ASIM CENGİZ GÜR


İSLÂM`IN HEDEFLERİ

İSLÂM`IN HEDEFLERİ


Nimetlerin en büyüğü, müslüman olmak nimetidir. Çünkü insan müslüman olduğu zaman, ebedî saadeti sağlıyor. Yâni ahirette cennete gitmeyi, böylece sonsuz saadete ermeyi Allah müslümanlara ihsan ettiği için, ahiret saadetinin en mühim şartı olan imanı kazanmış oluyor.

 En güzel nizam, Allah`ın kullarına ihsan ettiği nizamdır. Çünkü Allah`ın kanunları beş ana kaideyi, ana hedefi hedeflemiş, beş gayeye ulaşmayı sağlamak için kural koymuştur:

 Birincisi: Yanlış inancı engellemek, imanı korumaktır. En önemli hedef bu...

 Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) : "Benim ve Allah`ın benden önceki gönderdiği bütün peygamberlerin söylediği sözlerin en faziletlisi, en üstünü `Lâ ilâhe illallah` sözüdür" diyor. Allah var, şeriki, naziri yok, ortağı yok; sadece Allah var. Sadece âlemleri yaratan Allah`a insanların ibadet etmesi lâzım! En büyük kaide budur. Onun için Hazret-i Adem (a.s.)`dan itibaren bütün peygamberler, bu inancın insanlarda doğru yer etmesi için; eğer yanlış bir inanç türemişse, o inancın düzeltilmesi için çok büyük mücadele vermiş.

 Allah`ın emirlerinin ikinci amacı: İnsanın vücudunu korumayı esas almıştır. İslâm dinine göre insanın vücuduna zarar vermek, vücudu zarara uğratmak caiz değildir. İslâm`ın bütün kuralları insan vücudunu korumak için, sıhhatini korumak içindir. Yüce Allah bu vücudu bir emanet olarak vermiştir. Bunun zarara uğratılmaması lâzım! Vücuda zararlı her şeyi yasaklamıştır İslâm. İnsanın vücuda ihtimam etmesi lâzım, bakması lâzım, emaneti iyi koruması lâzım!

 Üçüncü olarak: sağlam aklın, sağlam muhakemenin korunmasını esas almıştır. Yâni şuurun korunmasını esas almıştır. Şuurun korunmasını engelleyen, şuuru gideren, aklı gideren her şeyi yasaklamıştır. Meselâ içki, afyon, esrar bunun için yasaktır.

  Dördüncü olarak da aileyi korumayı hedef almıştır, nesli korumayı hedef almıştır. Onun için aile düzeni vardır, yuva vardır. Hanım bellidir, koca bellidir. Çocuklar bunlara emanet edilmiştir. O hiç bir şeye gücü yetmeyen çocuklar, o zavallılar, dünyaya geldiği zaman ağlayarak gelen o varlıklar, aciz varlıklar bu iki şefkatli büyüğü tarafından büyütülür. Nizam böyledir. Bu nizamı korumaya, desteklemeye çok önem vermiştir. Onun için, nesli ve aileyi korumak için nikâh sevaptır, evlilik sevaptır.

 İslâm`da aile nizamı var, çoluk çocuğa sevgi, şefkat var, onları büyütmek var, onları büyütmek çok sevap. İnsan neslinin üremesi için çare, gayrimeşru yollar değil, İslâm`ın gösterdiği yoldur. Onun için nesli korumayı da esas alıyor İslâm dini. Aile yuvasını tavsiye ediyor. Bunun için kanunlar koymuş, yasaklar koymuş, emirler var. O emirlere uymak gerekiyor.

 Beşincisi: Malı mülkü de israf etmemeyi ve yakıp, kırıp, dökmemeyi dinimiz emrediyor.

