ASIM CENGİZ GÜR


HER HALİMİZ HAYIR

HER HALİMİZ HAYIR


Mezheb imamı Ahmed ibn-i Hanbel (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) rivayet etmiş olduğu bir hadis-i şerifte Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki:

"Mü`minin işine hayret edilir.”  Müslümanın, müminin işi hayret edilecek durumdadır. “Çünkü, onun her işi her bakımdan tamamen hayırdır.” Yâni insan mümin oldu mu, her şeyi ile hayır; hangi yönden baksan, hangi tarafına baksan hayırdır. Bu başka bir kimse için böyle değildir; sadece mü`min için böyledir. Çünkü, müslüman ne yapar?

“Kendisini sevindirecek sevinçli bir olayla karşılaşırsa şükreder”:

"--Yâ Rabbi çok şükür, bana bunu da nasib ettin! Oh, elhamdü lillâh ev sahibi oldum, bark sahibi oldum." der.

Veyahut,

"--Elhamdü lillâh düğünüm oldu, evlendim." der.

Veyahut,

"--Elhamdü lillâh bu ticaretimde büyük kazanç sağladım, bu seyahatim çok iyi oldu."

"--Elhamdü lillâh, çocuğum başarılı oldu." der.

Sevindirici bir şey olunca şükreder. Bundan hayır kazanır. Bu şükretmesi kendisi için hayır olur ve hayır kazanır. Böyle sevinçli bir şey isabet etmesi kendisi için hayır olur.

"Kendisine bir zararlı, üzücü, sıkıntılı bir musîbet gelirse, o zaman da sabreder." "Bunu bana Allah gönderdi, imtihan ediliyorum. Hayatta bazen hadiseler tatlı olur, bazen acı olur. Eh acı ama, bu başıma gelen Rabbimin kaderidir. Ne yapayım, kadere razıyım." diye sabreder.

"Bu da onun için hayır olur."

Yâni, müslümanın sırtı yere gelmez!  Müslümanın sırtını yere kimse getiremez! Müslümanın sırtı yere değmez, ne yapsan elhamdü lillah hayırdadır müslüman...

Sonra müslüman etrafı için de böyledir. Yanında yürüsen faydalanırsın; arkadaşlık etsen, faydalanırsın... Müslümanın her şeyi hayırdır, müslüman tepeden, tırnağa hayır timsalidir. Allah bizi bu imana sahib eylemiş, en büyük nimet budur. Bizim bu İslâm nimetine sahib olmamıza hamd olsun...

Biz otururuz sevap kazanırız, kalkarız sevap kazanırız, yemek yeriz sevap kazanırız, uyuruz sevab kazanırız... Nasıl?.. Peygamber Efendimiz öğleyin uyurmuş, öğleyin uyumak sünnetir. Yat, uyu; sevap kazanırsın, sünnet... Geceleyin şu vakitte kalkarmış, teheccüd namazı kılarmış. Kalk, sevap kazanırsın. Uyudun sevap kazandın, kalktın sevap kazandın. "Peygamber Efendimiz sütü çok severmiş; getir bir bardak süt içeyim!" dersin, "Bismillâhir rahmânir rahîm." dersin, süt içersin; sevap... Hattâ müslümanın evlenmesi sevap.

Müslüman her anında sevap kazanır, susar sevap kazanır, konuşur sevap kazanır. "Haksız bir ithamda bulundu bana ama, Allah rızası için hadi şu kardeşime cevap vermeyeyim!" diye susar; sevap kazanır. Bir yerde İslâm`a bir hücum yapılıyor; kalkar bir karşılık verir, sevap kazanır. Yâni, her şeyinden sevap kazanır müslüman...

Müslümanın her şeyi sevaplıdır. İmanla, şuurla Allah rızası için hareket ettiğimiz zaman, ne mutlu bize!.. Ne mutlu müslüman olana!.. Ne mutlu her işini müslümanca düşünene, yapana!..

Bir başka hadis-i şerifte Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) :

"Ben mü`mine şaştım! Çünkü, Allah-u Teâlâ Hazretleri ona ne hükmederse, ne takdir ederse, o onun için hayır olur." buyurmuş. Bu da işte, bizim imanımızdan dolayı kazandığımız sonsuz hayırlardan, bereketlerden birisi...

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yine bir hadis-i şeriflerinde :

"Ben müslümanın haline şaştım! Çünkü, ona bir musibet geldiği zaman, Allah`tan sevabını bekledi ve sabretti; hayır geldiği zaman da Allah`a hamdetti ve şükretti. Müslüman böylece her şeyinden dolayı ecir kazanır. Hatta ağzına kaldırdığı lokmadan dolayı bile sevab kazanır" buyurmuşlar.

 

Efendimiz (s.a.v.) “İmanın yarısı sabır, yarısı şükürdür” buyurmuşlar. Yukarıda aktarmış olduğumuz hadis-i şeriflerde her ikisinin de; sabrında, şükründe mü’minler için hayır olduğunu hatırlamış olduk.

Her ne kadar imân: dil ile ikrar, kalp ile tasdiktir desek de; bu tasdikin davranışlarımıza ve hayatımıza bir yansıması olması gerekmektedir. Biliyoruz ki, bu dünya hayatı bir imtihan alanıdır. Bazen yoklukla, bazen varlıkta, bazen sağlıkla, bazen hastalıkla imtihan olunuyoruz. Kur’an-ı Kerim’de :

“İnsanlar imtihandan geçirilmeden sadece iman ettik demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sanıyorlar?” ayetiyle bizlere bu gerçeği hatırlatıyor. Yine Kur’an bize geçmiş devirlerdeki insanların da bazen nimetler bazen musibetlerle imtihan edildiklerini ve bizim de bir imtihan olarak iyiliklerle ve kötülüklerle deneneceğimizi haber veriyor.

Bu imanın bir gereği olarak başımıza geleceklere bazen şükrediyor ve bazen sabrediyoruz. Bu sebeple de Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bunların mü’minlere mahsus iki hal olduğunu ve ikisinin de sonunda mü’minlere hayır getireceğini haber veriyor. Bunu farklı yönleriyle anlayabilir, algılayabiliriz:

Birincisi, mü’min olduğumuz için başımıza gelenlere ya şükreder ya sabrederiz.

İkincisi, başımıza gelenlere şükrediyor veya sabrediyor isek mü’miniz.

Adaletli halife Ömer (Allah ondan razı olsun) : Sabır ile Şükür iki binek olsa, hangisine binersem bineyim aldırmam (yani başıma ne gelse mesele etmem); ikisi de makbulümdür” buyurmuşlar. Bu toprakların yetiştirdiği Allah dostlarından bir zât da : “Kahrında hoş, lütfunda hoş” diye özetlemiş teslimiyetini.

Önümüzdeki günlerin notları inşallah şükür ve sabır üzerine olacaktır.

Yüce Allah (c.c.), gerektiğince şükreden ve gerekince sabreden böylece nice hayırlara eren kulları arasına bizleri de dahil eylesin.