ASIM CENGİZ GÜR


HESABINI VERECEKLERİMİZ

HESABINI VERECEKLERİMİZ


 

Sevgili Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Tirmizî’de kayıtlı bir hadis-i şeriflerinde buyuruyor ki:

“Lâ tezûlü kademâ abdin hattâ yüs`ele an erba`: An umrihî fîmâ efnâhü, ve an amelihî mâ feale fîhî, ve an mâlihî min eyne iktesebehû ve fîmâ enfekahû, ve an cismihî fîmâ eblâhü.”

(Lâ tezûlü kademâ abdin) "Bir kulun ayakları bir yerden öbür tarafa kıpırdamaz, bir adım kaymaz, ayrılmaz; (hattâ yüs`ele an erbain) dört şey kendisine sorulmadıkça..."

Bu ayaklarının bir yere kıpırdamaması, ayrılmaması ne zaman olacak? Ahirette olacak, mahkem-i kübrâda olacak. O zaman insanlar Cenâb-ı Hakk`ın huzurunda durdurulacaklar. Oradan bir yere kıpırdamak yok, insanlara şu dört şeyden sorulacak:

1. (An umrihî fîmâ efnâhü) "Ömrünü nerelerde geçirdin, nerelere harcadın?" diye herkese soracaklar. "Kaç yaş yaşadım, bu ömrünü nerelerde harcadın?" diye soracaklar.

Ömür bir sermaye, hayat bir emanet, Allah-u Teàlâ Hazretleri bunu soracak. Seneleri, günleri, saatleri, zamanları nerede harcadığını; ömrünü, gençliğini, ihtiyarlığını hepsini soracak Allah-u Teàlâ Hazretleri... Sorgu sualin olmadığı mâsum devre bitip de, büluğ çağına erişip àkıl, bâliğ olduktan sonra, yaptığı şeylerin hepsinin cezası, mükâfâtı işleme giriyor. Ömrün kıymetini bilmek lâzım, aziz ömrü iyi kullanmak lâzım, boşa harcamamak lâzım, günahlardan uzak durmak lâzım; bu bir... Bunlar sorulacak.

2. (Ve an amelihî) "Neler işlediğinden sorulacak. (Mâ feale fîhî) Ne gibi ameller işledin?

"Sen mü`min misin?.."

"Mü`minim."

"İman ettiğine göre, neler yaptın bakalım?.. Farzları yerine getirdin mi, haramlardan kaçındın mı?.. Benim emrettiğim vazifeleri yaptın mı, zekâtını verdin mi?.." diye amelini soracak Allah...

Ne işler yaptığını, ne ibadetler yaptığını veya yapmadığını, niçin yapmadığını soracak. Bu da çok önemli. Yapmamız gereken şeylerin neler olduğunu bilmeli ve yapmalıyız. Yapmamamız gereken şeyler nedir, onları bilmeli, onlardan da sakınmalıyız.

Allah bize ne görevler yüklemiş, görevlerimizi bilmeliyiz. Bu görevleri alimlerimiz önemlerine göre sıralamışlar. Mutlaka yapılması gerekenlere farz deniliyor. Yapılırsa sevap kazanılacak olanlara sünnet, müstehab deniliyor. Serbest, yapsa da olur, yapmasa da olur, kendi keyfine kalmış, yapmazsa bir cezası olmayana mubah deniliyor. Yapması iyi olmayana mekruh deniliyor. Kesinlikle yapmaması gerekene haram deniyor.

Kulların yaptığı işlerin cinsini, önemini kullar bilsin diye böyle sıralamışlar.

Meselâ, içki içmek haram... Haram demek, çok fenâ demek, hiç yapılmayacak demek. Yalan söylemek haram... Müslümanın müslümana üç günden fazla dargın durması haram... Haram denildi mi, hemen kırmızı ışık yandığını anlayacak, o işi yapmayacak müslüman.

Farz dediği zaman da, "Aman farzları bileyim, yapayım!" diye çoluk çocuğuna küçük yaşta farzların neler olduğunu öğretecek. "Aman evlâdım, bak şunlar Allah`ın çok önemle bize emrettiği vazifelerimizdir; sakın bunları ihmal etme!" diyecek.

Şimdi düşünün namaz farz. Hattâ namazın içinde nice nice farzlar da var. İçinde birçok farzlar olan mühim bir farz ibadet... Bu farz ibadeti yapmazsa insan, ne kadar suçlu bir duruma düşüyor.

