H. Ali YILDIRIM


FARKINDALIK PANZEHİRDİR

Yeni Dünya - H. Ali YILDIRIM


Bir gün yurtdışında astronomi (Gök Bilim / Uzay Bilim) eğitimi görmekte olan genç adam Türkiye´ye köyüne gelmiş ve orada gördüğü gibi kamp yapmak istemiş. Babası ile birlikte çadır ve erzak alıp araziye çıkmışlar. Bütün gün dağ bayır dolaşıp gece uyuyacakları yere gelmişler ve çadırı kurup yatmışlar. İkisi de konuşa konuşa çadırın tavan bezini izleyerek uyumuşlar. Gece baba bir tuhaflık hissederek uyanmış ki bir de ne görsün ay ve yıldızlar tepelerinde parlıyor. Hemen oğlunu uyandırmış ve demiş ki:

-Ne görüyorsun evlat?

-Gökyüzünü ve yıldızları görüyorum baba.

-Bu ne anlama geliyor?

-Baba bak şimdi, evren galaksilerden oluşur. Biz, samanyolu galaksisindeyiz. Dünya Big Bang denen patlama ile oluştu. Önceleri sadece bir toz bulutu idi vs derken adam kesmiş ve;

-Ulen zevzek çadırı çalmışlar! Önce bunu görmen gerekir!

Bu hikâyedeki genç adamın durumu, şimdiki neslin durumunu anlatıyor. Beyin tamamen sanal dünyaya gömülmüş durumda. Akıl sadece sınıf geçecek verilere saplanmış, yakın çevresinde olup bitenle hiç ilgili değil. Çoğu hangi mevsimde olduğumuzu, hangi sistemle yönetildiğimizi, çatının uçtuğunu, halının değiştiğini fark etmeyecek kadar dalgın. Domatesin, buğdayın nasıl yetiştiğini gören çok az. Beyin hücrelerinin tamamına yakını sanal dünyanın gereksiz bilgileri ile dolu. Farkındalık seviyesi düşmüş durumda. Herkes dalgın. Hatta cep telefonuna bakarken kaza geçirenlerin sayısı arttı. Neden? Çünkü o an insan gerçeklikle değil kopya, yani sanal ile meşgul olmaktadır. İşte yukarıdaki örnekte olduğu gibi gözümüzü ve bilincimizi gerçeklikten ayrı tuttuğumuz sürece çok daha büyük kayıplar bizi bekliyor olacaktır?

Ne hazindir ki, çağımız insanı, 30m ileride yaşayan arkadaşının hal ve hatırını, hasta olup olmadığını sosyal medya ile sormak istemektedir. Bırakın yüzünü görmek istemeyi telefon bile etmemekte ve sosyal medya olmamasını kayıtsızlığına haklı bir gerekçe olarak sunabilmektedir. Sosyal medya yaşamın tamamını kaplamıştır. İnsanlar yediği yemeği, aldığı giysiyi, gördüğü yeri sosyal medyada paylaşmadan edememekte, kutsal günlerini, çocuğunun okul başarısını dahi sosyal medyada kutlamaktadır. Yan yana geldiklerinde ise artık paylaşacak bir şeyleri kalmadığından ya absürdle oyalanmakta ya da melül melül bakışmaktadırlar?

Sanal, bir şeyin hayaldeki kopyası ve paralelidir. Gerçeklik ise doğanın kendisi, yaşamın içidir. Yaprağın hışırtısı, karın soğuğu, güneşin yakışı, size doğru yaklaşan bir araç ya da biraz sonra kaçıracağınız tren veya uçak gerçekliğin ta kendisidir. Yaşam bir yere doğru evriliyor ve çok ta farkında değiliz. Çıkan her yeniliğe balıklama atlıyorsak dijital efendilere hizmet ediyoruzdur. Akıllı telefon, akıllı araba, akıllı ev, akıllı tahta, akıllı Tv, akıllı buzdolabı, akıllı tren, hepsi insanın kendi aklından vazgeçmesi için dayatılıyor. Ne olacak vazgeçince? Dijital kölelik devri başlayacak. İç sesimiz kaybolacak yerini dijital mesajlar alacak. Bu gidişle insanlar dijital uyarı gelmeden adım bile atamayacaklar ve bunun adı dijital kölelik olacak. Şu veya bu şekilde iç seslerini kaybetmeyenler eksik bile olsalar hala insan kalmanın haklı gururunu yaşayacaklar?

Farkındalık ise realiteyi, yani etrafta olup biteni her an biliyor olma halidir. Farkında olanlar çevrelerinde olup bitenleri bilinçlerinde tutarlar. Altlarındaki halının çekildiğini anlarlar. Güncel olanı kaçırmazlar. Evde bilgisayar oyunlarına, okulda olay tarihleri ile formüller arasına hapsedilen çocuk ise akıllı telefonla birlikte sanal âlemde kaybolacaktır. Panzehri farkındalıktır, eksik olan doğa ile irtibattır?