VELİ ALTINKAYA


İLÇE HASTANELERİNDEN ŞİKAYET VAR


Ülkemizde sağlık görevlileri zor şartlarda çalışıyor. Özellikle uzman olmayan hekimlerle diğer personelin ekonomik durumları da çok iyi sayılmaz...

   Son yıllarda hekimlerimize ve sağlık görevlilerine yönelik, özellikle acil servislerde zaman zaman sözlü veya fiili saldırılar da oluyor... Bu saldırıların tamamını tepkiyle karşıladık, karşılamalıyız. Zira sağlığımızı emanet ettiğimiz bu insanların daha iyi bir ortamda özgürce işlerini yapmalarına zemin hazırlamak önce devletin, sonra hepimizin görevi.

   Bu noktada sağlık çalışanlarının da bir hususa dikkat etmeleri gerekmez mi?.

    Hekimlerimiz ve diğer çalışanlar, kendisine başvuran hasta ile ilgili henüz müdahale etmeden, bakarak-gözleyerek ve aldığı bilgilerden sonra bir kanaati varır şüphesiz...

   Yani hastaneye başvuran bir hastanın, hayati tehlikesi var mı yok mu, hekim bunu büyük ihtimalle ilk anda görebiliyor... Hekim de muayene ve tahlillerden sonra, nihayet kesine yakın bir kanaat oluşturuyor.

   Hekim açısından bir hastanın korkulacak hiçbirşeyi olmayabilir. Ancak, bu durum hastanın kendisi veya beraberindeki yakını için öyle değil... Hekimin ilk bilgilenme veya müdahaleden sonra mümkünse hasta ve yakınına durumla ilgili bilgi verip sakinleştirmesi gerekir.

   Hastaya müdahalenin yanısıra, yeri geldiği zaman, hasta yakınının bilgilendirilmesi de hekimin görevleri arasında...

   Bir hasta veya yakınının ilk başvurduğu hastanede, hastanın genel görünümüne göre,?Hoşgeldiniz, geçmiş olsun; hemen ilgileniriz, merak etmeyin, telaşlanmayın, sizi de bilgilendireceğiz? türü söylemlerinin o hasta ve yakını üzerindeki müsbet tesiri olur.

   Bu uzunca girişten sonra gelelim sadede.

   Bir süre önce, bir arkadaşım, en güney ilçelerimizden birinde bayramda yaşadığı tansiyon ölçme skandalını anlatınca olayı pek umursamamıştım...

  ?Zaman zaman diğer ilçelerimizden de benzeri şikayetler alıyordum.

   Cumartesi akşam yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu paylaşım okuyucu için bir bilgi aktarımı olmakla birlikte, inşallah değerli Valimiz  Orhan Düzgün ve Kayseri Kamu Hastaneleri Kayseri Genel?Sekreteri kıymetli Hocam Prof.Dr.Ahmet?Gödekmerdan için ise, bir sorgulama vesilesi olsun...

   Cumartesi saat 22.40 gibi bir vesile ile baldızımı aradım. Develi Hastanesi´nde  olduğunu, babasını acil olarak hastaneye getirdiklerini söyledi.

   Kayınpeder 71 yaşında; kalp rahatsızlığı olan, ama çalışmayı da seven emekli işçi...

   Dizindeki bir şiddetli ağrı gerekçesi ile 1 Ağustos Cumartesi 21 civarında hastaneye getiriliyor. Baldızım ve kayınbiraderim kalp rahatsızlığı olduğunu da ilgili hekime aktardıktan sonra dizindeki ağrıdan bahsediyor. Hekim hanım, kalbi için bir müdahalesinin söz konusu olmayacağını ifade ettikten sonra, muayene dahi etmeden hastaya bir serum ve ağrı kesici verilmesi talimatını iletiyor...

   Serumun bitmesinden sonra her hangi bir reçete yazılmadan hastanın taburcu edildiği söyleniyor. Yürüyerek hastaneye gelen kayınpeder, tekerli sandalye ile dışarıdaki aracına götürülüyor... Araç, daha hastane önünden ayrılmadan durumu daha da kötüleşiyor ve hastanedeki temizlik görevlilerinin de yardımı ve bu kez sedye ile acil servise yeniden getiriliyor...

   Tam o esnada aramışım ben de. Baldızım babasına verilen ilaçtan sonra durumunun daha kötü olduğunu söyledi. Hastanenin telefonunu sordum, bilmiyormuş. 22.44´te 11880´i arayarak hastanenin 6216020 no´lu telefonunu aldım. 22.45´te hastaneye telefon açtım. Telefona çıkan şahsa kendimi tanıtarak nöbetçi hekimle görüşmek istediğimi söyledim. Bir bayan telefona çıktı. Kendimi tanıttıktan sonra ?Sanıyorum yanlış bir ilaç tedavisinden sonra kayınpederin durumu daha da kötüleşmiş, doktor hanım hastanın durumuyla ilgili bilgi alabilir miyim ? dedim...

  ?Beyefendi bana iftira ediyorsunuz. İftara ettiğiniz için teşekkür ederim. Hastanın korkulacak birşeyi yok? dedi ve telefonu yüzüme kapattı.

   Hekim psikolojisini bilirim. Hemen baldızımı arayarak hekimle diyaloğumu paylaştım ve ?Aman ha, hekimle takışan, tartışan bir ortama girmeyin. Hastanın durumu da iyiymiş, korkmayın? dedim.

   Ben aramadan önce baldızım hekimin hastayla 2. gelişinde yeterince ilgilenmediği kanaatine kapılmış olmalı ki, mealen ?Burada yetkili müdür yok mu vs? demiş ve Bakanlığın 184 Alo Şikayet Hattı´nı aramış.

   Meğer bu şikayetin yapıldığı bilgisayar ortamında görülüyormuş. Bir görevli, doktor hanımı uyararak ?seni Bakanlığa şikayet etmişler ? demiş...

    İşte ben de tam o esnada aramışım...

   Anlaşılan o ki, bu bayan hekim (S.E.) bakanlık şikayetinden sonra, a  ?Vay siz misiniz beni hem bakanlığa, hem de gazeteciye şikayet eden? diyerek  gerilmiş ve sonrasında polis çağırarak baldızımdan şikayetçi olmuş...

   Olabilir.,...

   Taraflar karşılıklı birbirlerinden şikayetçi olmuşlar. Yani olayla ilgili bir adli süreç var.  Bu konuda yargının doğru kararı vereceğinden şüphem yok.

    Adli süreç devam etmekle birlikte, Kamu Hastaneleri Genel?Sekreteri Gödekmerdan?Hocam bu konuyu idari olarak da tahkik etmeli. Nöbetçi diğer  bay hekim M.S. hastalarla yakından ilgileniyor, bilgi veriyor vs... Ama belli ki  ?kolları döğmeli´ bu bayan hekimde bir sıkıntı var. Sıkıntı olup olmadığı, hastane çalışanları, hatta bölge karakolundaki polisler nezdinde de tahkik edilebilir.

   Yetkililer hastanelere özellikle akşam ve haftasonları habersizce gidip, halkın ne yaşadığını yerinde görmeli. Vali, Genel?Sekreter, kaymakam, başhekim ara ara nöbet zamanlarında ?vatandaş gibi´ hastanelere gidip bir köşede bekleyen gariban vatandaşın durumunu gözlemeli. İşini yapan takdir, yapmayan da tektir edilmeli...