ASIM CENGİZ GÜR


İMANIN TADI

İMANIN TADI


Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) :

“Üç şey kimde bulunursa, imanın tadını bulur: Allah ve Resulünü başka her şeyden çok sevmek; Sevdiği kişiyi yalnızca Allah için sevmek; imandan inkara dönmeyi, ateşe atılmak kadar kötü görmek” buyurmuşlar.

Efendimiz (s.a.v.), bu hadisi şerifleriyle iman etmekle kalmayıp, imanın tadına varmak gerekliliğini de vurgulamaktadır. Nasıl ki sağlıklı bir insan ile hasta bir insanın, yediklerinden aldıkları tat farklı ise, hatta hasta olan “bir tat alamıyorum” diyor ise, imanımızın kemale ermesi ile sadece “iman ettim” demek arasında da elde edileceklerin farklı olduğu anlatılmak isteniyor. İmanımızın bize dünyada ve ahirette vesile olacağı ikram ve nimetlerin, ancak imanımızın kemal seviyesi ile alakalı olduğu ifade olunuyor.

Peki imanımızın kemali, hayatımıza yansıması, imanın tadını almamızın şartları nelermiş bu hadisi şerife göre:

Birincisi: Allah’ı ve Resulünü onlardan başka her şeyden daha çok sevmektir. Mü’minler, nimet verenin ancak Allah olduğunu, Allah’ın dışında ne veren ne de engelleyen bulunmadığını, Allah’ın dışındakilerin ancak rızık ve nimetler için birer aracı olduğunun farkında olmalıdırlar. Her şeyi yaradan ve hüküm/kanun koyan Yüce Allah’ın emrettiği ve yasakladığı şeylerde kesin olarak dünyada ve ahirette bir iyilik olduğunun, kurtuluşun ancak Allah’ın emir ve yasakları çerçevesinde bir hayat sürerek elde edilebileceğinin bilincinde olmalıdırlar. Ve Allah’ın emir ve yasaklarını iletmesi, uyarması, ikaz etmesi, hayır ve güzelliklerle müjdelemesi, yol göstermesi, önderlik etmesi için gönderdiği peygamberinin de, ancak vahiy ile konuştuğunu, Allah adına tebliğ ve irşadda bulunduğunun hatırdan çıkartılmaması gerekmektedir. Allah’ın Elçisinin (s.a.v.), mü’minlere karşı çok şefkatli ve onlara düşkün, insanların kurtuluşa/hidayete ermelerine arzulu ve onların ateşe azaba uğratılmamaları için gayretli olduğunun farkında olmalıdır.

İkincisi: sevdiği kişiyi yalnızca Allah için sevmektir. Herhangi bir menfaat veya dünyalık için değil, sadece Allah rızası için sevmektir. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir başka hadis-i şeriflerinde kıyamet gününde hesap için o yakıcı güneşin altında endişe ile beklenilen zamanda, arşın gölgesinde gölgelenenler arasında “birbirlerini Allah rızası için sevenler” olduğunu haber vermektedir. Hesap gününde Yüce Allah (c.c.), birbirlerini sadece Allah rızası için sevenlere ayrıca rahmet ve mağfiret edecek ve onları sevindirecektir. Bu sebeple bizler de Allah’ı ve Elçisi Efendimiz (s.a.v.)’i her şeyden çok sevmenin yanısıra, birbirimizi de sadece Allah rızası için sevmeliyiz. Hatta sevdiklerimiz Allah katında kıymetli, salih insanlar olmalıdır ki, yine başka bir  haberde belirtildiği üzere “Kişi sevdiği ile beraber olacaktır” müjdesine  nail olarak, ahirette de o Salihlerle birlikte olabilelim.

Tüm bu sevgiler bizi Allah’ın emirlerine uymaya, yasaklarından kaçınmaya ve kadere razı olmaya yöneltir. İmanımızın kemali ancak Allah ve Elçisi’nin bildirmiş olduğu hayatı sürmekle elde edilebilir. Hayatı sürerken, haram ve yasaklardan kaçınmaya özen göstermek, Yüce Allahı ve Elçisini sevdiğimizin de bir göstergesidir. Hata ve günahların küçüklüğüne bakmamak, kime karşı işlendiğini düşünmek de işte Allah’ı ve Elçisini mi, yoksa o hatalı davranış ve kazancı mı daha çok sevdiğimizin bir imtihanıdır. Yüce Allah (c.c.), dünya imtihanını layıkı ile vermeyi ve geçmeyi hepimize nasib ve müyesser eylesin.

Üçüncü olarak da: imandan sonra inkara dönmeyi, ateşe atılmak kadar kötü görmektir. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), her ne kadar bir temsilde bulunmuş ise de, Kur’an ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.), imandan yoksun olarak bu dünyadan ayrılanların ebediyyen ateşte olacağını ve cehennemden çıkmayacağını haber veriyor. İnsanın sahip olduğu en büyük nimet nedir diye sorulsa cevabı hiç şüphesiz iman olur. Çünkü bir insan mü’min olmakla, eşi benzeri olmayan, sonsuz güç ve kudret sahibi, Yaratıcı Tek Allah’a ve onun gönderdiği Elçiye inanmakla; nasıl bir hayat sürerse sürsün bu imanını kaybetmediği sürece gideceği yerin neticede Cennet olduğunu hatırdan çıkartmamalıdır. Kur’an-ı Kerim bizi :

“Ey iman edenler! Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin” diyerek uyarmakta; hesap gününde “İnanmanızda sonra kafir mi oldunuz? Öyle ise inkar etmiş olmanız yüzünden tadın azabı denilir” diye bildirmektedir.

Yüce Allah (c.c.) dünyada iman ve islamdan ayrılmamayı, hata ve kusurlarımız sebebiyle pişmanlıkla Yüce Allah’a yönelmeyi, tevbe etmeyi ve günahlardan sakınarak, imanımızı kaybedebileceğimiz endişesini taşıyarak yaşamayı nasib ve müyesser eylesin.