VELİ ALTINKAYA


KAZAKİSTAN´DA GÖRDÜKLERİM

Gündem - Veli Altınkaya


Bizim de hasbelkader 2010´dan buna yana yönetiminde bulunduğumuz Türkiye Gazeteciler Cemiyetleri Basın Vakfı,  Türkiye Gazeteciler Federasyonu´nun koordinasyonunda ?Türk Dünyası 3. Gazeteciler Şurası´nı Kazakistan´da düzenledi.

2012´den bu yana genel başkan yardımcılığını yaptığımız Türkiye Gazeteciler Federasyonu, Kazakistan ve Kırgızistan odaklı çok önemli bir organizasyona imza attı. Hem Vakfın, hem de Federasyonun genel başkanlığını yapan Yılmaz Karaca dostumuzun (başkanımızın) yoğun çabaları ile gerçekleşen 27-31 Ekim tarihleri arasındaki Kazakistan ve Kırgızistan gezileri amacına ulaştı.

Geziye Türk Dünyası ve Türk Akraba Topluluklarından 60 kadar gazeteci katıldı. Bunun 40 kadarı aynı zamanda gazeteci meslek örgütü başkanıydı. Gezide gazeteci büyüğümüz Sabah Gazetesi Yazarı Yavuz Donat da vardı.

/resimler/2017-11/2/1540026506597.jpg 

 Kazakistan 18 milyon nüfusu ve 2 milyon 700 bin m2´lik yüzölçüme sahip bir ülke. Yüzölçümü itibariyle dünyanın 9. büyük ülkesi. Tabi nüfus az. Türkiye´nin 80 milyon olduğunu ve yüzölçümünün de Kazakistan´ın ¼´ü kadar olduğunu  hatırlatırsak ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır.

SSBC´nin dağılması ile 1991´den itibaren bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetlerinin ve Türkiye´nin kültür bakanları aldıkları bir kararla, her yıl bir şehri ?Türk Dünyası Kültür Başkenti´ ilan etme mutabakatına varmışlar. Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Eskişehirli Nabi Avcı olunca, ilk toplantıda oldukça geniş katılımla 2014´te bu şehirde düzenlendi. ?Türk Dünyası Kültür Başkenti´ etkinliklerinin 2.´si önceki yıl Tataristan´ın başkenti Kazan´da yapıldı. Kazakistan´ın Türkistan (Yesi) şehri de 2017 için Türk Dünyası Kültür Başkentliğine ev sahipliği yapıyor?

Bu çerçevede 3.sü düzenlenen Türk Dünyası Gazeteciler Şurası´nı da  Türkiye Gazeteciler Cemiyetleri Vakfı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu´nun koordinasyonunda Kazakistan´ın Türkistan şehrinde gerçekleştirdik. Geziye, Kayseri´den Cemiyet Başkanımız Metin Kösedağ ile birlikte Vakıf ve TGF yönetim kurulu üyesi olmam hasebiyle ben de katıldım.

 

UZUN BİR YOLCULUK

/resimler/2017-11/2/1541049764811.jpg

 Türkiye ile Kazakistan ve Kırgızistan arasında üç saat fark var. Bu fark, ben dahil bir çok arkadaşımızın da uyku düzenini bozuyordu. 27 Ekim saat 20.30´da İstanbul´dan bindiğimiz uçaktan 27 Ekim 05.00´da Almaati´ye indik? Almaati yaklaşık 1.5 milyon nüfusa sahip, ülkenin bağımsızlığını ilan ettiğinden sonraki ilk başkenti. Başkent, daha sonra Astana olarak değiştirilmiş. Türk Dünyası Gazeteciler Şurası´nı düzenleyeceğimiz Türkistan´da havaalanı yok. Buraya en yakın olan Kazakistan´ın üçüncü büyük şehri Çimkent´e gidip buradan Türkistan´a ulaşmamız gerekiyordu.

Pasaport kontrolünden sonra henüz hava ağarmamışken Kazakistan´ın eski başkenti olan Almaati sokaklarında otobüsle bir tur attıktan sonra, Adanalı bir hemşerimizin işlettiği  ?Ata´ adındaki bir Türk lokantasında kahvaltı için durduk. Sanki Türkiye´de bir restorantta kahvaltı yapıyor gibiydik. Yerel manada kahvaltı masasında bir şey yoktu. Zeytin, bir kaç çeşit peynir, domates, salatalık, tereyağ-bal ve poğaça?