 O halde nizam-ı âlem İslâm`la kàimdir. Yâni dünyaya İslâm hakim olsa, her şey güzel olacak. Polislere, mahkemelere iş kalmayacak, her şey güzel olacak. Ama insanlar bu gerçeği göremiyorlar. Görememelerinin bir kaç sebebi var, bir kaç mâni var. O mânilerden dolayı İslâm`a gelemiyor veya imanlarını kemale erdiremiyor insanlar.

 En başta şeytan var. Açık seçik kesin bir düşman şeytan. Bu şeytan açık bir düşman ama, görünüşü açık değil. Düşmanlığı açık bir düşman. Gözden gizli, insanın aklında, insanın içinde, insanın fikrinde, insana yanlış fikirler vesvese edip insanları yanlış yola çekiyor. En büyük şer kaynağı o. Bizler de yapılması gereken işin doğru mu yanlış mı olduğunu düşünüp, kendi kendimizi tutabilmeliyiz. İnsanoğlunun elinde bu imkân ve bu güç var. O halde bu gücü kullanmamız lâzım!..

 İkincisi, insanın içinde kendisine ait bir varlık , nefsi var. O da insana bir şeyler söylüyor, şeytan gibi o da vesvese verir. Nefis şeytandan daha kuvvetlidir, bayağı inatçıdır, bayağı istediğini yaptırır. Hoşuna giden şeyin karşısında dayanamaz nefis. O da bir düşman. O da insana Allah`ın kurallarını, kanunlarını, dinin hükümlerini çiğnettirir.

 Üçüncüsü, kötü arkadaşlar, kötü çevre var. Kötü arkadaş, kötü çevre insanı içine alır, o toplumun o havası içinde insan yuvarlanır gider. Onun için iyi çevre edinmek lâzım! Akıllı bir insanın, dünya ve ahirette mutlu olmak isteyen bir insanın mutlaka çevresini düşünmesi, iyi bir çevrede yaşamıyorsa, onu değiştirmesi lâzım! O değişmeden, ortam, muhit, çevre, arkadaş grubu, içinde yaşadığı toplum değişmeden, insan iyi insan olamaz. Bunun karşılığında bizim de kendimizi destekleyen, müslümanca yaşamamızı sağlayan iyi bir çevre kurmamız lâzım!.. İyi bir çevre kurmak, cami kurmaktan da önde gelir. İyi bir çevre kurulursa, iyi bir toplum camiyi de yapar. O halde insan gittiği bir yerde, yaşadığı yerde çevresini kurmalıdır. Çevresini inşa etmelidir.

 Dördüncüsü, kötü düşünceler, kötü kitaplar, kötü ideolojilerdir. Bunlar da çok aldatıcıdır. Hepsinin kendi içinde bir mantığı vardır. Onları dinlerseniz tutarlıdır da. Kendi mantığı içinde, temelinin üstünde icra ettiği şeyler de kendisine göre tutarlıdır. Yanlış bir girdaba, anafora girdi mi insan, çok kötü olur. Allah korusun. Birçok insan sahip olduğu fikir, ideoloji için sonu ölüme varana kadar çabalar. Yanlış bir fikir uğruna canını veriyor dünya üzerinde pek çok kimse... O da çok önemli. En tehlikelilerinden birisi. Çünkü onun tedavisi ondan daha kuvvetli bir ülkü, bir ideal, bir fikirle olur. O kuvvetli fikri, İslâm`ı tam öğrenememişse bir insan kapılanır. Komünizme kapılanır, sosyalizme yakalanır, felsefenin bin bir türlü tuzağına yakalanır. İnsan ancak, Allah`tan samimiyetle, samimi olur da doğruyu isterse, doğruyu bulabilmesi, o yanlış ideolojilerden kurtulabilir.

 Allah`a sonsuz hamd ü senâlar olsun. Bize İslâm`ı nasib etti. Bizi müslüman olarak yaşattığı gibi, müslüman olarak iman-ı kâmille de şu hayat imtihanını tamamlayıp, huzuruna sevdiği razı olduğu kul olarak varanlardan eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e cennet-i a`lâda komşu eylesin.