ASIM CENGİZ GÜR


İLMİN KAPISI Hz. ALİ (r.a.)

Notlar - Asım Cengiz GÜR


(Allah ondan razı olsun Hazreti Ali, Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in amcası Ebû Tâlib´in oğluydu. Ebû Tâlib, maddi durumu iyi olmamasına rağmen, uzun yıllar Peygamber Efendimizi kendi yanında büyütmüş hatta, o sofraya gelmeden ailesinden kimseyi yemeye başlatmazdı.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), (Allah ondan razı olsun) Hazreti Hatice´yle evlendikten sonra, amcası Ebû Tâlib´in yükünü hafifletmek ve ona minnet borcunu ödemek düşüncesiyle hazreti Ali´yi yanına aldı. O sıralar hazreti Ali efendimiz 4-5 yaşlarında idi. Çocukluk yılları Efendimiz (s.a.v.)´in yanında ve O´nun terbiyesi altıda geçti. Künyesi Ebu Hasan ve Ebu Turab (toprağın babası), lakabı Haydar; ünvanı Emiru´l-Mü´minin´dir. Ayrıca ´Allah´ın Arslanı´ ünvanıyla da anılır.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´e peygamberlik vazifesi geldiğinde hazreti Ali henüz on yaşında idi ve Efendimiz´e ilk iman edenlerden oldu. Daha önce hiç puta tapmamıştı. Onlardan hep nefret ederdi. Mekke devri boyunca Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in yanından hiç ayrılmadı. Hicret sırasında da Peygamber Efendimizin yatağına yatmakla mühim bir vazife gördü.

Bir gün (Allah onlardan razı olsun) Hazreti Hasan ve Hüseyin rahatsızlanmıştı ve Hazreti Ali ile hazreti Fatıma iyileştikleri taktirde üç gün oruç tutmayı adadılar. Çocukları şifaya kavuşunca adaklarını yerine getirmek üzere oruca başladılar. İftar vaktinde evlerinde sadece ekmek vardı. İftara az kala kapılarına bir yetim geldi ve yiyecek istedi. O ekmeği ona verdiler ve su ile iftar ettiler. İkinci günün iftarında bir fakir ve üçüncü günün akşamında da bir esir gelerek yiyecek isteyince, ellerindeki yiyecekleri onlara verdiler. Bu hal onları bedenen güçsüz bıraktı ve Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in dikkatlerini çektiler. Durumlarını sorunca Hazreti Ali başlarından geçenleri anlattı. Bu olay üzerine İnsan Sûresi´ndeki şu âyet-i kerimeler nazil oldu:

?Doğrusu iyiler, (cennette) karışımı kâfûr olan (dolu) bir kadehten içerler. (O kâfûr) bir pınardır ki Allah´ın (iyi) kulları ondan içer(ler) ve istedikleri yere akıttıkça akıtırlar. (Onlar, dünyada) adaklarını (ve ahitlerini) yerine getirirler ve fenâlığı (her tarafa) yaygın olan bir günden korkarlar(dı). Yoksula, yetime ve esire, kendilerinin ?arzu ve ihtiyaçları´ varken/?seve seve´ yemek yedirirler: ?Doğrusu biz sizi, sadece Allah´ın rızası için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür de istemiyoruz. Çünkü biz ?yüzleri ekşiten ve asık suratlı yapan´ (dehşetli ve kara) bir günde Rabbimizden korkarız.? (derlerdi). Allah da, o günün şerrinden onları korur ve (yüzlerini) bir parlaklık ve sevince kavuşturur. (Nefislerinin arzularına ve eziyetlere) dayandıklarından dolayı onları cennet ve ipekle mükâfatlandırır.?

Bu âyet-i kerime onların tüm açlıklarını ve sıkıntılarını unutturdu. Hazreti Ali Efendimiz, kendisinden önceki üç halifeye bütün gücüyle destek oldu. Üç halife de, mühim meselelerde Hz. Ali´yle istişare ederek onun fikrine değer verdiler. Hicret´in 40. yılında Kûfe´de şehit edildi. Onun sözlerinden bir kaçını istifade edilmek üzere sunuyoruz:

"Akıl gibi zenginlik; cehalet gibi fakirlik; edeb gibi güzel bir miras ve danışmak gibi de yardım yoktur."

?Bilesiniz ki, insanlar ortaya koydukları maharetlerle temayüz ederler; iyi, güzel ve sağlam eserlerle tanınırlar. Her insanın değeri, sergilediği kaliteli iş ve güzel eserle ölçülür. O halde (hakikatin vuzuha kavuşması için) konuşun ki, değerleriniz ve seviyeleriniz ortaya çıksın!?

"Dünya bir sona doğru başını alıp gitmekte, ahiret ise koşarak bize doğru gelmektedir. İnsanlar arasında dünyanın da âhiretin de tâlipleri vardır. Siz âhirete tâlip olmaya bakın; eyyamcı olmayın! Bugün hesap günü değil iş günüdür; ama yarın artık iş yok, yalnız hesap vardır."

?Size en büyük âlimin kim olduğunu haber vereyim mi? Allah´ın kullarına O´nun yasaklarını cazip göstermeyen, Allah´ın verdiği mühlete aldanıp da onlara ilâhî azaptan kurtulduklarını telkin etmeyen ve O´nun rahmetinden ümit kesilmesine sebep olmayan kimsedir.?

"Ey insanlar! Fitne dalgalarını kurtuluş gemisiyle aşın, birbirinizden nefret etmeyin. Öğünme taçlarınızı başınızdan çıkarın ... "

"Sözlerinin amellerinden sayıldığını bilen kimse, az konuşur ve ancak kendisini ilgilendiren şeyleri söyler."

"Bir şeyi ayıplayan, o şey ile imtihan edilir. "

"Söz ok gibidir. Senden çıktı mı, artık sen ona değil, o sana hakim olur."

 ?(Yöneticiler!) Halka karşı daima içinizde sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayın ve onları azarlamayın. Müslüman olsun olmasın herkese aynı davranın. Müslümanlar kardeşleriniz, Müslüman olmayanlar ise sizin gibi bir insandır. Affetmekten utanmayın. Cezalandırmada acele etmeyin. Emriniz altında bulunanların hataları karşısında hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyin. Taraf tutmayın, bazı insanları kayırmayın. Bu tür davranışlar sizi zulme ve despotluğa çeker. Memurlarınızı seçerken zalim yöneticilere hizmet etmemiş ve devletin suçlarından ve zulümlerinden sorumlu olmamış bulunmalarına dikkat edin. Doğru, dürüst ve nazik kişileri seçin ve çıkar ummadan ve korkmadan acı gerçekleri söyleyebilenleri tercih edin. Halkın güvenini kazanın ve onların iyiliğini istediğinize kendilerini inandırın. Hiç bir zaman vaadinizden ve sözünüzden dönmeyin. Esnaf ve tüccara dikkat edin; onlara gereken önemi gösterin, fakat ihtikar, karaborsa ve mal yığmalarına izin vermeyin. Görevinizin yoksul, sakat ve yetimlere bakmak olduğunu hiç aklınızdan çıkarmayın. Memurlarınız onları incitmesin, onlara kötü davranmasın. Onlara yardım edin, koruyun ve yardımınıza ihtiyaç duydukları her zaman huzurunuza çıkmalarına engel olmayın.?

Yüce Allah (c.c.), şefaatlerine erdirsin ve ahirette birlikte kılsın. (âmin).