını tekâmül ettirmeye, daha geniş bir ifadeyle iyi bir kul olmasını sağlamaya yönelik oldukları görülür. Kudsî hadisler, Allah`ın kudret ve azametinden, rahmetinin genişliğinden, ihsanının bolluğundan söz ederler. Helâl, haram şeklinde ahkâma taalluk etmezler. Bu hadisler yüz adedi bulur. Bazı âlimler kudsî hadisleri ayrı eserlerde toplamışlardır.
Kudsî hadislerden baz
ı örnekler şöyledir :
Ebû Hureyre Rasûlüllah`
ın (s.a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Allah Teâlâ buyurdu ki; Adem o
ğlunun her ameli kendisi içindir, ancak oruç" böyle değildir. Çünkü o, sırf benim rızam için yapılan bir ibadettir. Onun mükâfatını bizzat ben vereceğim"
Yine Ebû Hureyre`nin Rasûl-ü Ekrem`den rivayetine göre, Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur:
"Kulum bir iyilik yapmaya azmeder takat bir engelden dolay
ı onu yapamazsa, onun için bir hasene sevabı yazarım. Azmettiği iyiliği yaparsa on haseneden yediyüz misline kadar sevap yazarım. Bir kötülük yapmaya teşebbüs eder de vazgeçerse, ona hiçbir günah yazmam. Eğer niyetlendiği kötü işi yaparsa yalnız bu günah yazarım."
Ebu Hureyre (r.a)`in Hz. Peygamber (s. a.s)`den rivayetine göre Yüce Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur:
“İki ortaktan biri arkadaşına ihanet etmedikçe onların üçüncü ortağı benim. Biri diğerine hiyanet edince ben hemen aralarından çıkarım” buyurmuştur.
Yüce Allah (c.c.), hayat rehberimiz ve hidayet kayna
ğımız olan Kur’ân-ı Kerîm’e, onu bize açıklayan ve uygulayarak gösteren Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e gereğince tabi olabilmeyi, gösterdikleri yoldan yürüyerek hayatımızı sürdürebilmeyi ve nihayetinde bizden razı olarak huzuruna varabilmeyi hepimize nasib ve müyesser eylesin.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in dilinde bir dua:
“Allahım!
Tembellikten, düşkünlük derecesinde yaşlılıktan,
borç yükünden ve günahtan
sana sığınırım!”