ASIM CENGİZ GÜR


GÜZEL KULLUK

GÜZEL KULLUK


(Allah ondan razı olsun) Câbir’in naklettiğine göre , Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) :

“Bi`sel-kavmü kavmün lâ yekmûne lillâhi bil-kıst, ve bi`sel-kavmü kavmün yu`melu fîhim bil-meàsî felâ yugayyirûn” buyurmuşlar.

Bi`se, ne kadar fenâ bulduğunu ifade eden bir edat. Konuşmacının bu kelimeyi kullanması, bu sözden sonra gelen şeyi ne kadar fenâ bulduğunu ifade ediyor.

(Bi`sel-kavmü kavmün) "Ne kadar fenâ bir kavimdir o kavim ki, (lâ yekmûne lillâhi bil-kıst) Allah rızası için adaletle hüküm sürmüyor, adaletle iş yapmıyor. Yâni Allah rızası için, Allah`tan korkarak, Allah`ın rızasını kazanmak için adaletle işlemlerini yapmayan bir kavim, ne kadar kötü bir kavimdir."

Tabii kavim, ırk mânâsına değil; bir insan topluluğu demek. Az da olabilir. Yâni, "Ne kötü bir topluluktur o topluluk ki, içlerinde yaptıkları işleri Allah rızası için adaletle yapmıyorlar, adaleti uygulamıyorlar."

Adalet İslâm`da çok önemlidir. Dost olsun, düşman olsun, habib olsun, sadîk olsun, arkadaş olsun, kim olursa olsun, isterse babası olsun, lehinde de olsa, aleyhinde de olsa Allah rızası için onu söyleyecek, adaletten ayrılmayacak. Yakınlarının sevgisi onu adaletten ayırmayacak; düşmanlarının, hasımlarının kızgınlığı onu adaletten ayırmayacak. Düşmanlarının hakkı varsa, hakkını verecek; yakınlarının haksızlığı varsa, onu söyleyecek.

İslâm`da insanların böyle olması lâzım, tam adil insanlar olması lâzım! Her işini adaletle yapması lâzım!

Yapmıyorlar, insanlar söz dinlemiyor. Allah emrediyor, Allah`a asî oluyorlar. Kanunlar yasaklıyor, yasakları çiğniyorlar. Ne olacak bu durum? Tabii bunları yapanların Cenâb-ı Hak dünyada, ahirette belâsını, cezasını verir, te`dip eder, cezalandırır. Ama bizler ne yapmalıyız? Bizler adaleti yerleştirmek için var gücümüzle çalışmalıyız Adalet terbiyesi, adalet ahlâkı, hakkı sevmek, hakkı söylemek şuuru terbiye oylarak verilmeli! Çocuklarımıza küçükten adaleti öğretmeliyiz, hakkàniyeti öğretmeliyiz. Doğru sözlülüğü, doğru özlülüğü öğretmeliyiz.

"Şerri bilmeyen, bilmeden onu içine düşer" denilmiştir. Biz evlatlarımızı melek gibi yetiştirirken etraftaki şeytanlar onları kandırmasın diye, şerri de bilecek çocuklarımız. "Bak bu kötüdür, bunun zararı şudur, böyle insanlar da vardır. Onları önlemek için şöyle yapmalı, böyle yapmalı!" diye şerri de öğreteceğiz, saf yetiştirmeyeceğiz. Gàfil, cahil, aldatılabilen şekilde yetiştirmeyeceğiz ama, adaletli yetiştireceğiz. Adalete bağlı yetiştireceğiz. Haksızlıkları gördüğümüz zaman, yaptırtmayacağız, engelleyeceğiz. Haksızlığın karşısında susmayacağız.

"Haksızlığın karşısında, hakkı söyleyecek yerde susan, söylemeyen kimse, şeytan-ı ahrastır, dilsiz şeytandır." Diyor Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.).

