VELİ ALTINKAYA


GENÇLİK

GENÇLİK


Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hemen her türlü kültür ve sanat faaliyeti, medya yöneticiliği ve bazı sosyal aktivitelerin başında ya orta ve iyi halli ailelerin iyi eğitim almış çocukları ya da  sosyal demokrat fikir hareketi içinde yetişmiş gençler yer aldı.

Yıllar öncesine kadar Anadolu’nun tipik özelliklerini barındıran sanatsal faaliyetler (Halk aşığı veya bağlama yollu sanat icrası) gibi çalışmaların dışında müzik, resim, heykel vs dallarda Anadolu’dan yetişmiş gençlerin iyi noktalara geldiğini çok az görebilir siniz. Varsa bile bunların atadan varlıklı aileler oldukları ve İstanbul başta, yer yerde yurtdışında eğitim aldıklarını söyleyebiliriz. Ama, Anadolu illerinde bu  rakam bir elin parmaklarını geçmez.

Medya yöneticiliği de öyledir. Çeyrek asır öncesine kadar Anadolu’dan çıkıp da bir gazete ya da derginin, tv’nin başında yönetici olan Anadolu çocuğu bulamazsınız. Bunlar genellikle İstanbul, İzmir kısmen Ankara veya daha çok da geçmişte Osmanlı toprağı olan ülkelerden göçetmiş Anadolu içlerindeki ailelerin çocuklarınca icra ediliyordu...

Anadolu insanı zor şartlarda okuttuğu çocuğunu genellikle işyerinde, tarlasında yani kendi yanında görme arzusundaydı. Ellili yıllardan itibaren dar gelirliler için maaşlı devlet memurluğu ya da işçilik haline de dönüştü...

Bundan dolayıdırki Türkiye’ nin sosyal, kültürel, sanatsal (medya dahil) hayatında varlıklı, ya da orta halli aileler ile sosyal demokrat kültürden yetişmiş gençler ön plana çıkmıştır. Bunlar birbirleriyle dayanışma içinde de olmuştur genellikle...

Peki, ya Anadolu’nun ya da şehirlerin varoşlarında ikamet eden muafazakar gençlik. Muhafazakar ailelerin çocukları iyi eğitim almış olsalar dahi sanatsal, kültürel, medya noktalarında çok öne çıkamadılar; yöneticilik yapamadılar; birbirleri ile dayanışmada da diğer gruba karşı daha az birliktelik sergilediler.

Son 15 yılda bu yapı kırılmaya çalışılıyor. Ama, hala muafazakar-milliyetçi gençlik, sosyal demokrat ya da merkezdeki varlıklı ailelerin çocuklarına kıyasla bu sahada çok etkin ve aktif değiller.

 Geçtiğimiz ay, Erciyes Üniversitesi’nin Bahar Şenlikleri vardı... Bu Şenlikler yıllarca düzenlenir, hem Üniversite’de okuyan, hem de şehirdeki gençler bu şenlikte kafalarına göre takılır.

ERÜ’nün son şenliğinde iki sanatçı aynı gün sahne almış. Ahmet Özhan ve Sertap Erener. Üniversite yetkililerinden aldığım bilgiye göre Ahmet Özhan’ın konserinde 300-500 kişi ya var ya yokmuş. Sertap Erener’in konserinde ise 50-60 bin kişinin olduğu söyleniyor...

Bunların tamamı elbette üniversite öğrencisi değil. Üniversitenin 60 bin öğrencisi yok zaten. Buraya giden  gençlerin bir bölümü benim, senin, onun evladı. Yani daha çok popçu bir gençlik.

Bu yazıyı niçin yazdım?. Gezi Parkı kaynaklı bir haftayı aşkın süredir ağırlığını gençlerin oluşturduğu gruplar  sokaklarda. Bir bölümü demokratik bir tepki ortaya koyarken, bir bölümü yakıp yıkıyor. Yakıp yıkanlar bu işe memur kılınmışlar. Veya görevli memurların kullandığı isimler. Ama diğer gençlerin önemli bir bölümü Sertap Erener’i dinleme gayretindekiler...

O halde bize düşen, değişen ve gelişen dünyaya kapalı olmayan, bilim, teknoloji ve sanatın gereğini yerine getiren, milli ve manevi değerlerine bağlı bir neslin yetişmesine katkı vermektir. Bunu önce ailede, sonra okulda ve cemiyette yapmak zorundayız. Aksi takdirde sosyal medya önümüzdeki süreçte daha da etkin olacak.

Sosyal medyada yer alan olumsuzlukların küresel güçler veya belli çevrelerin kontrolünde olduğunu hiçbir zaman unutmamamız gerekir. Her yaşta sorumluluk sahibi bir neslin yetişmesi hepimize düşen önemli görevler var. Aksi takdirde demokrasi kültürü gerçek manada oluşuncaya kadar küresel güçler ve onların uzantıları Türkiye ve benzeri ülkeleri istedikleri gibi şekillendirme girişimlerini hiçbir zaman durdurmayacaktır.

00- Kayseri’de yapılan gösteriler diğer illere oranla eylemciler ve polis açısından daha makul gelişiyormuş.

00- Stratejik Toplum Enstitisü bir öğretim üyesi vasıtasıyla Kayseri siyaseti ve ülke gündemine ilişkin şehrimizde bir dizi görüşme yapıyormuş.

00- Pancar Kooperatifi seçimleri ile ilgili olarak siyasi çevrelerde kulak kapartıyormuş.

00- Kılıçdaroğlu’nun dillendirdiği Büyükşehir Belediyesi ile ilgili iddiaların merkezindeki “On trilyonluk” senet davasında H.Ali Hamurcu 2.4 yıla mahkum olmuş.

00- Türkçe Olimpiyatlarında 40 ülkeden yüzlerce öğrenci Kayseri’lilerin gönlünü feth etmiş.

00-MHP’li üyelerin İGM’deverdiği önergeler ilginçmiş.

SENEDE SIĞINANLAR NE YAPACAK?

Büyükşehir Belediyesi ile ilgili iddialar Türkiye göndemine CHP Lideri Kılıçdaroğlu tarafgından taşındı. Hatta aylarca  Kayseri’ye, Başkan Özhaseki’ye yönelik ağır suçlamalarda bulunuldu. CHP yargının karara bağladığı konuyu yeniden yargıya taşıdı. Yargı 2. kez “Birşey yok” dedi. Bu sürecin çok kullanılan argümanlarından biri de güya  Belediye Başkanı ve Genel Sekreter’in imzaladığı söylenen on trilyonluk senetti. Senetdeki yazı ve imzaların  Özhaseki ve Yalçın’ın “eli ürünü” olmadığı kriminal incelemede belli oldu.Ve bu senhetin sahte olarak tanzim edildiğine dair H.Ali Hamurcu aleyhine açılan ceza davası İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce karara bağlandı. Hamurcu 2 yıl 4 ay hapse mahkum edildi. Şimdi o senede sığınanlar acaba özür dileyecek mi?