H. Ali YILDIRIM


EŞİTLİK DERKEN NELER OLDU?

Yeni Dünya - H. Ali Yıldırım


EŞİTLİK DERKEN NELER OLDU?

Peşinen söylemeliyim; kadın-erkek eşitliği konusu, gerici yaftası ya da ilerici güzellemesi ile izah edilemeyecek kadar karmaşık bir hale gelmiştir. Geriye baktığımda bu problemin 50 yıl öncesinde bile gizliden var olduğunu görüyorum. Belki de o zaman tohum ekme dönemi idi. Bizi getirdiği yer ise benlik yanılgısı, kimlik bunalımı, rol kargaşası, aile çözülmeleri, geçimsizlik, kavga, şiddet ve boşanmalardır... Neden mi?

Her şey zıttı ile var olur, zıttı olmayan bir şeyin varlığı fark edilemez. ?Hasta olmadan sağlık, açlık olmadan tokluk, ölüm olmadan yaşam, gece olmadan gündüz kıymet bulamaz, düşmeden kalkılmaz? denilir. Güçlü olmak için ikisini de biliyor olmanız gerekir. Çünkü yaradılış ?karşıtlığın dengesi? üzerine kuruludur. Elektrikte artı ve eksi denilen iki kutup vardır, arasına bağlayacağınız bir tüketici; ışık, hareket, ses ya da ısı verecektir. Yani fayda sağlayacaktır, ürün ortaya çıkacaktır. Tüm bilgisayarlar 1-0 olarak programlanır. Tek kutupla bu iş olmamakta, çift kutup gerekmektedir. Enerji Terapistleri de normal şartlarda erkeğin eril, kadının dişil enerjiye sahip olduğunu söyler. Bu iki ayrı tür enerji bir denge içinde birbirine çekilir ve nesil büyür, medeniyet devam eder?

Eşitlik meselesi kadının erkekle yarışıyla başladı, böylece yazılımı erkek olan dişi bedenler türedi. Bu durumda erkeğe de dişil yazılım kaldı. İşte kafa karışıklığı! Kabul etmeyenler boşandı. (Bunun bilinçaltı boyutlarına girmiyoruz.) Hatırlarsak, benzer kutuplar birbirini itiyordu. Yani aynı kutup enerjiler çatışıyor ve geçimsizlik oluyordu. Şimdilerde ise ?Tekillik? (Singularity) moda. Sonunda Ankara´da bir üniversitede ?ortak tuvalet? haberi çıktı. Amerika´da yaygınmış. Yani kadının erkekle yarışı tuvaletegirdi. Eşitlik algısı çarpıtılmış olmalı ki, kadın ve erkek aynı enerji türüne büründü. ?Hayat müşterektir? sözü maksadını aşmış durumda. Eril ve Dişil enerji farkı nerede?

Bunlar da bir tür ?Benlik Yanılgısı? ve ?Rol Kargaşası? dır. Bu kime yarar? Yaradılışa kafa tutanların çok işine yarar? Küresel Kültür Mimarlarınındizi, oyun ve sosyal medya ile ekmek arası yedirdikleri subliminal mesajlar bu durumun çıkış noktasıdır?

Rol kargaşası ile yetişen çocuk eril ve dişil kimliği karıştırıyor demektir. Fark eder mi? Eder? Bu durum zihnin ters çalışmasına, yaradılışı tersten okumasına, hiç okuyamamasına, hatta ?Ters Kimlik? oluşturmasına sebep olabilir. Bir de bunu gelecek nesile aktarması cabası! Kime göre ters? Tabii ki yaradılışa göre? Nasıl mı?  

Psikolog-Kuramcı Heinz Kohut´a göre bireyin kendilik (self) oluşumu bebeklikte anneden hayranlık görmesi ve babayı yüceltmesi ile mümkün. Anlatılmak istenen; Bebek egosu annenin aguları ile tavan yaparken, baba varlığı ile sonsuz olmadığını anlamaktadır. Dişil annenin hayranlığı olmasa bebek var olma hevesini yitirir, yaşayamaz. Cami avlusuna bırakılan bebekler açlıktan değil sevgisizlikten ölmektedir. Diğer taraftan eril baba olmasa çocuk kendini evrenin en yücesi zannedebilir. Böyle bir kişi hak sınırı tanımayan, her şeyi bildiğini ve gücü yettiğini zanneden, işine yaramayanı yok sayan biri olabilir. Yani bir iç denge gerekmekte ve bu ancak dişil annenin anaçlığı ve eril babanın şefkatli otoritesi ile oluşur. (Bakınız: Narsistik gelişim süreci- Heinz Kohut)

Günümüzde kadınla erkeğin benlik algısı ve rolleri karman-çorman edilmiş durumda. Yaradılıştaki rolünü bilen kişi sayısı azaldı. Hiçbir şey tesadüf değildir. Bunun tohumlarının çok önceleri ?Bireyselleşme, cinsel özgürlük, cinsiyet özgürlüğü, eşitlik, feministlik, sınır tanımama? gibi kavramlar ile Küresel Paganlar tarafından ekildiğini görmek zor değil.  Bir sonraki aşama ?Rol Takası?dır. Yani kadın baba, erkek anne rolüne girer ver yürümeyince robotla katalog evliliği başlar. Böylece fıtrat şuuru kaybolur ve küresel paganların ?Sanal Gerçeklik?-?Paralel Evren? projesi gerçekleşmiş olur. Bu da medeniyetin sonu demektir. Evet, o zaman üreme de olmaz ama onlar zaten bunu istiyor? İşçi robotlar niye üretiliyor dersiniz?

Sonuç olarak; Sanki eşitlik yerine dengeyi vurgulamalıydık. Çünkü doğa denge üzerine kuruludur. Dişil gücün insan nesli için önemini ve eril gücün gerçekte ne olduğunu yeniden tanımlayamaz isek, tohumun bozulması gibi neslin bozulması ve medeniyetin erimesi de kaçınılmaz olur. Anahtar, otoritenin ve nesli yetiştiren kadının farkındalığıdır!...