SAMİ DAYANGAÇ


Karne

GÖZLEM - Sami DAYANGAÇ


Karnenin sözcük anlamı; okul yönetimince öğrencinin derslerden aldığı notları ve devam durumunu gösteren belge olarak tanımlayabiliriz. Yani öğrencilerin başarı durumlarını gösteren evrak.

Şimdi nostalji deme modası var. Hadi biz de nostalji yapalım. Bizim zamanımızda eğitim ve öğretim şimdikine bakarak kat kat öndeydi. Her şeyden önce saygı temel unsurdu. Öğretmenler iyi yetişmiş(istisna her zaman bulunur) öğrencilerini yetiştirmeye çalışan gerçek eğitmenlerdi. Ecevit hükümeti döneminde Kayseri’de de öğretmen okulu vardı. Sağcılar sağ, solcular sol kaldırımdan gider gelir, ortada polisler bulunurdu. Hükümet öğrenci olayları ile baş edemeyince 40 günde tüm öğrencileri öğretmen olarak mezun edip atamalarını yaptı. Şimdiki neslin bir bölümünü eğitenler işte bu öğretmenler.

Sınavlar sıkı olur, ortaokuldan mezun olurken 3 dersten zorunlu sınava girilirdi. Şapka takma zorunluluğu vardı. Hatta cumartesi günleri de yarım gün okul vardı. Değişmeyen tek şey o dönemde de ısrarla yabancı dil dersi bulunur, müzik öğretmeni bu derse girerdi. Mezun olup da üç kelime konuşan olmazdı. Şimdi de yok çok şükür. Yabancı dili iyi olduğunu iddia eden bir yavruya bugün ‘neler yaptın yabancı dilinle anlat’ deyin yeter.

Sınıfta kalmanın olmaması, eğitmenlerin yetersizliği nedeniyle notlar artık Bolulu aşçıların yaptığı gibi bol kepçe veriliyor. Başarılı olan da, olmayan da takdirname alıyor. Not sistemi, sınıfta kalma sistemi adil uygulansa, rekabet olur, çocuklar hırslanır ve öğrenme yarışına girerler.

Herkesin beden eğitimi 5, yani en üst numara. Çocukları sanırsınız ki hepsi sporcu. Obezler ne olacak?

Şimdi düşünelim çalışmaya teşvik ve zorlama olmayan sistemde ilgili aileler eskiden dershanelere yollar üstlerinden sıkıntıyı, sorumluluğu atarlardı. Dershaneler kalktı. Şimdi aileler özel dersler alıyorlar. Çoğu da kendi öğretmenlerinden. Nasıl sistem ama?

TV’de bir yarışma programı var. İzlemeyenler netten izlesinler. Görsünler ki üniversitelere ne kadar boş öğrenciler gelip mezun da oluyorlar.

Bilgi yarışmasında çok basit sorulara kendi branşlarından dahi olsa cevap vermediklerini gören aileleri, öğretmenleri üzülüp utanıyorlar mı?

İster 40 günlük, ister 4 yıllık okulları bitirip öğretmen olanlar emeklilik yaşı gelene kadar başarılı olup olmadıklarına bakılmaksızın devletin garantisindeler. Çocuklar iyi yetişmiş, başarılı, başarısız olmuş umurlarında mı? Hiç kendilerini geliştiren, araştıran, yenileyen, ne öğretebilirim kaygısını çeken öğretmeniniz oldu mu? Öğrencilerin başarı durumlarını gösteren vesika var, karne. Ya öğretmenlerin?

Bol kepçe notların verildiği, sınıfta kalmanın olmadığı, öğretmenlerin yetersizliği, sınıfların doluluğu, öğretmenler kadar ailelerin ilgisizliği, rekabet ortamının olmadığı, okul başarı puanlarının yüksek çıkması ile okul müdürlerinin il müdürünün gözüne girme gayretleri olan sistemde çocukların takdirnamelerinin gerçekle ilgisi olmaz, olamaz.

Hangi sistem gelirse gelsin, eğitimi ancak idealist eğitimciler düzenler. Kılıkları kıyafetleri, dişlerinin temizliği, üstlerinin sigara kokmaması, öğrettiklerine örnek olmaları ile geleceği şekillendirecekler yine bu idealist eğitimcilerdir. Mesleğini hakkıyla yerine getiren, her şeyi ile örnek olan öğretmenlerimize(azınlıktalar ne yazık ki) selam olsun. Sistem böyle diye okul bahçelerinde telefonla oynayan beden eğitimi öğretmenleri gibi değiller çok şükür.

Bu sistem değişmeli, ama nasıl?