ASIM CENGİZ GÜR


HARAM´I HELAL SAYMA

Notlar - Asım Cengiz GÜR


Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlar :

?Bi´sel-kavmü kavmün yestahillûnel-muharramât, ve bi´sel-kavmü kavmün lâ ye´mürûne bil-ma´rûf, ve lâ yenhevne anil-münker.?

"Ne kötü kavimdir, ne kötü insan topluluğudur, ne kötü topluluktur o topluluk ki, Allah´ın haram kıldığı şeyleri helâl sayıp, aldırmayıp işliyorlar. Ne kötü topluluktur o... Ve ne kötü topluluktur o topluluk ki, emr-i ma´ruf yapmıyorlar, nehy-i münker yapmıyorlar."

Yâni şu iyi şeyleri yapın, yapın demiyorlar; gördükleri kötü şeyleri de yapmayın, yapmayın diye engellemeye girmiyorlar. Öyle uyuşuk, gevşek duruyorlar. Bir de Allah haram kılmış, onlar harama aldırmıyorlar, haramı helâl sayıyorlar, helâlmiş gibi haramı icra ediyorlar, harama dalıyorlar. (Yestahillûnel-muharramât) Haram kılınmış şeylere aldırmadan dalıyorlar, yapıyorlar, yiyorlar, içiyorlar...

Sevgili Peygamber Efendimiz´ (s.a.v.)in ne kötü kavimdir demesi, bize Peygamber Efendimiz´in öyle insanları sevmediğini, Allah´ın öyle insanları sevmediğini gösteriyor. Tabii Allah´ın sevmediği insanlar da belâya, cezaya uğrarlar.

Onun için biz ne yapacağız? Allah´ın haram kıldıklarını bileceğiz, onları listeleyeceğiz, odamızın duvarında duracak, çoluk çocuğumuza ezberleteceğiz; haramları yapmayacağız. Yalan söylemek haram. Arkadaşın arkadaşa üç günden fazla dargın durması haram mı; haram... Bunları da yazacağız. Sadece öyle içki haram, faiz haram, kumar haram dersen, onları klasik buluyorlar artık, onları söylediğin zaman aldırmıyor.

"Bak, dargın durmak da haram, sen kaç yıldır dargın geziyorsun! Bak, gıybet etmek de haram! Sen ölü eti yer gibi arkadaşını boyna gıybet edip duruyorsun, yalan yanlış konuşuyorsun! İftira haram..." vs. Bunları da söylemek gerekiyor.

Emr-i ma´ruf ve nehy-i münker de çok önemli bir faaliyet... Yâni iyi olan şeyi emretmek, kötü şeyi yaptırtmamak; fi´len yaptırtmamak, sözle yaptırtmamak. Bunlar çok önemli. Bir başka hadis-i şeri vesilesi ile daha önceki notlarımızda, bu köşede aktarmıştık.

Emr-i ma´ruf ve nehy-i münker yapmak, canlı bir toplum olmanın işaretidir. Yâni bir toplum canlıysa, hayat doluysa, aşk, şevk doluysa, onun içindeki insanlar emr-i ma´ruf nehy-i münker yapar. Çünkü, her yerde kötülük gelişebilir. Buğday tarlasının içinde dikenler bitebilir, onları ayıklamak lâzım! İnsan vücudunun içine mikrop girebilir, onları öldürmek lâzım! Yâni kötülüklerin ayıklanması, nehy-i münker çok önemli...

Emr-i ma´ruf, iyiliklerin de yapılması kâr için, kazanç için çok gerekli. Çünkü öyle öyle toplumlar gelişir, yükselir, zenginleşir, ilerler. Tabii sonunda o insanlar Allah´ın sevgili kulları olurlar.