Zekât farz bir ibadet. Yurt içinde ve dışında dünyanın üstünde bir sürü fakir müslüman var. Balkanlar`da, Kafkasya`da, Bosna`da, Hersek`te, Afrikada, Filipinlerde, Güneydoğu Asya’da. Burada bir büyük alem var, büyük nüfus var. Müslümanların en kalabalık olduğu bölge buraları.. Buralarda başka ülkeler harıl harıl çalışıyorlar. Endonezyada ikiyüz kişiye bir misyoner düşüyormuş. Ne kadar korkunç bir hızlı çalışma... Ne kadar kuvvetle yüklenmişler. "Ordaki insanları, köylüleri, cahilleri, acaba İslâm`ı öğrenmeden kendi dinimize çekebilir miyiz?" diye çalışmak için ne kadar gayret gösteriyorlar.

Farzları ve haramları mutlaka öğrenmeli, çoluk çocuğumuza da öğretmeliyiz. Çünkü Allah neler işlediğimizi soracak. İşlediğimiz şeyler iyi şeylerse, onlardan mükâfat var. İyi şeyleri işlemediysek, ceza var. Kötü şeylerin işlenmemesinde sevap var. Kötü şeyler işlendiği zaman da şiddetli cezalar var.

Cehennem işte, "Var mı daha göndereceğin kullar?" diye sağa sola saldırıp duruyor, isteyip duruyor. Onu hiç gözümüzün önünden ayırmamamız lâzım!

3. (Ve an mâlihî min eynektesebehû ve fîmâ enfekahû) "Malından da sorulacak insan, kazancından sorguya, suale tâbî olacak ahirette..." Dünyada da soruyorlar, sorabiliyorlar, soramıyorlar. Vergi kaçırılıyor, haksızlık yapılıyor, gayrimeşrû kazanç vs. dünyada da sormaya çalışıyorlar. Ama ahirette kesin, her şeyi bilen, alîm ve habîr Allah-u Teàlâ Hazretleri malını soracak.

(Min eynektesebehû) "Malı bu kul nereden kazandı? Haramdan mı kazandı, helâlden mi kazandı, bu para nerden eline geçti?.." Tabii, haramdan kazandıysa, muazzam ceza...

(Ve fîmâ enfekahû) "Ve malı nereye sarfetti, harcadı; hayra mı, şerre mi, zevke mi, keyfe mi?.." İşte [yılbaşı] geliyor önümüzdeki günler, Allah saklasın; içkiler, kumarlar, eğlenceler, barlar, pavyonlar, haramlar, zinalar, fuhşiyat, münkerat... neler neler olacak. Allah her türlü haramdan, günahtan korusun...

Malı da Allah soracak; nereden kazandığını soracak, bir de nereye harcadığını soracak.

4. (Ve an cismihî fîmâ eblâhü.) "Bir de vücudundan soracak Allah insana... `Sen bu vücudu nerde yıprattın, gel bakalım?` diyecek."

Sevgili kardeşlerim, İslâm`a göre vücud bizim değil.

“Sana ne, benim vücudum işte benim elim, beni bacağım, benim dizim, benim ciğerim, benim kalbim, benim midem.”

Senin ama, sana emanet; yâni tam senin değil, Allah sana bunu emanet vermiş. Bu cismi nerede yıprattığını Allah soracak. "Nerde yıprattın bu ciğeri, nasıl yıprattın?.. Bu kalbi nasıl böyle yordun, hasta ettin?.. Bu gözü nerede harcadın, kullandın?.. Bu dizin niye böyle yıprandı?.. Bu vücudun niye böyle sarardı, soldu? Bu gücünü, kuvvetini niye yitirdin?.. Ne yaptın, niçin böyle hor kullandın bu aziz emaneti?.." diye Allah-u Teàlâ Hazretleri insanın cismini, vücudunu da soracak.

Vücudun yıpratılmaması lâzım, hor kullanılmaması lâzım!..

Allah-u Teàlâ Hazretleri cümlemizi gaflet uykusundan uyarsın, uyandırsın. Her yaptığı işi Allah`ın rızasına uygun yapmak durumuna gelmeyi, yolunda dâim olmayı, Ümmet-i Muhammed`e faydalı olmayı nasib eylesin.