Almaati´yi bir geçiş noktası olarak planlamıştık. Aynı gün saat 16.30´da bir saatlik yolculukla Çimkent´e uçacaktık.

Kahvaltıdan sonra araçla bir genel Almaati turu yaptık. Havaalanından itibaren Ruslardan kalma çok geniş bir yol ağı gördüm şehirde. Şehrin altyapısı önemli oranda tamamlanmış. Ama, eskimiş, yenilenmesi gerekiyor. Her taraf ağaç. Daha çok da selvi türü ağaçlar yol boylarını süslemiş. Yollar geniş ve yol üzerine araçlar park etmemiş. Yolların genişliğine rağmen, kaldırım neredeyse yok denecek gibi?

Telefon  ve internet haberleşmesinin bizim mevcut telefon hatlarımızla sıkıntılı olması hasebiyle önce kendimize bir yerel haberleşme hattı aldık? Kazakistan doğalgaz zengini bir ülke. Onun dışında kısmen hayvancılık ve tarım var. Sanayi pek gelişmemiş, yeni yeni  bazı tesisler kuruluyor. Küçücük marketlerde veya pazarlarda gördüğümüz ürünlerin önemli bir bölümü Türk markası? Çin´den gelen epeyce ürün var. Pazarlar oldukça ucuz; ama ne kadar hijyenik tartışılır? Şehir çok temiz. Sonbahar olması hasebiyle yollarda ve çevrede dökülen ağaç yapraklarının dışında neredeye başka çöp yok. Yaprakları da görevliler topluyor.

Yazmayı unuttum şehir adını ?Elma´dan alıyor. Biz de çocukluğumuzda elmaya ?alma´ derdik. Şehir ?güzel alma´lardan adını almış. Sofralarımızda elma vardı. Ama, bizim Yahyalı´nın elmaları onlardan çok daha lezzetli?

Almaati´nın merkezinde ?Müzik Müzesi´ varmış müzeyi gezdik. Hemen yanındaki bağımsızlık meydanı oldukça hareketliydi. Gazeteci refleksi ile buraya yöneldik. Asker polis, sivil kıyafetli ama yakalarında madalyalar bulunan bir grubun seremonisi vardı. Ortalıkta bu töreni takip eden 5-6 kamera ve gazeteci varken, birden bire 50 gazeteci oluvermiştik. Kısa süre sonra törene katılanların bu kadar gazetecinin nereden çıktığını merak ettiklerini hem bakışlarından, hem de sorularından rahatlıkla anlıyorduk. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanlar´a karşı bağımsızlık mücadelesi veren şehit Kazaklarla ilgili anma töreniymiş burada yapılan. Renkli görüntüler vardı.

 /resimler/2017-11/2/1541461484411.jpg

 Otobüsle genel bir tur daha yaptıktan sonra 16.30´da Çimkent´e uçmak için 14.30 gibi havaalanına geldik. Kısa süre sonra uçağımızın 2 saatten fazla rötar yaptığını öğrenince 4 saatten fazla havaalanında beklemek zorunda kaldık. Küçük bir uçakla bir saatlik yolculuk sonrası akşam saatlerinde Çimkent´e ulaşıyoruz. Çimkent yaklaşık 700 bin nüfusuyla ülkenin 3. büyük şehri. Almaati´de olduğu gibi burada da çok katlı bina neredeyse yok denecek kadar az. Sadece oteller yüksek katlı. Onun dışında tüm binalar neredeyse 2-3 katı geçmiyor... Ama, binaların çoğu dökülmüş. Belli ki Ruslar döneminden kalma binalar. Gündüzleri sokaklar çok kalabalık değil; akşamları daha kalabalık. Her iki şehirde de aydınlatmanın Türkiye, hele hele Kayseri ile mukayesesi abesle iştigal dersek abartmış olmayız.

 

HAZRETİ TÜRKİSTAN´IN ŞEHRİ

Uçaktan indikten sonra ?İstanbul´ adını taşıyan bir Türk lokantasına gittik. Yine Türkiye´de herhangi bir lokantada göreceğimiz yemekleri yedik. Ama, ekmekleri çok güzel. Çimkent´te hemen her sokak başında tandır türü fırınlar gördüm. Geceyi Dostluk Otel´de geçirdikten sonra, kara yolu ile yaklaşık 2 saatlik bir yolculuktan sonra Yesi´ye, yani Türkistan´a ulaştık?

Giderken yanımda Hoca Ahmet Yesevi ile ilgili bir kitap götürmüştüm. Kitabı Kazakistan´a inmeden okudum.

