ASIM CENGİZ GÜR


GÜZEL BİR DUA

GÜZEL BİR DUA


Kur’an-ı Kerim bize, bazı insanların :

“Rabbenâ, âtinâ fîd-dünyâ haseneten ve fîl-âhireti haseneten ve kınâ azâben-nâr.

(Yâ Rabbi! Bize dünyada da hasene/iyilik ver, ahirette de hasene/iyilik ver ve bizi ateş azabından, cehennem ateşi azabından koru” diye dua ettiklerini haber veriyor.

Bu ayetin hemen öncesinde de bazı insanların sadece dünyada hasene/iyilik istedikleri ve onların ahiretten bir nasibleri olmadığı bildirilmektedir.

Bu insanlar ise, hem dünyayı istiyor, dünyada iyilik istiyor, hem ahirette iyilik istiyor; hem de cehennem ateşine, azabına düşüp de azab görmek istemiyor, ondan korunmayı istiyorlar Cenâb-ı Hak`tan. Ahirete ait de endişeleri var. Bunun makbul ve güzel bir dua olduğunu işaret edilmiş oluyor.

Bu makbul duada bulunan insanların dünyadan istedikleri hasene nedir, ahiretten istedikleri hasene nedir?.  Hasen kelime olarak, iyi demek; hasene de iyilik demektir.

Kur’an-ı Kerim’i tefsir eden bazı müfessirler bu duanın şumüllü-toplu bir dua olduğunu ve içinde çok zengin ve derin manalar yattığını ifade ediyorlar.

Dünyaya ait ne kadar hayırlar var ise, hepsini birden kapsıyor.

Mesela : iyiliklerin kendilerine gelmesi, kötülüklerin def olması. Hasene istendiği zaman, kötülük gelmesin demek oluyor.

Meselâ, âfiyet. İnsan önce hasta olmamayı, ağrısı sızısı olmamasını ister. Geniş, içinde rahat ve huzur içinde yaşayacağı geniş bir ev ister.

Mesela: Geçimli, güzel, kendisiyle mutlu olacağı, güzel huylu bir eşi olsun ister. Geniş rızık ister, faydalı ilim ister. Ahirete yarayacak salih amel ister, güzel bir vasıta ister. Bunlar her devirde, her ülkede, her insan için evsafı değişse de geçerli olan şeyler. Bunların hepsini kapsıyor ‘hasene’ sözü.

Mesela: güzel bir şekilde anılmayı ister insan. Arkasından dedikodu yapılmasını, kötülenmesini, çekiştirilmesini istemez. Herkesin kendisini güzel sözlerle anmasını ister. Adının, namının, hatıralarının güzel olmasını ister.

İşte “Yâ Rabbi! Bize dünyada iyilik ver” duası bunların hepsini kapsıyor.

Müfessirlerden, "Dünyada iyilik, ilimdir" diyenler de olmuştur. Hakikaten ilim çok kıymetli. Hem dünyadaki gelişmeler için ilim lâzım, hem ahiretin derecesini kazanmak için lazım. İbadetleri kusursuz, en güzel şekilde yapmak için ilim lâzım!

Bazıları da, "Dünyada iyilik, helâl rızıktır. Ahirette de Allah’ın mağfiret etmesidir” demişlerdir ki, gerçekten Allah mağfiret etti mi, en büyük iyilik odur.

Hazreti Ali Efendimiz`in de bir sözü var (Alah ondan razı olsun) :

"Dünyada iyilik sâlih hanımdır, eştir. Ahirette iyilik de cennettir" buyurmuş. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de :

“Dünya: faydalanılan, bir müddet için istifade edilen bir yerdir ve dünyalıklar da böyle istifade edilen şeylerdir. Dünyanın faydalanılan varlıklarının en hayırlısı da, sâliha bir hatundur, iyi bir eştir" buyurmuşlar.

Aslında böyle dua etmekle yukarıda saydıklarımız ve belki daha da sayılabilecek ve Allah’ın nezdinde güzel olan her şeyi istemiş oluyoruz.

Ahiretteki hasene/iyilikler ise tabii, cennete girmektir. Cennete girmeden önce de, arasat meydanında çok büyük korkular çekecek insanlar. Bu büyük korku ve endişe içinde “Acaba hesabım nasıl geçecek”, Acaba cennete girebilecek miyim”, “Acaba cehenneme düşer miyim” diye bir endişe içinde olacağız. Hesaplar bazıları için kolay ve çabuk, bazıları için zor ve uzun sürecek. Hesabın kolaya ve çabuk görülmesi de bir hasene/iyiliktir. Yüce Allah (c.c.) bizleri hesabı kolay ve çabuk görülmeye vesile bir hayat yaşamaya muvaffak eylesin.

Sonra hesabın sıcak ve dehşetli anlarında ‘Arş-ı A’lâ’nın gölgesinde gölgelenmek, susadığı zaman kendisine su sunulması da ahiretin hasene/iyiliklerindendir.

Allah’ın veli kullarından El-Kasım Ebû Abdurrahman (Allah ondan razı olsun) diyor ki:

"Kime şükredici, şükür dolu bir gönül ve zikredici bir dil verilmişse ve sabırlı bir vücuda sahib kılınmışsa; işte ona dünyada da iyilik verilmiş, ahirette de iyilik verilmiş demektir ve cehennem azabından korunmuş demektir."

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hastalıktan erimiş, küçülmüş, bir deri bir kemik kalmış bir hastayı ziyareti esnasında buyurmuşlar ki:

"Sen Allah`a bir dua etmedin mi, bir şey istemedin mi?". Adam cevaben :

"Evet istedim. Derdim ki ben duada:  ‘Yâ Rabbi! Beni cezalandıracağın bir şey varsa, o cezamı dünyada ver; dünyada çekeyim de ahirette çekmeyeyim!`. Böyle dua ederdim." Bunun üzerine Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

"Sübhanallah! (Hay Allah!). Sen buna takat getiremezsin!" (Yani, Allah’ın bağışlaması sonsuz ve affetmeye de gücü yeter. Niçin ahirette vereceğini dünyada ver dedin. Allah`ın azabına dünyada da dayanılmaz, ahirette de dayanılmaz!)

“Sen ‘Rabbenâ âtinâ fîd-dünyâ haseneten ve fîl-âhireti haseneten ve kınâ azâben-nâr’ (Yâ Rabbi! Bana, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Ve bizi cehennem azabından koru!)` demeli değil miydin?" dedi.

Bu olayı nakleden sahabi efendimiz, bu dua ile hastanın iyileştiğini de aktarıyor.

Bizler de, her ne kadar, her gün namazlarımızda selamlarımızdan önce okuyor isek de, namazlardan sonraki dualarımızda ve gün içinde aklımıza her geldiğinde kısa ama manası derin bu dua ile dua etmeyi unutmayalım.

Yüce Allah (c.c.), hepimize dünyada ve ahirette haseneler/iyilikler versin ve cehennemin ateşinden muhafaza buyursun.