SAMİ DAYANGAÇ


28 ŞUBAT’I UNUTMAYALIM

GÖZLEM - Sami DAYANGAÇ


Yapılanları ve yaşananları çabuk unutan ve asla hesap sormayan bir toplumuz. Babalarımızın anlattığı 27 Mayıs İhtilali’ni yapıp başbakanı dahi asanlardan hesap soruldu mu? Hayır. 12 Eylül Darbesi olana kadar yüzlerce kardeş kardeşi vurdu. Aileler parçalandı ve ihtilal oldu. Önce alkışladık sonra yuhaladık. Ama ihtilali yapanlardan hesap sormadık. Aynı şekilde 28 Şubat’ta yaşananlar, 28 Şubat öncesi ve sonrası yaşananlar asla unutulmamamsı gereken çok önemli bir dönemdir. Gazete manşetleri ile hükümeti devirenlerden hesap soruldu mu? Medyada gazetelerin amiral gemisi sayılan gazetenin yönetmeni attığı manşetlerle hükümetin devrilmesine en önemli etken olmuştu. Sonra hesap soruldu mu? Hayır, o yönetmen hala o gazetede yazmaya devam ediyor. Yaşananlar sadece türban meselesi değildi. Ama yapanlardan hesap sorulmayınca bir başka olayda iştah kabartıyor. Nasılsa hesap sorulmuyor deniyor. Gezi olaylarında cebimizden milyar dolarlar gitti kim karşılayacak? Gelelim 28 Şubat sürecine. 28 Şubat’ta ne olmuştu? Okuyalım. Yeni bir siyasi dönemin kapısını aralayan ve yoğun tartışmalara neden olan 28 Şubat'a giden süreçte Türkiye, tarihinin önemli günlerinden birini yaşadı.

Necmettin Erbakan'ın başbakanlığında, Refah Partisi (RP) ve Doğru Yol Partisi (DYP) arasında 28 Haziran 1996'da kurulan 54. Hükümet'te, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev aldı.

"Rejimin tehdit edildiği" görüşünün sık sık dillendirildiği bu dönemde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Erbakan'ın, 24 Ocak 1997'de Kayseri'ye yaptığı gezi sırasında, tek tip elbise giyip bere takan il örgütü görevlileriyle ilgili partiye uyarıda bulundu. Söz konusu durumun ‘Siyasi Partiler Yasası'na aykırı olduğunu’ ifade eden Başsavcılık, RP Kayseri İl Yönetim Kurulu’nun 30 gün içinde görevden el çektirilmesini istedi.

Başsavcılılık, ‘fesih işleminin yapılmaması halinde, RP hakkında kapatma istemiyle dava açılacağını’ da partiye iletti.

RP'li Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ın 31 Ocak 1997'de düzenlediği ‘Kudüs Gecesi’nde İran'ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Rıza Bagheri'nin de katılarak bir konuşma yapması ve sergilenen gösteriler, ‘rejim tartışmalarının’ daha da alevlenmesine yol açtı.

Başbakan Erbakan, 1 Şubat 1997'de, kamuoyundan yükselen itiraz sesleri ve DYP'li bazı bakanların "İmza atmayız" tepkisine rağmen ‘üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakan’ kararnameyi Bakanlar Kurulu’nda imzaya açtı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı, tepkilere yol açan ‘Kudüs Gecesi’ni düzenleyen RP'li Belediye Başkanı Yıldız hakkında 2 Şubat 1997'de ayrı ayrı soruşturma başlattı.

Söz konusu gecede konuşan İran'ın Ankara Büyükelçisi Bagheri, 3 Şubat 1997'de Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak protesto edildi.

Yaşanan bu gelişmeler içerisinde, 28 Şubat sürecinin unutulmayacak görüntüleri olarak tarihteki yerini alan ‘Sincan'dan tankların geçmesi’ olayı yaşandı.

Sincan'da 4 Şubat 1997'de 15 tank ve 20 kariyer, ilçeden geçerek Yenikent'teki tatbikat alanına gitti.

‘Askerin uyarısı’ olarak değerlendirilen bu gelişme, Sincanlılar tarafından ‘darbe oluyor’ şeklinde algılanarak, şaşkınlığa yol açtı.