Gerek ülkemizde ve gerek dünyada maalesef rüşvet, hırsızlık, adam kayırma, haksızlık, adaletsizlik çok yaygınlaşmıştır. Bunun sebebi nedir? Yâni toplum çöküntü halinde, en yetkili insanlar söylüyor, yöneticiler söylüyor; adalet teşkilatının başındaki insanlar söylüyor. Bir çöküntü var, ahlâk çöküntüsü var. İsyana, itiraza, artık dayanılmaz olduğu feryad ederek, bağırarak söylemeye insanları mecbur eden bir bozulma var toplumda...

Neden oluyor bu? Şimdi bunu kimse düşünmüyor. Bilmem düzen değişmeli, anayasa değişmeli, kanun değişmeli ama, bu bozulma niye oldu?

Kanunlar ahlâkı sağlayamıyor. Şunu şöyle yap, bunu böyle yap demek yetmiyor. İnsanları güzel yetiştiren eğitimdir. Eğitimin temelinde, ahlâkın temelinde de nefis terbiyesi vardır, iman vardır. Nefsini terbiye etmezse insanlar, başkalarının aleyhine haksızlık yapar. “Rabbenâ, hep bana” der. Adaletli olmak için nefsini terbiye etmesi lâzım! Ondan sonra mü`min olması lâzım, "Ben haksızlığı yaparsam, Allah ceza verir." diyebilmesi lâzım, Allah`tan korkması lâzım!

Şimdi dini-imanı öğretmeyince, çocuklarımıza Allah korkusunu öğretmeyince ne oluyor? Herkes fırsatı buldu mu, gözle kaş arasında haydutluğu, hırsızlığı, dalavereciliği yapıyor. Çünkü kişi çürük. Biz kişileri sağlamlaştırmağa çalışmıyoruz, kanun koyarak çürüklerle sağlam bir toplum kurmağa uğraşıyoruz.

Kanunu istediğimiz kadar koyalım, değiştirelim: “kötü demirden iyi kılıç yapılmaz”, “Briketten yüz katlı apartman yapılmaz”.

Bunun çaresi kişilerin dürüst hareket etmesi. Kişinin dürüst hareket etmesini sağlamak kanun koymakla olmaz. Kişinin kafasına, gönlüne o aşkı, o şevki, o arzuyu, o terbiyeyi vermekle olur.

Denenmiş ve halen denenen eğitim sistemimizle olmuyor. Devirdik, devrimleri yaptık; örfleri, adetleri sildik, batılılaştık, batılılar gibi olduk, kıyafetleri değiştirdik, ama bir şeyleri bozduk; toplumu bozduk, insanımızı bozduk. Türkün ahlâkını, seciyesini doğulu batılı, dost düşman herkes methederken, biz onlardan uzak düştük.

Topluma İslâm`ın ahlâkı egemen olsa, öteki ahlâksızlıklar da olmasa, daha da iyi olacak. Ama hiç olmazsa yine ahlâklı insanların, fedâkâr insanların, idealist insanların, gönül insanlarının güzel çalışmalarıyla  az çok bir güzellik görülüyor. Bu çalışmaların daha da güç ve kuvvet kazanması, insanımızda, toplumumuzda daha etkin olabilmesi gerekiyor.

İyilerin harekete geçmesi lâzım! İyilerin ağırlıklarını koyması lâzım! İyilerin söylemesi lâzım! İyilerin yönetimde kendilerini hissettirmesi lâzım, dayatması lâzım! "Bu haksızlık olmaz, bu adaletsizlik olmaz, bu ahlâksızlık olmaz!" diye elbirliği ile çalışması lâzım!

İyilerin birlik ve beraberliği, iyilerin gayreti ile kötülük azalabilir, toplum düzelebilir. Allah iyilere gayret ve kuvvet versin.

Yüce Allah (c.c.) rızasına uygun bir kul olabilme ve toplum oluşturabilme yönündeki gayretlerimizi hayırla neticelendirsin, dünyada ve ahirette saadet ve selamette eylesin.