ASIM CENGİZ GÜR


HÜVE´L BÂKÎ

Notlar - Asım Cengiz GÜR


İnanan ve inanmayan her insan öleceğini biliyor. Aslında öleceğini bilen yeryüzündeki tek canlı türünün insan olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Hayatı yaşarız ve bir gün sona ereceğini de biliriz. Bu sona erişin ne zaman olacağına ilişkin bilgimiz yoktur. Hatta, öleceğini bilen(!) insan yine de hiç ölmeyecekmiş ve ölüm sonrası yokmuş gibi yaşar.

Aziz Kitâbımız Kur´an-ı Kerim´in Mülk Sûresinde: ?Allah, ölümü ve hayatı, amel/davranış bakımından hanginizin daha güzel olacağını imtihan etmek için yarattı. O mutlak galip, çok bağışlayandır? buyuruluyor. Mü´minler, iman eden insanlar diğer insanlardan farklı olarak hayatın bir amacının olduğunu da bilirler. Dünyaya imtihan için geldiğini bilen müslüman, daima hesap gününden korkar. Bülûğ çağı ile ölüm arası iğneden ipliğe her şeyin hesabını vereceğini bilir. Böylece günlük hayatını, kendi arzu ve heveslerine göre değil, Resûlullah´ın önderliğinde, Allah´ın emir ve yasaklarına göre düzenler, amellerin en güzelini yapmaya çalışır.

Rahmân Sûresinde : ?Her canlı fânidir. (Yalnız) azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı, bâkidir? buyuruluyor. Bu sebepler evlerimizde, işyerlerimizde ?Hüve´l Bâkî?, ?el-Bâkî? tabloları, levhaları vardır. Aslında bu kendi fâniliğimizi ve Yaradan, Yaşatan, Öldüren, Dirilten, Hesaba Çeken bir Rabbimiz olduğunu unutmamamız için, hayatın koşuşturmaları esnasında tekrar hatırlayabilmemiz için bir ihtar levhalarıdır da.

Ama bu levhalara en çok da, mezarlıklarda, mezar taşlarında rastlarız. Cumartesi günü Cemil Baba´nın kabrini ziyarete gittiğimde farkına vardığım birkaç husus bu yazıyı yazmaya sevk etti. İnşaallah bu yazı bir hatırlatma ve îkaz olur ve bu hususta hak veren yetkililer ve/veya himmet sahipleri gerekli düzeltmeleri yaparlar.

Daha önceki ?Notlar?ımızıda da bahsetmiş olduğum gibi mezarlığa girildiğinde: ?Esselâmu aleyküm yâ dâre kavmin mü´minîn ve innâ inşâ ellahü biküm lâhikûn. Es´elüllâhe lî ve lekümül âfiyeh. (Selam size ey mü´minler yurdunun sâkinleri. Allah´ın dilemesi ile biz de sizlerin arasına katılacağız. Allah´tan bize ve size âfiyet/dirlik/saadet dilerim)? denilmesi sünnettir.

Yüce Allah´ın sevdiğine ve makam sahibi kıldığına inandığımız inşaların kabirlerini ziyaret ederken de şöyle bir âdâb uygulanır: ?Kabir yanına gelince, önce selam verilir. Kabrin sağ yanına, yani kıble tarafına, ayakucuna yakın durur. Tanıdığı gibi, şeklini, suretini hatırına getirir. Eûzü ve besmele ile bir Fatiha ve 11 İhlas okur. Sevabını, Resûlullah efendimizin, bütün Peygamberlerin, Eshab-ı kiramın ve Evliya-i izamın ruhlarına ve bu zatın ruhuna hediye eder. Onun ruhunu, gönlünde bulundurur. Kalbinde bir şey hasıl oluncaya kadar durur. Gelen kimse almasını bilir ise, o zat da, vermeye ehil, olgun bir Veli ise ve şartları gözeterek beklerse, elbette bir şey ele geçer?. Bu esnada kabri öpmekten, yüzünü gözünü sürmekten ve etrafında dönmek (tavaf) den sakınılmalıdır. Çünkü bu gibi davranışlar bid´attır ve dinde yeri yoktur.

