SAMİ DAYANGAÇ


FIRSATÇILAR

GÖZLEM - Sami DAYANGAÇ


Bir süredir döviz kurlarında yaşanan büyük artış, ekonomimizi ciddi anlamda sıkıntıya soktu. İster dış güçler diyelim, ister başka bir şey ama bu milli bir dava olarak algılanmalı, topluca mücadele edilmelidir. Dövizdeki artışın, halkımızın tüm kullandığı mallara anında yansıması, kelimenin tam anlamıyla fırsatçılıktır. Muzun beş liradan, on beş liraya çıkması hepimizi çok etkilemese de, dövizle ilgisi bulunmayan mamullerdeki artışın izahı asla bulunmamaktadır.

Ne yazık ki döviz kullanımı kanımıza, içimize işlemiştir. Milliyiz, milliyetçiyiz ama kiralar, alım satımlar hep yabancı para ile. Tabi o an hangisi yüksek ise. Hani millilik? Milli takım hocası bile Euro üzerinden para almıyor mu? Bize göre milletvekilleri de Euro üzerinden maaş almalıdırlar, zira kendilerine tanınan haklara bakınca bir tek bunun eksik olduğunu görüyoruz.

Süper marketleri gezin, on beş gün de fiyatların nasıl değiştiğini gözlerinizle görün. Misal on beş gün önce aldığınız bir mamul duruyorsa raftaki ile mukayese edin ve kazığı, fırsatçılığı da görün.

Önceki gün bir arkadaşımız satın aldığı sıvı yağın fiyatının bir lira daha ucuzladığını ballandıra ballandıra anlatınca merak ettim ve satın aldığı markete birlikte gittik. İlgili rafa baktık, arkadaşımız bizi ikna etmenin gururu ile şişeleri gösterdi. Dikkatle baktık, daha önceki alınan sıvı yağ beş litrelik, arkadaşımızın aldığı, bir lira ucuza aldım dediği ise dört litre. Fırsatçılığa bakın.

Gözümüzle görmesek de yazılanlara, sosyal medyadan yapılan paylaşım ve uyarılara bakınca büyük oranda stokçuluk yapıldığını duyuyoruz. Bunlara kim dur diyecek?

Misal İncesu'dan gelen üzüm, geçen hafta üç liradan, bu hafta beş liradan satılıyorsa bunda bir sorun var demektir. Ne yani İncesu üzümü de dolarla mı geliyor?

TV ekranlarında yayınlanan bir sokak röportajında koyun satan bir beyin uzatılan mikrofona dolar artışı nedeniyle koyunlar iki yüz lira

zamlandı deyişini unutmayacağız. Elektriğe, suya, doğalgaza dolarda oluşan artış hemen yansıyor. Dolar düşünce neden fiyat düşmüyor?

Marketleri gezerken bakmanız gereken önemli husus, zamlanması ve gramajındaki değişim olmalıdır. Ne yazık ki çok büyük bölümü hak din, Müslüman olan bir toplumda haksız kazancı helal gibi çoluğuna çocuğuna yedirenler var. Bunu önlemenin yollarından birisi de her cuma para derdine düşen imamların, haksız kazancın, stokçuluğun, vurgunculuğun kul hakkı olduğunu, asla affedilmeyecek büyük günah olduğunu anlatmaları ile mümkündür.

Eskiden esnaflar görünebilir her yere fiyat listesi asmak zorundaydılar. Belediyelerin denetiminde, alış faturalarına bakılır, fiyatlar incelenirdi. Ya şimdi? Ne fiyat asan var, ne de denetleyen! Satıcının vicdanına kalmış. Canı istedikçe fiyatı değiştiriyor. Dürüst esnafı tenzih ederiz ama 749 liraya satılan bir ayakkabının indirim sonrası 149 liraya satılmasını kim nasıl izah edebilir?

Yıllarca düzen diye diye milletin anasını ağlatan mağazalar tarih oldu. Millet yıllarca borç ödedi, hem de fahiş fiyatla.

Sözün özü biz millet olarak yasaktan, cezadan yılan bir milletiz. Stokçu, keyfi zamcı, kul hakkı yiyen her kimse mutlaka teşhir edilip cezalandırılmalıdır. Ticaret Odası bir kampanya başlatabilir, üyelerini ikaz edebilir. Ama asıl iş bize, alıcılara, tüketicilere düşüyor. Bakınız yumurta fiyatlarına. Bir ay önce ne idi, şimdi ne? Yumurtanın raf ömrü on beş gün. Almayalım, topluca birlik olalım ve almayalım. Var mıyız? Yumurta sadece örnek. Osmancık pirincini baldo ile karıştırıp, baldo diye satan babası belli olmayanlara haram olsun.

Gurbetçiler geldi diye restoranlardan kafelere, sucuk pastırma satanlara kadar fiyatlar yükseldi, paraları değerli çünkü dokunmuyor, ya şimdi? Gurbetçiler gitti fiyatlar düşecek mi?