Hoca Ahmet Yesevi, Türklüğe ve İslama çok büyük hizmet etmiş bir Allah dostu. Çocukluk yıllarımızda Anadolu´nun Türkleşmesi ve Müslümanlaşmasında Yesevi dervişlerinin çok büyük rolü olduğunu biliyorduk. Sadece Anadolu´nun değil Balkanlar´da da Yesevi´nin dervişleri İslam´a büyük hizmetlerde bulunmuştu. Yunus Emre, Hacı Bektaş´ı Veli, hep Yesevi silsilesinin gönül dostlarıydı. Sarı Saltuk´tan Gül Baba´ya binlerce derviş (alperen) bulundukları yörelerde Türklüğü ve İslam´ı yaşıyor ve yaşatıyordu. Askerlerden önce Yesevi dervişleri birer akıncı gibi gittikleri topraklarda İslam´ı ve Türklüğü anlatmışlardı.

 12. asırda yaşamış ve 13. asırda vefat etmiş olan ve Hazreti Türkistan olarak da anılan Yesevi Hazretlerinin türbe ve çevre düzenlemesi Türkiye tarafından yapılmış. Yesevi´nin vefatından yıllar sonra Timur üzerine bir türbe yaptırmış. Ancak, yarım kalan türbe daha sonra tamamlanmış. Bağımsızlığın ilanından sonra, Türkiye burada büyük bir alana adeta Yesevi Külliyesi yapmış. Kazakistan´ın külliyenin bakımını tam manası ile yaptığını söyleyemem?


/resimler/2017-11/2/1542436641747.jpg
/resimler/2017-11/2/1543430080429.jpg
/resimler/2017-11/2/1544254143708.jpg

 

 Heyet halinde doğruca türbenin bulunduğu alana gittik ve Hz Yesevi´nin manevi huzurunda dua ettik. Külliye çevresinde büyüklerden çok çocuklar vardı. Garip bir şekilde çocuklar ?Hello´ diyerek bizi İngilizce selamlıyordu. Az sayıdaki yaşlılarla ise elimiz göğsümüzde ?Selamın Aleyküm´ diye rahatlıkla selamlaşıyor ve anlaşıyorduk.

 

YESEVİ ÜNİVERSİTESİ

Türkiye, Türkistan´a manevi mimarının adını taşıyan bir üniversite kurmuş. Kazak-Türk Ahmet Yesevi Üniversitesi? Üniversitede binlerce öğrenci var. Üniversitenin inşaatı tamamen Türkiye tarafından yapılmış? Çoğunluğu kazak olmakla birlikte, Türk ve diğer ülkelerden de öğrenciler burada eğitim görüyor. Üniversitenin rektör vekili Türk. Burayı Türkiye´nin atadığı birkaç Kazak´ında bulunduğu bir mütevelli heyet mali yönden idare ediyor. Yani bir vakıf üniversitesi mantığıyla kurulmuş ve yönetiliyor.

 /resimler/2017-11/2/1545199457340.jpg

  Yesevi Üniversitesi´nin bir salonunda ?Basın Sergisi´ açtık ve sonrasında da ?Türk Dünyası Gazeteciler Şurası´nın üçüncüsünü gerçekleştirdik. Toplantıda Yesevi Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Kutalmış bizi yalnız bırakmadı.

Şura sonrasında Türk Dünyasında birlik ve beraberliği tesis etme ve gazetecilerin faaliyetlerine yönelik bir sonuç bildirgesi de yayımlandı; önemli kararlar alındı, tavsiyelerde bulunuldu.

Türkistan´dan; Yesevi Hazretleri´nin şehrinden üzülerek ayrıldık. Yine iki saatlik bir kara yolculuğu sonrasında Çimkent´e döndük. Çimkent´te ilk akşam yemeğimizi ?İstanbul´ lokantasında yemiştik; bu kez uğrak yerimiz ?Ankara´ lokantasıydı. Takdir-tesadüf; lokantanın aşçıbaşı Kayseriliymiş. Gazeteci heyetini görünce ?İçinizde Kayseri´den gelen var mı?´ diye sormuş. Beni görünce de ?Abi ben sizi televizyondan tanıyorum´ dedi.

Ertesi gün, yani Kazakistan´da geçirdiğimiz üçüncü günün sabahında Kırgızistan´a gitmek için uzunca bir yolculuğa çıkacaktık. Bu yolculuk izlenimlerini ve Kırgızistan´da gördüklerimizi izninizle yarın anlatalım.

YARIN : KIRGIZİSTAN NOTLARI