Cemil Baba cennetmekân´ı cumartesi günkü ziyaretimde ayrılmadan önce bir şey dikkatimi çekti. Mezar taşında en üstte Türk Bayrağı altında da arapça bir yazı ve altında da ?Alem İyi Olsaydı, Bağ Duvar istemez, Kapı Anahtar? yazısı bulunuyor. Sonra da Hacı Cemil Baba ? Ruhuna Fatiha Doğum ve Ölüm Tarihleri yazılmış. En çok dikkatimi çeken şey arapça yazı oldu. Daha önce niçin dikkatimi çekmedi diye hayıflandım. Sonra araştırma yapınca mezar taşının daha önceki resminde arapça yazının doğru yazıldığını gördüm (yazımızın sonunda bu resimlerin görüleceği internet adresleri de var). Mezar ve taşı yenilendiğinde bir yanlışlığa/eksikliğe kurban gitmişti ve ben adab gereği her gelişimde ancak mübareğin sağına ayak ucuna geçip, sanki sağlığında uzanmış yatıyormuş gibi onun yüzüne teveccüh etmeye gayret ettiğim için fark edememiştim. Ama bu sefer, ziyaretten sonra bir takvim çalışmasında kullanılmak üzere istenen mübareğin kabrinin/türbesinin fotoğrafı çekmek durumunda kalınca fark etmiştim.

Eski taşında ?Hüve´l Bâkî? O (Allah) Bâkî´dir yazıyorken, yeni mezar taşında ise ?Hevl Bâk? yazıyor. Çok zorlayarak anlam verilse, belki Arapçada ?B-K Salonu? veya ?Bozulmayan Salon?,  Osmanlıca´da ?Korku(ya) Bak? gibi bir şeyler anlaşılabilir. Çünkü ?Hüve´l Bâkî? yazmak için arapça harflerle (ince) h, vav, elif, lâm, be, elif, kaf ve ye harflerinin bulunması gerekir. Yeni mezar taşı yazılırken (ince), vav, lâm, be, elif ve kâf harfleri yazılmış. Mutlaka bir kasıt yoktur, ihmal vardır; ancak inşaallah bu yazı bir ihbar kabul edilir, durum incelenir ve doğru olan yapılmış olur. Sonraki ziyaretlerde bir değişiklik olmaz ise demek ki bu yazı ilgililere ulaşmamış ve/veya itibar edilmemiş diye düşünerek resmî yolla halletmeye gayret ederiz.

Mezar taşında ayrıca ?Alem iyi Olsaydı, Bağ Duvar İstemez, Kapı Anahtar? yazılmış. Alem,  bayrak ya da minare, kubbe, sancak direği gibi yüksek şeylerin tepesinde bulunan, madenden yapılmış ay yıldız veya lale biçiminde süse derler. Halbuki burada ifade edilmek istenenin dünya, cihan, herkes, ortam, çevre anlamındaki âlem olması gerekirdi ki yazı şöyle düzeltilebilir: ?Âlem İyi Olsaydı, Bağ Duvar İstemezdi, Kapı Anahtar?.

Bu düşüncelerle mezarlıktan çıkarken, gayr-i ihtiyari başka mezar taşlarında da Latin Harfleri ile ?Hüve Bagi? yazılmış mezarlar da gördüm. Affınıza sığınarak bunun arapça ?O bir azgın/haddi aşmış(dı)? demek olduğunu hatırlatmak isterim. Rabbim, kusur ve hatalarımızı affetsin ve düzeltmeye muvaffak eylesin.

Yâ Rabbi! Bizi her yaptığımızı senin rızan için, iyi niyetle yapmaya ve tüm yaptıklarımızı da usulüne ve rızana uygun yapmaya böylece yüksek ecirler almaya muvaffak eylesin. (?amin).