H. Ali YILDIRIM


Kamu Yönetimi ve Liyakat

Yeni Dünya - H. Ali YILDIRIM


Devlet kendi görevlerini yerine getirmek için teşkilat ve sistem kurar, yürümesi için de ehil insanlar görevlendirir ve bu şekilde kamuyu yönetir. Bu kapsamda devlet kademelerine gerekli donanıma sahip ehil personel atanması esastır, biz buna liyakat ta diyoruz. Liyakat layık olma, bir şeyi hak etmek anlamındadır. Ancak gerçek yaşam pek te öyle olmuyor, bazen liyakat yerine lakaytlık ve sıradanlık ta görülebiliyor. Bunun bazı nedenleri olabilir:

Partizanlık: Yani devlet aygıtının işlemesi için gerekli atamalar yapılırken önce partinin gözetilmesi durumudur. Bu bir tür iktidarı güvence altında tutma refleksidir. Partizan kadrolaşma denen şey budur ama bu durumu kim neye göre ölçüyor bilmiyoruz. Çoğu kez böyle bir şikâyette bulunan da aslında kendi çıkarına partizan duygularla hareket ediyor olabilir. 8. Cumhurbaşkanı Özal´ın bu konuda bir sözü vardı, yanlış hatırlamıyorsam, ?Senin adamını atayım da altımı mı oysun?? gibi bir cümleydi, özeti budur, kısmen haklı da olabilir, çünkü söz geçiremeyeceğiniz bir kadro ile yönetmeyi başaramayabilirsiniz. Diğer taraftan sırf partiye çok hizmeti geçti diye vasıflarına bakılmaksızın yapılacak bir görevlendirme de yönetim ve temsil zafiyeti yaratabilecektir?

Özensizlik: Siyasetle doğrudan ilgisi olmayan daha alt kurumlarda yapılan atamalarda ise, partizanlık olmasa bile, devlet vizyonunun olmaması, özensiz yazılmış kanun ve yönetmelikler, ya da duygusal yaklaşım ve akraba gözetimi gibi nedenlerle özensiz atama yapılabilmektedir. Bu da sistem kalitesini düşürüp, saygınlık yitimine yol açabilir?

Günü Kurtarma: Devlet işleri uzun solukludur ve devlet hafızayla vardır, süreklilik ve istikrar gerektirir. Bu da uzun soluklu personel ataması ile olur. Her beş yılda bir yapılacak anlayış değişikliği sürekliliği ve köklülüğü bozacaktır. Örneğin 20-30 yıl sürecek bir toprak reformunda görevli kilit personeli her 5 yılda bir değiştirirseniz proje sekteye uğrayabilir?

Gereksiz Teamül: Hastane ve üniversitelerde tıp ve akademi uzmanlarının yönetim ve idari görevlerde meslek dışı istihdam edilerek asıl görevlerinden uzaklaştırmak çok doğru mu düşünmek gerekiyor. Çünkü kamu yönetimi tamamen farklı bir kariyer alanıdır ve kendine has uzmanlık ve tecrübe gerektirmektedir. Oysa günümüzde tecrübe anlayışı, herkesin kariyerinde görebildiklerinden ibaret kalıp, ortak anlayış ve standarttan yoksundur, kişinin görmek istediği kadardır?

Devlet yönetiminde uygulanması zorunlu olan ilkeler vardır: ?Bütünlük?, ?tecrübe?, ?stratejik düşünme?, ?gizlilik?, ?bilmesi gereken prensibi?, ?devamlılık?, ?arşivleme?, ?kurumlar arası uyumluluk?, ?milli değerlere bağlılık?, ?uluslararası farkındalık? bunlardan bazılarıdır. Bu yüzden personel atanmadan önce birkaç yıl stajyer, yardımcı, vb. görevlerde pişmesi daha doğrudur. Yargıda ise kürsü şartı olarak mesela ?35 yaşını doldurmuş avukat ve savcılardan seçilir, 5 yıl yardımcı hâkimlikten sonra kürsüye atanır? şartı getirilebilir?

Sürekli bir devlet çarkı sistematiği geliştirmek için; Teşkilat ve kamu yönetimi yeniden tasarlanmalı, paketin içine bir de ?Devlet Akademisi? eklenmelidir. Kamu yönetiminde görev alacak kişiler üst, orta ve alt düzey eğitimlere tabi tutulmalı ve sertifika sahibi olmalıdırlar. Bu sayede kamu yönetiminde istihdam edilecek doktor, akademisyen, mühendis, hukukçu veya başka uzmanların, devlet çarkına uygun, ortak bir paradigma sahibi olmaları sağlanabilir...

İşe öncelikle, kurumların misyon ve vizyonunun birer paragrafı geçmeden yazılmasıyla başlanmalıdır. Her birim bir alt biriminin misyon, vizyon, teşkilat yapısını ve görev tanımını yapmalı, uygulama sonuçları analiz edilmelidir. Bu çalışma devlette bütünlük ve anlayış ortaklığı getirecektir. Çünkü liyakatı herkes farklı tanımlıyor. ?Devlet Akademisi? kurulması hem işlemde hem de liyakatte standartlık getireceği gibi ölçme ve değerlendirme imkânı da sağlayacaktır?