İDRİS YAVUZ


ESKİ TÜRK SECİYE VE AHLAKI-2

YAVUZCA - İdris YAVUZ


Geçen yayınlanan köşe yazımda eski Türk gelenek ve göreneklerini, Avrupalı yazarlar tarafından nasıl övgü ile anlatıldığını ifade etmiştim.

Tarih boyunca, Türk’ün dünyada örneği olmayan doğruluk ve ahlak anlayışını Batılı yazarlar eserlerinde övgü ile anlatmışlardır. Türkiye üzerinde inceleme yapan birçok tarih ve seyahat yazarları ortak görüş olarak bu güzelliğe yer verirken, bu gün neden bu hale geldiğimizin sorularına da cevap arayacağız.

Osmanlı idaresinde genellikle, Türk toplumunun namuslu ve dürüst bir millet olduğunu yazan D’Ossan isimli Fransız yazar,1881 yılında yayınladığı bir eserinde;

“Dostlarımızdan biri içinde bin kuruş bulunan bir torba ile İstanbul’dan Beyoğlu’na dönüyordu. Tophane iskelesine çıkarken torba yırtıldı, paralar döküldü ve dağıldı. Bunların bir kısmı da denize karıştı. Orada bulunan insanlar koşarak geldiler, dökülen paraları topladılar. Bütün bu olanları şaşkınlıkla izledik. Deniz suyuna dökülen paralar itina ile bulunup torbaya kondu. Biz bu insanların dürüstlüğünü görünce biraz rahatladık.

Avrupalı dostumuz bu iyiliği karşılıksız bırakmak istemedi. Fakat onlar; “Bu bizim insanlık görevimizdir” dediler. İçlerinden biri torbayı yüklendi ve dostumuzun evine götürdü. Evde sayılan parada tek kuruş eksik değildi ve gözlerine inanamadı. Fakir bile olsa bu nezih davranış biçimi Türklere mi aittir demeden edemedik.” diyor.

İngiliz yazar Th. Thornton (1812 ) eserinde Türk onur ve ahlakını anlatırken; “Türk tacirleri hilekârlık, dolandırıcılık nedir bilmezler. Yahudi, Ermeni, Rum tacirleri bu insanları örnek almalılar. Türk memurları ahlaken liyakatli, dürüst ve mükemmel insanlardır. Türkler İslam’ı asla istismar etmeden inanarak yaşarlar. Yerli, yabancı, cins ve mezhep ayrımı yapmazlar, aralarında güvene dayanan alış- verişlerde senet kullanmazlar.

Bu ülkede dağlardan altın ve kıymetli eşya taşıyan tacirler yabancı bile olsa güvenlidir. Bu kuralları Avrupa ülkelerinde görmek mümkün değildir.” derken

 

Yine bir Avrupalı yazar A. Brayer; (1836) yazdığı seyahatname eserinde; “Müslüman Türkler arasında kibir ve kini asla göremezsiniz. Onlar mütevazı, hoşgörülü insanlardır. Bu ülkede kadın cinayetleri ve kadına sarkıntılığa kimse cesaret edemez. Osmanlının görkemli dönemlerinde yabancı yazarlar Türk seciye ve ahlakını anlatırken, “Türkler yeryüzünün en kibar ve en zarif insanlarıdır.” görüşüne yer verildiği itirafında bulunuyorlar.” demektedir.

Fransız yazar Villaman (1595) yayınladığı seyahatname eserinde; “Türkler saygı, sevgi esasına dayanan örf ve adetlerine, inançlarına bağlı bir millettir. Burada dalkavukluk nedir bilinmez” diyor.

Koyu bir Türk düşmanı bir İngiliz kadın seyyah Lady Craver (1789) yazdığı seyahatname eserinde;

“Şimdiye kadar gördüğüm akıllı hayvanlar içinde, elimde öldürdüğüm takdirde en az acıyacağım Türk insanıdır” diyecek kadar Türklere kindar olan biri yazdığı eserinde;

“Türkler kadınlara o kadar nazik davranıyorlar ki, bu özellik tüm dünya milletlerine örnek olmalıdır. Türk kadınları gayet özgürdür, hiçbir korku yaşamazlar. Bu konuda onların huzurunu bozacak bir olaya asla rastlamadım. Bu ülkede fuhuş olayı meçhuldür.

Avrupa’da bulunan taşkınlıkları burada göremezsiniz. Sokaklarda kavga, gürültü, huzur bozucu olaylara rastlamazsınız. Türkiye’de sade bir halk ile üst seviyede olan insanlar, adalet ve insan hakları konusunda eşit tutulmaktadır.” demektedir.

İnsan bazen düşünüyor, bu denli Türk düşmanı bir Avrupalı yazar bu itirafları nasıl kullanıyor? Peki, insanımız bu gün bu güzel ahlak kurallarına yeterince uyabiliyor mu?

Netice olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun yükseliş döneminde Avrupa'nın örnek aldığı bu güzel geleneğimiz için geriye dönüp; “nerede hata yapıyoruz” dememiz gerekmez mi?

 

Not; Bu konuda daha çok bilgi edinmek isteyen okurlarıma, İsmail Hami Danişmend /Garb Menba’larına Göre, Eski Türk Seciye ye ve Ahlakı İstanbul 1961 eserini okumalarını tavsiye ediyorum. Bu eserde birçok dipnot ve kaynak eserler göreceksiniz.