İDRİS YAVUZ


İSLAMDA YÖNETİM ANLAYIŞI VE SORUMLULUK

YAVUZCA - İdris YAVUZ


‘Adalet Mülkün Temelidir’ sözünü en iyi uygulayan Hz. Ömer’den iki güzel hizmet anlayışını sizlerle paylaşmak istiyorum.

En çok hadis rivayet eden Sahabelerden biri olan İbn-i Abbas anlatıyor: "Soğuk bir kış gecesiydi. Halife Hz. Ömer'in evine gidip onunla konuşmak istedim. Yolda giderken bir karaltı gördüm. Bu Halife Hz. Ömer’di. Merak ettim, gece saatinde niçin dolaştığını sordum. Hz. Ömer evlerin kapısının önünde bir müddet duruyor etrafı dinliyor, halkının sıkıntısı olup olmadığını bilmek istiyordu. Bu yüzden geceleri dolaşıyordu.

Şehrin dışına çıktık. Yolun sonundaki bir evden, ağlayan çocuk sesleri geliyordu. Selam verip izin isteyerek içeri girdik. Yaşlıca bir kadın ocağın başında ateşin üzerindeki tencereyi karıştırıyor, çocukları susturmaya çalışıyordu. Evine gelenin Halife olduğunu bilmiyordu, Hz. Ömer, kadına sordu: "Bu yavrular neden ağlıyor? Kadın: "İki günden beri açlar." dedi.

Hz. Ömer: " Niye yemek vermiyorsun?" diye soracak oldu; hıçkırıklar boğazına düğümlendi:"Şu ateşte kaynayanı yemek mi sandın! Çocukları avutabilmek için tencereye çakıl taşları koydum, karıştırıyorum. Pişirecek hiçbir şey yok. Bunlar yetim torunlarımdır. Oğlum, kocam ve kardeşlerim şehit düştüler. Aç ve perişanız. " dedi.

Hz. Ömer: " Halifeye neden durumunu anlatmıyorsun?”

Kadın " Ömer İnsanların halini neden sormaz. Müslümanların reisi olmayı kolay mı sanıyor!"

Hz. Ömer'in gözleri yaşardı: "Valide doğru söylüyorsun ama Halifeye gidip derdini anlatmadıktan sonra o senin halini bilmez ki."

Kadın: "Mademki dertlilerin derdini görmeyecekti, neden Halifeliği kabul etti? ” dedi.

Hz. Ömer bitkin bir sesle "Valide haklısın, sen çocukları avut ben hemen dönerim." diyerek oradan ayrıldı, doğruca devlet hazinesine vardı, un çuvalı sırtına aldı, benim elime de yağ kabı tutuşturdu.

"Ey müminlerin emiri! İzin verin de çuvalı ben sırtıma alayım." dedim. Hz Ömer: "Hayır, kadın doğru söyledi. İdarem altındaki fertleri düşünmek zorundayım." Dicle nehri kenarında otlayan bir koyunu kurt kapsa ilahi adalet onu Ömer'den sorar. Şu yaşlı kadın ve yavruları kimsesiz kalırsa vebali Ömer'in omuzlarındadır.

Doğruca acuzenin evine geldik ve Hz. Ömer pişirdiği yemeği çocuklara yedirdi.

Yaşlı kadın: " Yüce Mevla’m seni Hz. Ömer'in makamına oturtsun. Oraya Ömer'den çok sen yakışırsın" dedi.

"Hz. Ömer, kadına:"Valide, yarın Halifelik makamına gel; sana yetim maaşı bağlatayım" dedikten sonra dışarı çıktığında sabah ezanı okunuyordu. Ertesi gün kadın Halifelik makamına geldi, Hz. Ömer’i görünce şaşkınlıktan dona kalmıştı.

Hz. Ömer kadına ve şehit yavrularına maaş bağladı. İlk maaşı kadına verdi ve helallik diledi.

Bir başka örnekte ise; Peygamberimizin sevgili eşi Hz. Ayşe (r.a.), Hz. Ömer hakkında, “Ömer denince adalet, adalet denince Allah hatırlanır” diyor.

Hz. Ömer Hac’da idi. Adamın biri onun yanına geldi ve feryat ederek ağlamaya başladı. Hz. Ömer adama hitaben:

“Ne oldu, niye feryat-ı figan ediyorsun? Eğer borçlu isen, yardım edelim. Bir şeyden korkuyorsan seni koruyalım. Fakat birini öldürdünse, elimizden bir şey gelmez, kısas yapılır. Komşularından memnun değilsen, seni başka bir yere gönderelim” dedi. Adam bunun üzerine;

“ Ya Ömer! Ben bazı hatalar yaptım, bir takım suçlar işledim. Valimiz Ebû Musa bana ceza olarak sopa attırdı, saçlarımı kestirdi, yüzümü siyaha boyattı, halk arasında dolaştırdı. Halka; “Bu adamla ilişkilerinizi kesin.” diye emretti. İnsanlar, artık benim yüzüme bakmaz oldu. Şeref ve itibarım ayaklar altına alındı. Bu duruma son derece üzüldüm. Bu arada vâliye karşı öfkem de arttı. Sonra şu üç şeyden birini yapmayı düşündüm:

Ya silahımı alıp Ebû Musa’yı öldürecektim veya sizden beni Şam’a gönderip orada yerleştirmenizi isteyecektim. Yahut da düşman bir ülkeye sığınıp orada dilediğim gibi hür yaşayacaktım. Sonunda inancım gereği size gelip durumu anlatmaya karar verdim.” dedi.

Hz. Ömer adamın anlattıklarından çok etkilendi ve “Bu düşündüklerinden hiçbiri hoşuma gitmedi.” dedi. Sonra da vali Ebû Musa’ya şu mektubu yazdı:

“Allah’ın selamı üzerine olsun. Teym kabilesinden falan oğlu falana yaptıklarını öğrendim. Vallahi, bir daha kanunların gerektirdiği ceza ile yetinmez, haddi aşarsan; ben de senin yüzünü boyar, halkın arasında dolaştırırım. Ne demek istediğimi anlarsın. Derhal halka emir ver, o adama iyi davransınlar. Cezasını çektiği suçtan dolayı bir daha onu kınamasınlar. Eğer tövbe ederse, şahitliğini de kabul et.”

Hz. Ömer, bundan ayrı olarak, adama bir binek, 200 dirhem para verdi, memleketine geri gönderdi.

Hz. Ömer bir gün halka:

“ Seçtiğim hayırlı bir insanı size vali tayin eder, sonra ona adaletle hükmetmesini emredersem, halifelik vazifemi lâyıkıyla yerine getirmiş sayılır mıyım?” diye sordu. Halk,

“Evet” diye cevap verdiler. Hz. Ömer ise:

“Hayır, benim vazifem bununla bitmiyor. Tayin ettiğim kimsenin, emrettiğim şeylerle amel edip etmediğini kontrol etmedikçe vazifemi tam olarak yerine getirmiş sayılmam.” dedi.