Yaşanan gelişmeler üzerine harekete geçen dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Sincan'dan tankların geçtiği gün Belediye Başkanı Yıldız'ı görevden uzaklaştırdı.

Dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, yaşanan süreçten duyduğu rahatsızlığı Başbakan Erbakan'a iletti. Gelişmeler, koalisyon ortakları arasında çatlağa yol açtı.

Siyasiler arasında yaşanan gerginlik, toplum tabanında da karşılık buldu. Bu kapsamda, sivil toplum örgütlerinin kadın temsilcileri tarafından Ankara'da geniş katılımlı bir miting düzenlendi.

İran Büyükelçisi Bagheri ise Kudüs Gecesi'ndeki konuşmalarının ardından artan tepkiler üzerine ülkesine gitmek zorunda kaldı.

 

Kudüs Gecesi'nden 4 gün sonra İçişleri Bakanlığı’na bir yazı gönderen dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, ‘Belediyelerdeki kökten dinci kadrolaşmanın derhal incelenmesini’ istedi. Bunun üzerine İçişleri Bakanı Meral Akşener, valiliklere gönderdiği yazıda ‘Cumhurbaşkanı'na bilgi verilmek üzere’ konunun araştırılması talimatını verdi.

Aynı gün, Washington'da Türk-ABD Konseyi kapanış balosunda konuşan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir, yıllarca zihinlerden silinmeyecek "Sincan'da demokrasiye balans ayarı yaptık." açıklamasını yaptı.

Tartışmaların en yoğun döneminde, Cumhurbaşkanı Demirel'in 26 Şubat'ta Başbakan Erbakan'a ‘rejim konusunda endişelerini dile getiren bir mektup gönderdiği’ ortaya çıktı.

Yaşanan tüm bu gelişmelerin ışığında, 28 Şubat 1997'de MGK, Cumhurbaşkanı Demirel'in başkanlığında toplandı.

MGK tarihinin en uzun toplantılarından biri olan, Türkiye'ye siyasal ve sosyal anlamda yeni bir istikamet çizen bu tarihi toplantı, 8 saat 45 dakika sürdü. Çankaya Köşkü'nde saat 15:10'da başlayan toplantı, saat 23:55'te sona erdi.

Toplantı sonrasında yayımlanan 4 maddelik MGK bildirisinde özetle "Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü grupların, laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendiklerinin müşahede edildiğini" belirtilerek, "Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmeyeceği" vurgulandı.

Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, 21 Mayıs 1997'de "Anayasa'nın laiklik ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline geldiği açıklıkla anlaşıldığı" gerekçesiyle, RP'nin sürekli kapatılması istemiyle dava açtı.

Erbakan, Demirel ile görüşmesinde RP, DYP ve BBP'nin anlaştığını, Bakanlar Kurulu ve hükümet programının hazır olduğunu bildirdi ve hükümeti kurma görevinin Çiller'e verilmesini istedi.

 

Cumhurbaşkanı Demirel ertesi gün muhalefet lideri Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Deniz Baykal ve Hüsamettin Cindoruk ile görüştü, ardından da hükümeti kurma görevini ANAP Genel Başkanı Yılmaz'a verdi. Yılmaz'ın görevlendirilmesine RP, DYP ve BBP liderleri tepki göstererek, Demirel'i eleştirdi.

MGK kararlarından en çok tartışılan 8 yıllık kesintisiz eğitim ile ilgili yasa tasarısı, 16 Ağustos 1997'de TBMM'de 242'ye karşı 277 oyla kabul edildi. 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulaması, 1997-1998 eğitim-öğretim yılının açıldığı 15 Eylül'den itibaren uygulanmaya başlandı.

Bu arada, Anayasa Mahkemesi RP'yi, 16 Ocak 1998'de ‘demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı davranarak, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ve millet egemenliği ilkelerini çiğnediği ve irticai faaliyetlerin odağı olduğu’ gerekçesiyle kapattı. Genel Başkan Necmettin Erbakan ile Şevket Kazan, Ahmet Tekdal, Şevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan, İbrahim Halil Çelik'in milletvekillikleri düşürüldü ve 5 yıl siyaset yasağı konuldu.

Ne yazık ki o dönemin de hesabı sorulmadı. Yapanların yanlarına kaldı.