Bunun misali tarihte çok görülmüştür. Ahlâklı toplumlar, güzel ahlâka sarılmış toplumlar yükseliyor; ahlâkı çökmüş, tefessüh etmiş, dejenere olmuş, bozulmuş toplumlar da çöküyor. Neden? Asker savaşmıyor, düşmanın karşısında yeniliyor. İdareci iyi idare etmiyor, idare bozuluyor. Halk kötü davranıyor. Mutluluk yok, düzen yok, çalışma yok, gayret yok; toplum çöküyor. Başkaları geliyor, istilâ ediyor, oralara hakim oluyor. Allah saklasın.

Bu sebeple, emr-i ma´ruf - nehy-i münker yapmaya, canlı, faal, aktif Müslümanlar, bireyler olmaya çalışmalıyız. Allah´ın haram kıldığı şeyleri öğrenmeli ve haramlardan sakınmalıyız.

Hepimizin malumu ki; maddî ve manevî, şahsî ve toplumsal, siyasî ve askerî tehlikelerle dolu bir zamanda; çok kritik bir bölgede yaşıyoruz. Çevremizde binbir uluslararası entrikalar dönmekte. İmandan ve irfandan, sevgi ve merhametten nasipsiz olan güçler, adî ve fanî çıkarları, sefîl ideallari uğruna âlemi fesada vermiş, dünyamızı kana boğmuş ateşe bulamıştır. İnsanlar Yaratan´ı, hesabı, azabı unutmuş; faziletten adaletten geçmiş, kurtlar gibi birbirini parçalamakla meşgul. Bu durumda bizim üzerimize düşen vazifeler nelerdir? Biz mü´minler olarak ne yapmalıyız?

 

Biz Müslümanlar Allah tarafından ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetiz, Kur´an-ı kerim´de övülmüşüz. Kendimize geleceğiz, aslî vazifemizi bileceğiz: Bütün diğer insanlara hakkı ve hayrı göstermeye memur edildiğimizi idrak edeceğiz. Hz. Adem´den kardeşler olduğunu unutan beşere, yeniden sevmeyi, saymayı; ferâgati, fedakârlığı, hizmeti, merhameti, şefkati öğreteceğiz; cihana gül, sümbül, lale, ful ekeceğiz; emr-i ma´ruf ve nehy-i münker edeceğiz; istirmarcıya ve zalime dur diyeceğiz...

Ma´ruf, aklın ve dinin doğru ve güzel dediği, kabul ettiği iyi işler; Münker ise yine aklın ve dinin hoş görmediği, reddettiği hattâ yasakladığı çirkin ve kötü şeylerdir.

Müslüman olarak biz, aklı ve mantığı, insaf ve adaleti, iyi ve güzeli seviyor ve istiyoruz; saçma sapanın, mânasızın, zorbalığın, zulmün, sömürünün, edepsizliğin, hayasızlığın... hasmıyız.

Allah için emr-i ma´ruf, nehy-i münker yapacağız.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuş ki:

?Ümmetimden bir bölük halis insan, Allah´ın emrini icra etmeye devam edip duracaktır, tâ Allah´ın takdiri olan kıyamet kopuncaya kadar. Kendilerini yardımsız bırakıp terkedenler ve muhalif çıkanlar onlara bir zarar veremeyecekler; ve onlar, insanlar üzerine hâkim ve galip olacaklardır.?

Yüce Allah bizleri,

?Ne kötü topluluktur o topluluk ki, emr-i ma´ruf yapmıyorlar, nehy-i münker yapmıyorlar? hitabındaki yerilen topluluktan eylemesin.

Yüce Allah bizleri,

?yardımsız kalmalarına ve kendilerine muhalif olanlar bulunmasına rağmen insanlar üzerine hakim ve galip olacağı? müjdelenen topluluğun içinde bulunmayı nasib eylesin.

 

 

Efendimiz (s.a.v.)´in dilinden bir dua:

?Rabbim!

Bana yardım eyle, bana karşı olana yardım eyleme.

Beni muzaffer eyle, bana karşı olanı üstün kılma.

Benim lehime tertip kur, bana karşı olanların oyununu boz.

Beni doğru yola ilet ve yolunda olmayı kolaylaştır.

Bana zulmedenlere karşı bana yardım eyle?.