H. Ali YILDIRIM


İLİŞKİLERDE ÜÇÜNCÜ KİŞİ ETKİSİ

YENİ DÜNYA - H. Ali YILDIRIM


Sayısı kaç olursa olsun bir ilişkiye dâhil olan iki kişinin haricindeki herkes “Üçüncü kişi” diye anılır, dördüncü, beşinci vs. denmez, çünkü ilişkiye dâhil olan herkes üçüncü taraftır. Üçüncü kişiler tarafların hislerini bilmediklerinden, sadece gördükleri ya da gördüklerini zannettikleri şeylerle yorum yaptıklarından, ya da gizli kıskançlıktan, ya da çarpık düşünce şeklinden, ya da sırf böyle yapmayı sevdiklerinden dolayı ilişkileri çoğu zaman iki kişinin iradesinin dışına sürükleyebilmektedirler. Bu yüzden ilişki (arkadaş, kardeş, sevgili, eş, anne, baba fark etmez) iki kişilik kalmalıdır. Sloganı şu: “Üçüncü kişi fazla kalabalıktır”.

Bu tür ilişki şekline “Üçleme” / “Üçgenleme” deniyor. Yani ilişkideki kişilerden biri ya da her ikisi ortak arkadaşları üzerinden diğerine örtülü ya da açık mesajlar iletiyor, böylece sorun çıktığında “Ben demedim / yapmadım, öteki saçmalamış” diyerek sıyrılma şansı elde ediyor. Tanımı böyle. Bu tür bir ilişki şeklinin kişi açısından faydası, her zaman iyi polis olma imkânı sunmasıdır, kötü polisliği arkadaş hatırına bir başkası üstlenmektedir. Yani kişi kendince karşıyı rahatsız edecek hiç bir şey yapmamış olduğunu zanneder. Ancak durum öyle değildir, ikinci kişi taşın nereden geldiğini fark ettiği an çok çabuk bir “güven yıkımı” başlayacak ve ikinci kişinin açık sözlü, ya da entrikacı olması durumuna göre, ya “çatışma” başlayacak ya da “gizli akıl oyunları” devreye girecektir. Farkındalık varsa çatışma bir yerde öyle veya böyle sonuçlanır, ancak gizli akıl oyunlarına girilmişse, her iki kişiyi de oldukça yıpratıcı, sinir bozucu uzun bir süreç bekliyor olacak, bu sürece “karşıdakini alt etmek / yenmek” duygusu hâkim olacaktır. Maalesef iki kişinin duygu alt yapısına uygun olarak bu akıl mücadelesi, basit çatışmadan başlayarak, intikamcı yaklaşımlara kadar uzanabilmektedir. İşin hazin yanı, üçüncü kişiler bazen aşırıya gidip, taraflardan birini çalabilmekte ve bu defa mağdur olan hırsız olanı “sırtından bıçaklamak” la suçlayabilmektedir. Bu durumun mağdur için doğru izahı, “pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” tır, çünkü sansarı kümese sokan kendisidir…

Bu davranış şekline ülkemizde ailelerde çok rastlanmaktadır, evlilikler 6 kişilik olmakta, yeni kurulan evin içinde 4 ebeveynin, sözü, öğretileri ve ruhu dolaşabilmekte, ilişkide olan ikili kuşatılmış olduğu için birbirlerine kendi iradeleri dışında başkalarının bakış açısına göre muamele yapabilmekte ve ortaya bir problem yumağı çıkmaktadır. Özel ilişkilerde de yakın arkadaş müdahalesi çok sık rastlanan bir durumdur. Kişi bazen kendi isteğiyle bir üçüncü kişiyi ilişkiye dâhil edebilmektedir. Bunu eski alışkanlıklarından dolayı ya da kendini güvende hissettiği için yapıyor olabilir. Sebep, yakınlık derecesi ve niyet ne olursa olsun, “üçüncü kişi her zaman yıkıcıdır”. Çünkü o kendini ne kadar akıllı zannederse etsin, her şeyi kendi algısına göre yorumlar ve iki kişinin hangi mecrada dolaştığını bilemez. Bildiğini iddia edenler, zannettiğini ima ediyordur, ya da bir projesi vardır. Fakat ilişki zan ve proje üstüne kurulamaz, ilişki geldiği ve olduğu gibidir, yapıcılıkla büyüyebilir. Empati demiyorum çünkü bu tür ilişkilerde “empati” karşı tarafın zayıf yönlerini çözmek ve manüple etmek için kullanılır. Bu da son derece güven yıkıcıdır, özellikle “temel güven duygusu” daha önceden örselenmiş kişiler için…

Bu yüzden kişi, hangi tür ilişkide olursa olsun fark etmeksizin, üçüncü kişilere alan açtığında, bilmeli ki kendisinin sebep olmadığı ancak kendisinin çözmek zorunda kalacağı bir yığın sorunla yüzleşecek demektir. Bu saatten sonra da suçu bir başkasına atmak konuyu çözmeyecek, hatta derinleştirecektir. Diğer yandan suçu bir başkasına atan taraf, aynı zamanda kendi iplerini başkasının eline verdiğini itiraf etmiş ve “ilişkide gerçekten var olamadığını” beyan etmiş olacaktır...

Şartlar nasıl şekillenirse şekillensin, kişinin üçüncü şahısları ilişki çemberinin dışında tutması, kazançtır. Bu sayede kişi hem kendisi kalmayı başaracak hem de ortaya çıkacak sorunlara nasıl yaklaşabileceğini daha iyi kestirebilecektir. Tıpkı başkasının diktiği elbiseyi tamir etmenin güçlüğü gibidir, siz dikseydiniz neresini daraltıp neresini açacağınızı çok çabuk ve doğru olarak kestirmiş olursunuz…

Fıkra: Adamın biri müstakil bir ev yapmaya karar vermiş ve inşaata başlamış. Komşuları her gün yanına uğrayıp temelden çatıya kadar “o öyle olmaz böyle olur” diyerek adama müdahale etmişler. Adam da inanıp denileni yapmış ve ortaya bir hilkat garibesi çıkmış. Bu kez yaptığı şeyi beğenmeyince ondan vaz geçip yan arsaya bir inşaat daha başlamış ve komşular ona da aynı şeyi yapınca adam demiş ki: -Dur komşu, sizin ev ötekiydi, bu değil, lütfen siz sizin eve karışın…